Alperen Ünsal

Alperen Ünsal
@AlperenUnsal
14 October 2005
8 reader point
Joined on November 2022
İran'da Babizm hareketine karşı am.ansız bir savaş yürütülür, Bab ve aralannda yetenekli kadın yazar Tahira'nın da bulunduğu taraftarlan yakalanarak idam edilir (kadının örtünıneden kurtanlması, bu hareketi kadınlar için çekici kılar) . "Bir" anlamına gelen vahd sözcüğünün ebced değeri 1 9 olduğu için, bu rakam Babizm'de özel bir anlam ifade eder.
Sayfa 105
Reklam
Huriifi tarikatının en büyük temsilcisi canice katledilen Türk şairi Nesimi'dir (ö. 1417). Daha sonralan Huriifi görüş­ ler kısmen Peygamber ailesinin sahip olduğu öne sürülen gizli bilim cifir (Kuran ayetlerindeki rakam ve harflerin ustaca hesaplanarak, bundan gelecekle ilgili anlam çıkarılması ile birleştirilir.
Sayfa 104
1094 yılında Halife Müstansır'ın ölümünden sonra Fatımi saltanatı bölünür; Mısır halkı Müstansır'ın oğlu Mustali'nin peşinden gider, böylece gerçek veliaht Nizar kaçmak zorunda kalır. O ve küçük oğlu, Hasan Sabbah tarafından İran'da Alamut Kalesinde korunma altına alınırlar. Haşhaşiler olarak ün salan, efendilerine sonsuz bağlı, siyasi cinayetler işleyen ve bunu yaparken çoğunlukla gözleri kapalı ölüme giden "acımasız suikastçılar" burada yetişir; Avrupa dillerinde suikastçı anlamında kullanılan "assasin" sözcü­ ğü "hassasiyün"dan (haşhaş yiyenler) gelir
Sayfa 102

