Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

OKUYAN HATUN

O kadar müthiş bir güzellik yaşadım ki, her yerde aşkı görüyorum; bir şizofrenin gözlerinde bile.
Reklam
Kür Şad ölmüş, fakat attan düşmemişti. Ölmüş, fakat yenilmemişti...
Kim bilir..?
Heyhat!.. Bilmem ki yandıktan sonra yok olup rahat edecek miyiz? Yoksa yine başka bir mahiyet ve suretle sonsuz bir sahada dolaşıp duracak mıyız?

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bu olaylar ve bu âlem ezelî ve ebedî değildir. Havva ve Adem nerede? Ey dedem! Aklın varsa an bu andır, an bu an. Geçmişi hatırlamak korku, ıstırap ve keder verir. Kaderle uğraşma. Çünkü kimse kalıcı değildir, herkes gidici-dir. An bu andır, an bu an. Senin gibi bir dilencinin dert ve sıkıntı ile uğraş-ması yazık değil mi? Şimdinin ve geleceğin derdiyle uğraşma! An bu andır, an bu an. Bu hayatta vefa yoktur, her günü dert ve eziyettir. Ey huzura can atan! Ömrünü boşa geçirme. An bu andır, an bu an. Bilen kimse Ethem imiş, bilmeyen ise sersem imiş. Ölüm sırasında hayat sadece bir nefesten ibaret olup, geride kalanlar dert ve keder imiş. An bu andır, an bu an. An bu andır, an bu an.
Neden her azarın içinde kadın var? Kadınlık aşağılık bişey mi?
Ey, sözünde durmayan insan! Ey insan! Ey, kadın yaratılışlı insan! Yazık sana! Sözünde durmadın.
Reklam
Kalbimle inkâr ettiğimi aklımla, aklımla inkâr et-tiğimi kalbimle kabul ediyordum.
Sürgit yürüyorum bu sahillerde, Kum ve köpük arasında böyle. Dev dalgalar silecek ayak izlerimi, Rüzgâr esip götürecek, sisi, köpüğü, Burada yaşadıklarımı, Düşlerimi, düşüncelerimi; Fakat deniz ve sahil,Onlar kalacak sonsuza kadar.
Silahlar uğursuz aletlerdir. Silahtan başka çözüm kalmadığında bile soğukkanlı olmak, açgözlülükten kaçınmak, zaferi kutlamamak yapılacak en iyi şeydir. Zaferi kutlayanların gözünü kan bürümüştür ve bu tür insanların dünyaya yararı olamaz.
Geçilmezle karşılaştığında değiş, sen değiştiğinde geçilmez geçilir olur.
Sayfa 61
Herder şöyle der: Milli topluluklar eşi benzeri olmayan, kendilerine özgü oluşumlardır. Özlerini unutmuş bir gerileme sürecine girmiş olabilirler ama bu eski doğal, otantik hallerine dönmeyecekleri anlamına gelmez
Reklam
Hazır mısın? Has unumla, öz suyumla kardığını ... ! Teknelerden taşmaya hazır mısın? Som yürekler ateşiyle yakılan Fırın kızdı. . . Pişmeye hazır mısın? Bahar geldi. Ey bahtımın cemresi. . . ! Gönüllere düşmeye hazır mısın? Bin derdimin dermanı soylu neşter . . . ! Kör çıbanlar deşmeye hazır mısın? Işıdı gün, göründü yol menzile . . . "Benli Boz"um ! Koşmaya hazır mısın? Atan, deden dağlar, deryalar aştı ... Sen, kendini aşmaya hazır mısın? Elin olsun göklerin alt katı. . . Sen Arş'a doğru uçmaya hazır mısın?
“Nereye gidiyorsun çocuk,” dedim içimden, “büyümeye mi?” Kapı, çocuğun ardından kendi ağırlığı ile hareket ederek yavaşça kapandı. Kilidin dili yuvasına otururken, tarifi imkânsız bir ses çıkardı. -bitse ne olur, -bitmese ne?
Sadri’nin bu mecburiyetlere, giden kişinin özgürlüğü olarak bakıp, ona ihanet etmemek için kendine ihanet edişine...
Her şey benden önce olmuşsa, bana olacak bir yer, durum kalmıyor muydu? Bana ait tek kişilik bir iskemle, oda yok muydu bu dünyada?
Mesleki manyaktım. İşimi oyun gibi yapar, patronu beni çalıştırdığı duygusundan ve zevkinden mahrum eder ya da titizlenir, müşteriyi hasta ederdim. Neticede yine kapıyı göstermişlerdi. Bu kapıları tanıyordum. Kapanırken enteresan sesler çıkarıyorlardı.
107 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.