Yahya

Çözülüşü var evre evre, başaşağı gelişti, her bir evre onu öncekinden daha çok hırpaladı; çünkü insan beyni milyonlarca yıldır kendi icat ettiği, tedavüle soktuğu ve milyonlarca yıldır milyonlarca ülkede, acıyla uluyan milyonlarca yaratık üzerinde kullandığı işkence aletlerinden çok daha iyi bir işkencehanedir.
Reklam
Bir kişi yeryüzünün resmini yapmaya kalkışır. Yıllar boyunca bir mekan illerin, krallıkların, dağların, koyların, teknelerin, adaların, balıkların, odaların, aletlerin, yıldızların, atların, insanların resimleriyle doldurur. Ölmeden az bir zaman önce bakar ki sabırla gerçekleştirilen bu labirent, kendi yüzünün çizgileriyle taşıyor.
Sayfa 148 - SondeyişKitabı okuyor
Verlain'in bir satırı var ki bir daha hiç hatırlamayacağım, yakın bir sokak var adımlarıma yasaklanmış, bir ayna var kendimi son olarak gördüğüm, bir kapı var dünyanın sonuna dek kapattım. Kütüphanemdeki kitaplar arasında (onları görüyorum) kimisi var ki artık hiç açmayacağım. Bu yaz elli yaşımı dolduracağım; Ölüm hiç durmadan harcıyor beni.
Sayfa 143 - Julio Platero HeadoKitabı okuyor

Reader Follow Recommendations

See All
Ötekiler öldüler, ama bu geçmişte gerçekleşti, Hangi mevsim ölüme en uygundur (kimse bilmiyor). Ben, Yakup el Mansur'un kulu, Mümkün mü ölmem, güller ve Aristoteles'in öldüğü gibi.
Sayfa 142 - Divan de Almotasim el Magrebi (12. yüzyıl)Kitabı okuyor
Zaman ve sudan oluşan ırmağa bakmak Ve anımsamak zamanın başka bir ırmak olduğunu Bilmek kendimizi bir ırmak gibi yitirdiğimizi Ve yüzlerin sular gibi akıp gittiğini.
Sayfa 137 - Şiir SanatıKitabı okuyor
Reklam
Ve anlayamıyorum zamanın nasıl da akıp gittiğini, Ben, zaman ve kan ve acı olan ben.
Tanrı geceleri yarattı ve onları Düşlerden kurdu ve aynaların biçimlerinden, İnsan bunun bir yansıma ve anlamsız olduğunu Duyumsasın diye. İşte bundan korku salar içimizi.
"Ağır aksak kendi karanlığımda, loş sığınağımda kararsız yordamıyla değneğimin, yoklarım cenneti düşleyen ben böylesi bir kitaplığın altını."
Orhan Pamuk'un Önsözü.
Hatırlama denen şey, -Nabokov'a göre yaratıcı yazarın ve hayal gücünün en büyük silahı şimdiyi geçmişin halesiyle kuşatarak yaşamamızı sağlar. Ama Proust'taki gibi geleceği olmayan, hayat yolculuğu tamamlanmış bir anlatıcının geçmişi hatırlaması değildir bu. Hafıza ve zaman konusundaki ısrarlarından anlayacağımız gibi, şimdinin ve geleceğin, anıların oyunları ve zamanın dalgalanmalarıyla yapıldığını bilen bir yazarın kararlığıdır.
Sayfa 14 - Acımasızlık, Güzellik, Zaman / ÖnsözKitabı okuyor
Orhan Pamuk'un Önsözü.
Nabokov'un sürekli takılmaktan, alaycılıkla iğnelemekten hoşlandığı Freud ile çatışmanın ardında, en derinde çocukluğun altın çağını suçluluk duygularından, ödipal karmaşalardan, yasak ve günah söylemlerden koruma gayreti olmalı, Nabokov'un ileri sürdüğü gibi Freud'un saçmalıkları değil. Çünkü "zaman", "hafıza", "ölümsüzlük" gibi konularda yazmaya başladığı zaman -kimi zaman en parlak sayfaları- Nabokov'da Freud tarzı bir "büyücülük" yapmaya girişiyor.
Sayfa 13 - Acımasızlık, Güzellik, Zaman / ÖnsözKitabı okuyor
Reklam
"Yaşamım bir kaçış, her şeyi yitiriyorum, her şey unutulan geçmişe ya da ötekine ait. Bu satırları hangimizin yazdığını bilmiyorum."
Rüyalarda (diye yazıyor Coleridge) imgeler, yarattıklarını düşündüğümüz izlenimleri şekillendirirler; bir sfenks bize baskı yaptığı için korkuya kapılmayız; hissettiğimiz korkuyu açıklamak için sfenks düşleriz.
Orhan Pamuk'un Önsözü.
Nabokov'u okumanın derin zevki, hayatlarımızın dünyanın kendi iç mantığına hiç mi hiç uymadığı yolundaki acımasız gerçeği, güzelliğin kendisi olarak fark etmemizdir. Ancak iyi edebiyatın bize sevdirebileceği dünyanın bu derin mantığını keşfettiğimizde elimizde güzelliğin tesellisi kalır yalnızca: Nabokov'un nesrinin kelebek kanatlarını hatırlatan parlaklığı, simetrisi, yaptığı işin her zaman fazlasıyla bilincinde olan bir yazarın sezgiyle kendisinin "prizmatik Babil" dediği ışık, zeka ve ayna oyunları dünyanın ve hayatın acımasızlığına karşı sarılabileceğimiz tek şeydir belki.
Sayfa 12 - Acımasızlık, Güzellik, Zaman / ÖnsözKitabı okuyor
Ölmeden önce ya da öldükten sonra Tanrı'mn karşısına geçiyor ve şöyle diyor. "Ben ki boş yere onca farklı kişi oldum, bir tek kişi olmak istiyorum, kendim". Tanrı gürleyerek şöyle yanıtlıyor: "Ben de ben değilim, sevgili Shakespeare, ben de dünyayı senin yapıtını hayal ettiğin gibi hayal ettim, düşlerimde seni de biçimlendirdim, ve sen de tıpkı benim gibi birçok kişisin ve hiç kimsesin."
Unutmanın yeryüzünden silemediği, belleğin değişime uğramadığı tek bir şey yokken ve geleceğin hangi imgeleri getireceğini kimse bilemezken; bunlar neden bilmem, bende hayranlık uyandırıyor.
11k öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.