Reader Follow Recommendations

See All
Yeni Platoncu ve gnostik fikirlerle birleş­ tirerek, mikrokosmos (küçük evren) olarak nitelendirdikleri, insanın evrim sürecini öğretirler. Bu tannsal varlıktan başlayarak, evrensel akıl, dünyevi ruh, beşeri akıl ve karanlığa doğru alçalarak kademe kademe devam eder. İnsanın doğa ve dünyadaki tüm etkilerden kurtulduktan sonra gideceği yer olan öteki yaşamın, bu dünyanın değişim sonucu ortaya çıktığı ileri sürülür. İyiler, saf ve temiz bir katmanda yaşarken, kötüler ay altı aleminde durmadan dinlenmeden, boş boş dolanıp durur. Bu görüşteki bir grubun Kuran'ı harfi harfine yorumlamatnış olması elbette çok doğaldır. Karmatiler ve Yedi İmamlar Şiiliğini benimseyen diğer gruplara boşuna Biitıniler, yani Hiç gerçekle ilgili olaniarn denmez, çünkü onlar karmaşık yorumlama yöntemleriyle öğrencilerine kutsal kitabın içsel ger­ çeklerini gösterir
Sayfa 101
765 yılında ölen İsmail'in öğretisinin esas alındığı Yedi İmamlar Şiiliği, zaman zaman ortaçağ İslam dünyasının huzurunu kaçırır. Burada da gruplar arasında farklılıklar vardır: İsimlerini kuruculan Hamdan Karmat'tan alan Karmatiler, İsmailiyye mezhebine ait bir alt gruptur. Son imam olarak İsmail'in oğlu Muhammed'i tanırlar. Komünizmin islama bir çeşit yansıması olarak kabul edilen Karmati öğretisi 9. yüzyılda Küfe'den başlayarak, Arap çölüne, Al Ahsa'ya doğru yayılır. 930 yılında KarmatHer Kıibe'deki kutsal siyah taşı kaçırınayı ba­ şanrlar; tam yirmi iki yıl sonra taş tekrar yerine getirilene kadar hac trafiği durdurolmak zorunda kalır.
Sayfa 100
Reklam
On İki İmamlar, öğreti açısından Mutezile mezhebi ile birçok açıdan benzerlik gösterir. Bazı açılardan Sünnilerden daha da tutucudur (inançsız kişi kirli kabul edilir, bu yüzden inançsız kişiyle evlilik yalnızca kısıtlı bir süre için yapılabilir) . İmam babadan oğula geçen tanrısal bir ışığa sahiptir. Babanın bu tanrısal ışığa sahip olan oğlunu mu halef ilan edeceği yoksa bu hakkın otomatik olarak en büyük oğluna mı geçeceği hala yanıtsız kalan sorulardandır.
Sayfa 100
Sapiens sadece hammadde ve gıda için toplayıcılık yapmıyor, aynı zamanda bilgi de topluyordu. İnsanların hayatta kalabilmek için bölgelerinin detaylı haritalarını akıllarında tutmaları gerekiyordu. Günlük gıda arama etkinliğini en üst düzeye çıkarmak için, tüm hayvanların alışkanlıklarım ve tüm bitkilerin büyüme biçimlerini bilmeleri gerekiyordu. Hangi gıdaların besleyici olduğunu, hangilerinin hasta ettiğini ve diğerlerinin de nasıl ilaç olarak kullanılacağını bilmeleri gerekiyordu. Mevsimlerin ilerleyişini, bir kuraklığın veya fırtınanın öncü işaretlerini tanımaları gerekiyordu. Bu yüzden de yakınlarındaki tüm akıntıları, ceviz ağaçlarını, ayı mağaralarını ve çakmaktaşı birikimlerini inceliyorlardı. Tüm bireyler taştan bıçak nasıl yapılır, yırtık bir pelerin nasıl onarı­ lır, tavşan tuzağı nasıl kurulur, çığ düşünce, yılan ısırınca ve aç bir aslanla karşılaşınca ne yapılır, bilmek durumundaydı.
Sayfa 60
Bazı istisnai durumlarda, örneğin belli bir bölgede yiyecek çok bolsa, gruplar mevsimlik hatta bazen kalıcı yerleşimler oluştururlardı. Gı­ dayı kurutma, tütsüleme ve (arktik bölgelerde) dondurma teknikleri de belli bir bölgede daha uzun süre kalabilmeyi mümkün kılıyordu. En önemlisi, balık yönünden zengin ve su kaynağı demek olan nehirlerin ve denizlerin kıyılarında kurulan kalıcı balıkçı köyleriydi. Bunlar Tarım Devrimi’nden çok daha önce, insanlık tarihindeki ilk kalıcı yerleşimlerdi. Endonezya kıyılarındaki balıkçı köyleri 45 bin yıl önce bile ortaya çıkmış olabilir. Bunlar aynı zamanda Homo sapiens’in ilk okyanus aşırı giri­şimi olan Avustralya’nın işgalini başlattığı üs olarak da işe yaramış olabilirler
Sayfa 60
Komşu gruplar muhtemelen kaynak için birbirleriyle yarı­ şıp savaştılar, ancak dostça ilişkileri de olmadı değil. Üye takası yaptılar, birlikte avlandılar, nadir bulunan şeylerin ticaretini yaptılar, siyasi ittifaklar oluşturdular ve dini törenler gerçekleştirdiler. Bu tür bir işbirliği Homo sapiens’in başlıca özelliklerinden biriydi ve ona diğer insan türleri karşısında çok büyük bir avantaj sağladı. Bazen komşu gruplar arasındaki ilişkiler o kadar sıkıydı ki, gruplar bir araya gelerek tek bir kabile oluş­ turdular, ortak bir dili, ortak mitleri, değerleri ve normları paylaştılar.
Sayfa 58
Örneğin, neden insanlar kendilerine pek az fayda sağlayan yüksek kalorili yiyeceklere saldırırlar? Günümüzün müreffeh toplumları, gelişmekte olan ülkelere de hızla yayılan obezite salgınından muzdariptir. Avcı toplayıcı atalarımızın yeme alışkanlıklarını analiz etmedikçe bizim neden en tatlı ve yağlı yiyeceklere yöneldiğimiz bir bilmece olarak kalacaktır. Atalanmızın yaşadığı savanlarda ve ormanlarda yüksek kalorili tatlılar nadiren bulunurdu ve gıda da çok bol sayılmazdı. 30 bin yıl önce yaşayan sıradan bir avcı toplayıcının tek bir tatlı yiyeceğe erişimi vardı: Olgunlaşmış meyve. Bir Taş Devri kadınının incirlerle dolu bir ağaç gördüğünde yapacağı en akıllıca şey, bunlardan olabildiğince fazla yemekti, ta ki o yöredeki bir babun grubu ağacı ele geçirene kadar. Yüksek kalorili yiyeceklerle tıkınmak bu yüzden genlerimize kazınmıştır. Bugün çok katlı apartmanlarda ağzına kadar dolu buzdolaplarıyla yaşıyor olabiliriz, ama DNA’mız hâlâ savanda yaşadığımızı zannediyor.
Sayfa 53
Reklam
İnanan ama kötü olan bir insan da kurtulacak yani.
Allah'ın birliğini kabul eden hiçbir kimse cehennemde geride bırakılmaz. Günahkarlara önce peygamberler, sonra alimler, şehitler, sonra da diğer inananlar şefaat ederler. Şefaat edecek kimsesi olmayanlann cehennemden kurtuluşu Allah'ın lütfuna kalır. Kalbinde bir toz taneciği kadar inanç olan her kişi oradan kurtulur.
Sayfa 90
Cehennemin üzerinde kıldan ince, kılıçtan keskin bir köprü kurulur. Buradan geçerken dinsizler, ayaklan kayarak ate­ şin içine düşerler, dindarlar ise sağlam bir şekilde köprünün üzerinden yürüyerek, kolaylıkla karşıya, sonsuz yaşama ulaşırlar. Mahkemede insanlar arasında fark gözetilir. Bazıları acımasızca hesaba çekilirken, diğerlerine merhamet gösterilir. Öncelikli olarak da şehitler hesap vermeden cennete giderler.
Bununla beraber insan, yaşadığı süre de melekler tarafından korunur; bazen iki bazen dört koruyucu melekten söz edilir. İnsanın sağ ve sol omuzunda birer yazıcı melek oturur; sağ taraftaki sevaplan, sol taraftaki günahlan yazar. Ancak günahlar hemen yazılmaz, insanın tövbe etmesi için ona belirli bir süre tanınır.
Sayfa 88
çelişkiler
Kim dünya menfaatini isterse, kendisine ondan veririz Kim de ahiret mükafatı isterse, Ona da ondan veririz. Biz şükredenleri Mükafatlandıracağız. (.Al-i İmran: 145) Diğer taraftan da şu ifadeyle karşılaşırız: Allah dilediğini saptırır, Dilediğini doğru yola iletir. (Müddessir: 3)
Sayfa 82
99 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.