N

N
@Alintilarimm
alıntılarım, derin ve kimsesiz kuyularımın tuğlaları
Çünkü sanat, yeryüzünde ve insanların içinde olup bitenleri, çöplükle sarayı aynı hakikatten uzak ve güzelleştirici örtüye bürüyen ay ışığı gibi, tatlı bir yalan bulutunun arkasından göstermeye mecburdu, sanat eserinden faydalanabilecek durumda olanlar, her şeyden önce avunmak, oyalanmak istiyorlardı, sanatkârın ekmeği de işte bu tatlı rüya meraklılarina bağlıydı.
Reklam
Böyle başka eserler de vardır. 50 yaşından evvel nasıl başar- mışlardır bunu? İşte bu bir sisteme dayalı, verimli çalışmaktır; kendi zamanına hakim olmaktır. Düşünüldüğünde günü bile kısadır bu insanların. Mum ışığında ne kadar çalışabilirsiniz? Ortaçağ'da gece bastırınca çalışmak kolay değildir. Verimli ça- lışmak gerçi hiçbir zaman kolay değildir. Ama ne yapıp ettiler; bu saydığımız isimler ve daha nicesi, eserlerini ortaya koydu- lar. Rutinin dışında işler yaptılar. Bugün de buna dikkat etmek lazım. Ama şunu da unutmamalı: Her çağı farklı kılan yönler vardır. Çok açık ki disiplin, çalışma biçimi ya da öteden beri konuştuğumuz zaman kavrayışı döneme göre değişir. Sizlerin,özellikle de genç yaşta olanların çağlardan beri değişmeyen unsurlara odaklanması beklenir. Nedir bunlar? Yalnız kalma becerisi, konsantrasyon (yoğunlaşma) ve bu sayede düşünüp üretebilme becerisi. Bakınız, bugün zaman düne göre daha kıymetli değildir. Ama zamanı değerlendirme arayışı her çağda kıymetlidir. Şüp- hesiz ki alışılageldik işlerin dışına çıkanlar için zaman yöne- timi dün de bugün de önem arz ediyordu. Bugün elinizdeki akıllı telefonlarla gerçekten yalnız kalmanız, bir noktada yo- ğunlaşıp düşünmeniz zordur. Ama içinizden bunu becerecek planlar önemli işler üretmeye adaydır.
Kendisinin de saptadığı gibi yaşamaya başlamamış çok insan vardır. Yaşamıyor; gelmiş dünyaya ama sürünüyor ya da sürükleniyor. Bilinçli bir programı yok. İradesine hâkimiyetle, adalelerine ve düşüncesine hâkimiyetle bir denge kurabilmiş değil. Bu dengeyi iyi kuran insanlar da doğrusu az bulunur. Küstahlar, sivriler genelde göze batar ama insanların çoğu çekingendir. Kendilerini yeterince yetenekli bulmalar, diğe insanlardan sakınır, korkarlar. Kimi de düpedüz yaşamaz. Yasamaya da korkar dünyanın tadına bakmaktan dahi çekinir. İyi romanlarda, hikâyelerde güzel anlatılır bu insanlar. Yaşamazlar, yaşarmış gibi yaparlar. Onla- rı yüreklendirmek gerekir. Ama bu yüreklendirme de boş şeyler söyleyerek olmaz, gerçekleri gös- tererek olur. Çok açık ki bugün insanlar karşısındakine çoğu za- man karşılığı olmayan tavsiyeler veriyorlar. Yapılamayacak şeyleri göz göre göre yapılabilir gösteriyorlar. Bu da yanlıştır.]

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
. Ama şunu bilin ki azizim, ha- yatta ancak kendi fillerini Alp Dağı'ndan aşıran, aşırımayı düş- leyen insanlar başarılı olur. Bu insanların sayıları çok azdır. On- lara da ilkin "Sen deli misin?" diye sorarlar. "Kardeşim, sen deli misin de fillerini dağdan aşırmaya kalkıyorsun?" Emin olun, o dönemde, filler buradan geçer mi diye düşünerek Hannibal'e bile deli gözüyle bakmışlardır. Ama Hannibal'in kendisi de mu- hakkak fili güdenlere danışmıştır, bir deneyini yapmıştır. Ne olur, nasıl olur? Stratejisini kurmuştur. Neticede de başarmıştır. Geriye de bu laf kalmıştır. Delilikse delilik... Ama yol açıldı.
Ama "Yetmiş yıl yaşa yetmiş idealin olsun; aklına gelen her şeyi yap, her şeyi ger çekleştir," gibi sloganlar palavradır. İnsan hayatı buna müsait değildir. Yoruluruz. Kişi, yaptıklarını iyi ve ölçülü yapmaya odaklanmalıdır.
Reklam
Reklam
599 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.