Ali K.

Şimdi ıssız kalan yurdumu düşündükçe, öyle sanıyorum ki, eskiden böyle değildi bu. Eskiden insan biliyordu (ya da belki de seziyordu) ki, meyvenin çekirdeğini taşıması gibi, ölümü kendi içinde taşımaktadır. Çocukların içinde küçük, yetişkinlerin içinde büyük bir ölüm vardı. Kadınlar, ölümü kucaklarında, erkeklerse göğüslerinde taşırlardı. O vardı işte ve ölüm, onların her birine garip bir ağırbaşlılık, sakin bir gurur verirdi.
Reklam
(1) Entelektüel dünyamızdaki insanların dar görüşlülüğünün ana nedenlerinden birisi, çağdaşlığı yakalama çabaları, son zamanlarda neler yazıldığını öğrenme ya da en azından bu konuda bir fikir sahibi olma çabalarıdır. “Hiçbir şeyi kaçırmamalıyız.” Halbuki her alanda kitap dağları yazılıyor. Ve iletişim kolaylığı nedeniyle bütün bunlara ulaşmak mümkün. Kişi hangi konuda konuşursa konuşsun, insanlar şöyle der; “Peki Çelpanov, Kun, Breding'i okudun mu? Eğer okumamışsan, bu konuda konuşamazsın.” Ve acele etmeli, onları okumalısın. Halbuki kitaplar dağ gibi. Ve bu acele, kişinin kafasını çağdaş, önemsiz ve karmaşık şeylerle doldurması yüzünden, ciddi, gerekli, gerçek bilgiyi alma imkanını ortadan kaldırmaktadır. Bunun ne kadar aşikâr bir hata olduğunu düşünebilirsiniz. Bizler binlerce yıl boyunca milyarlarca insan arasından sıyrılan en büyük düşünürlerin sonucuyuz. Ve bu en büyüklerin düşüncelerinin sonuçları zamanın eleğinde elenmektedir. Bütün sıradanlık elenip gider ve yalnızca orijinal, derin ve gerekli olan kalır. Geriye kalanlar Veda’lar, Zerdüşt, Buda, Lao-Tzu, Konfüçyüs, Mani, İsa, Muhammed, Sokrates, Marcus Aurelius, Epiktetus ve modernler: Rousseau, Pascal, Kant, Schopenhauer ve birçok diğerleri. Ve çağdaşlara yetişmeye çalışanlar bunlardan hiçbirini tanımıyor ama yetişmeye çalışıp duruyor ve kafalarını çer çöple dolduruyorlar. Bunların hepsi eleğin altına geçecek ve hiçbirisi kalmayacak.
Sayfa 783
(23 Kasım, Moskova) Geçenlerde bir kız geldi ve yararlı olmak için ne yapması gerektiğini (son derece yaygın ve sahte bir soru!) sordu. Onunla konuştuktan sonra, milyonlarca insanın çektiği büyük üzüntünün, kötü yaşamalarından değil; vicdana, kendi vicdanlarına uygun olarak yaşamamalarından kaynaklandığını bir kez daha anladım. İnsanlar başkalarının vicdanını, kendilerininkinden daha yüksek bir vicdanı (örneğin en yaygın örnek olarak İsa'nın vicdanını), kendi vicdanları olarak benimsiyorlar. Ama o kişinin vicdanına göre yaşayamadıkları için, ne o kişinin ne de kendilerinin vicdanına göre değil, tamamen vicdansız olarak yaşıyorlar. Bu genç hanımı, benim vicdanıma göre değil, kendi vicdanına göre yaşamak için ikna etmeye çalıştım. Ama zavallı kız kendisine ait bir vicdanı olup olmadığını bile bilmiyor.
Sayfa 363

Reader Follow Recommendations

See All
Zaman, baş döndürücü bir hızla geçiyor. Ayakta durmasını bilmeyenleri yıkıyordu. Onlar, bir bakıma birbirlerine tutunduklarından, düşmediler...
Sayfa 331
Talihsizlik, deha için bir atlama tahtası, Hristiyan için günahlardan arınmayı sağlayan bir havuz, becerikli adam için hazine, zayıflar için de uçurumdur.
Sayfa 43
Reklam