İçlerinde, cimriliği ve parası çalınacak korkusuyla, ölmüş anneleri uyanmıştı. Para ölümü zehirlerse, ölümden bir tek öfke çıkar. Tabutların üzerinde insanlar dövüşür.
Zira her mucize ya da ilahi felaket, Tanrıdan gelen bir kanıttır ve Tanrı'yı açıkça gösteren bütün kanıtlar, evrenin yasalarıyla ve aklın sınırlarıyla çelişeceklerdir.
"Biz de ışıkktan daha aydınlık olan bu Karanlığın içine girelim ve her türden görü ve bilgiden vazgeçerek tüm görünün ve tüm bilginin ötesinde olan O'nu ne görebileceğimizi ne de bilebileceğimizi görelim ve bilelim! Çünkü bu gerçek bir görü ve gerçek bir bilgidir.
Son bir örnekle toparlayacak olursak, Anthony Flew kabaca şöyle bir hikâye kurgulamıştı:
Bir gün iki kaşif açık bir alanda karşılaşırlar ve aralarında birçok çi çeğin bulunduğunu görürler. Kaşiflerden biri, bu çiçeklerin böyle büyü yebilmesi için mutlaka bir bahçıvanın onlarla ilgilenmiş olması gerektiğini iddia ederken, diğeriyse bunun kendi kendine meydana geldiğini, bir bahçıvana gerek kalmadığını iddia eder. Nitekim kâşifler hangisinin doğru olduğunu görmek için oturup bahçıvanın gelmesini beklerler. Aradan uzun bir süre geçer ama bahçıvan gelmez. Inançlı kaşif, "O belki de görünmez bir bahçıvandır." diyerek iddiasını savunmaya devam eder ve etrafı dikenli tellerle çevirip bu tellere elektrik verir. Hatta birinin yak- laşıp yaklaşmadığını hissedip haber verebilmesi için etrafa köpekler de yerleştirir. Lakin geçen onca zamana rağmen, herhangi bir bahçıvanla karşılaşmazlar. Bu durumda inançlı, yine de inancından vazgeçmeyip, "Belki de o bahçıvan, dokunulmayan, elektrik çarpmayan, kokmayan ve ses çıkarmayan bir bahçıvandır, ve gizli gizli bu bahçeyle ilgileniyordur. olamaz mı?" sorusunu sorar. Şüphecinin verdiği cevap ise yeterince açık- tir: "O halde başlangıçtaki iddiandan geriye ne kaldı? Görünmez, doku nulmaz ve ezeli olarak hayal ettiğin o bahçıvanının, uydurma ya da hiç var olmayan bir bahçıvandan farkı nedir?"
Hiçbir şey bilmediğini varsayan sahte alçakgönüllülük, çoğu zaman her şeyi bildiğini varsayan sahte gurur kadar tehlikelidir. Akıl ve Inanç alan- larmun kapsamı, bilgimizin ve cehaletimizin sınırları açıkça belirlenmelidir , aksi takdirde kendimizi dogmatizme dogmatik bir biçimde itiraz ederken ve aklın değersizligini kanıtlamak için akıl yürütürken bulabiliriz."