"insan neye inanıyorsa o doğrultuda davranır, bunun kaçarı yok ki, biliyordum artık, insan her şeyi yapabilir yeter ki inansın, insan inançlarının elinde piyon olmuş bir zavallıdır uykuda iken. ben de öyleydim, ben de uyuyordum aptal inançların kölesi olmuş güya yaşıyordum. bağışlamalıyım kendimi. insanı bağışlamalıyız. insanı cezalandırmakla değil, bağışlamakla kurtulacağız diye kendime hatırlatarak biraz su yüzüne çıkabiliyordum ta ki bir sonraki öfke nöbetine kadar. "
"başkalarıyla beraber yaşadığınız bir evde gerçek, içgüdüsel, neredeyse hayvani bir sevgi varken sevgiden yoksun büyümek nasıl bir şeydir bilir misiniz? yetimhanede büyüyen çocuklar da aile sevgisinden yoksundur fakat orada herkes eşittir, herkes aynı şeyi yaşıyordur. benim terk edilişim çok daha fenaydı. tuhaf bir histi. sanki bana durmaksızın o eve, o topraklara ait olmadığım, hiçbir zaman onlardan biri olamayacağım söyleniyordu, üstelik bir de benden ait olduğum yeri bulma imkanımı söküp alıyorlardı. "
"Başkalarına karşı, kendime olduğumdan çok daha sabırlıyım ve başkalarının iyi yönlerini, kendiminkilerden çok daha kolayca ortaya çıkarıyorum. Ben böyleyim işte. Kısacası bir kibrit kutusunun kibrit sürtme yerine benziyorum."