Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mehmet Altay Çimen

Mehmet Altay Çimen
@AltayCMN
"Türk'ün kanı bir eşidir lavlı volkanın!"
10 okur puanı
Aralık 2023 tarihinde katıldı
İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne mademki siz malûmatsız, tecrübesiz, hükümeti idare kabiliyetinden mahrum gençler idiniz, neden bu inkılabı yaptınız, neden padişahlığı yıktınız? diye bir mesuliyet yükletilebilir mi? Buna imkan görmüyoruz. İttihat ve Terakki'yi teşkil eden gençler vatanın maruz olduğu inkıraz felâketini yakından hissediyorlar ve buna mâni olmayı en kudsî bir vazife biliyorlardı. Memleketin bütün fenalıkları [nın] sarayın mutlak hükümetinden, kanunsuzluktan, kanuna riayetsizlikten, iltimas (kayırma) ve irtişadan (rüşvetten), cehaletten, orduya ve donanmaya ehemmiyet verilmemesinden halkın hak ve hürriyetini tanımamasından ileri geldiğine hükmediyorlardı.
Sayfa 71
Reklam
Meşrutiyet vekayii (olayları) içinde mesuliyeti İttihat ve Terakki'ye muhakkak surette atfedilemeyecek vaka, Balkan Harbi felâketidir. Katiyen o kanaatteyim ki, İttihat ve Terakki hükümette olsaydı, Balkan Harbi bu suretle neticelenmezdi. Türk ordusunun bu kadar utandırıcı bir tarzda çarçabuk perişan olması ve bütün Rumeli'nin düşman tarafından çiğnenmesi imkansız bir şeydi.
Sayfa 64
İttihat ve Terakki rejiminden sonradır ki, bu memlekette Türkler, Türk'üz diyebildiler ve Türklerin de bu vatanda bir hakları olduğunu ileri sürebildiler. Osmanlı İmparatorluğu'nda kavm-i necip Arap'tan bahsolunurdu. Arnavutların necabetinden (soyluluğundan), şecaatinden (kahramanlığından) bahsolunurdu. Fakat Türk'ün adı geçmezdi. Osmanlı İmparatorluğu Müslim unsurlar arasında hiç fark gözetmemişti. Saray, Babıâli, ordu, maarif, idare bütün bu unsurlara müsavi (eşit) surette açıktı ve padişahların bu müsaadekâr telâkkisinden en çok istifade eden onlardı. Padişahın en yakın muhafızları Arnavut ve Arap taburları idi. Bunların bütün efradı memleketlerindeki akraba ve taallukatları (yakınları) için birer lütuf ve âtıfet (cömertlik) kaynağı kesilmişti. Yalnız Türk köylüsü idi ki, muazzam vergi vermek, askerlik hizmeti görmek gibi vatanî yükleri sessiz ve şikâyetsiz yükleniyordu.
Sayfa 57

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Yüzlerce senelik bir inhitat devresi geçirmekte olan Osmanlı İmparatorluğu artık son inhitat safhasına girmiş gibi görünüyordu. Makedonya'daki isyan ve ayrılma hareketi her gün biraz daha vahamet kesbediyordu. Bulgar, Rum, Sırp, Ulah unsurları hep çarpışıyorlar, memlekette umumî ve derin bir asayişsizlik doğuruyorlardı. Türk topraklarında bir Hristiyan köylünün başına gelen en küçük bir zabıta vakası, ecnebi memleketlerde alâkadar propaganda makinelerinin elinde Türk idaresinin zulmünden, taassubundan bahsetmek için vesile teşkil ediyordu.
Sayfa 53
Türk'ün öteden beri kendisinden hiç ayırt etmediği, hatta büyük bir hürmetle göğsüne bastığı Araplar ve Arnavutlar din bağlarını bir tarafa bırakarak milliyet fikrinin propagandacılarına kapılıyorlar ve Türk'ün idaresi altında kalmamak istiyorlardı. Onlara bile güvenilemeyince dışarıda müstakil ve hür bir anavatan bulmuş gibi görünen diğer unsurlardan sadakat nasıl beklenebilirdi? Ve bu tehlike karşısında Türk'ün kendi hayatını kurtarmak tedbirlerini düşünmesinden tabiî ne olabilirdi? İttihat ve Terakki işte Türk'ün bu zor dakikalarda ruhundan kopan bir müdafaa-i nefs hamlesi idi. İttihat ve Terakki paylaşılmak üzere bulunan bir vatanı kurtarmak için milletin içinde vücut bulmuş bir isyan ve fedakârlık mahsulü idi. Kendisini kurtarmak isteyen Türk, İttihat ve Terakki bayrağı altında toplanıyor, mücadele ediyordu.
Sayfa 26
Reklam
İttihat ve Terakki mensupları içinde harpten sonra Anadolu'nun millî mücadelesine muhalefet etmiş bir tek kimsenin mevcudiyetinden haberdar değilim. Anadolu'da İttihat ve Terakki teşkilatı namına harpten sonra ne kalmışsa hepsi millî mücadele şeflerinin emri altına koşmuşlar ve vatanı kurtarma hareketinde halis bir vatan çocuğu sıfatıyla fedakârlıkta bulunmuşlardır.
Sayfa 24
240 syf.
·
Puan vermedi
Suçlamalar -1 / Sağcılık-Faşizm
Suçlamalar -1 / Sağcılık-FaşizmGalip Erdem
9.3/10 · 150 okunma
Savaştan sonra materyalizm yeniden güç kazanmaya başladı. Ve İtalya'yı anarşiye doğru itti. Bu karşılığa ve moral çürümeye idealistler, eski askerler, milliyetçiler ve diğer gruplar karşı geldiler. Bunlar Mussolini'de aradıklarını buldular. Daha baştan itibaren faşizm, hareket (aksiyon) taraftarı bir felsefe olmuştu. 1921-1922 yılları faşist mangalarının (Kara Gömleklilerin) hareketlerine şahit oldu. Faşist mangaları eski rejimin kanunlarını hiçe saydılar. Çünkü bu rejim, faşizmin özlediği millî devletle uyuşmuyordu. Kaldırılması mutlaka gerekiyordu. 1922 Roma yürüyüşünden sonra faşizm artık devletle savaş halinde değildi. Çünkü faşizm bizzat devlet olmuş, Mussolini ve partisi iktidara gelmişti... (Çağdaş Siyasal Doktrinler - Bülent Dâver)
Sayfa 173Kitabı okudu
Faşizm gibi nasyonal sosyalizm de eşitçi demokrasiye ve genel oy sistemine karşıdır. Mussolini büyük sayının hâkimiyetini daima reddetmiştir. Ona göre "Faşizm, sayının sırf sayı olmak yüzünden toplumları yönetme hakkı vereceğini kabul etmez. Sayının belli dönemlerde yapılan seçimlerle toplum yöneticilerini ortaya çıkaracağını inkâr eder. Faşizm, düzeltilemez, verimli eşitsizliğe inanır." Hitler de bu konuda şöyle demektedir: "Seçimlerle bir büyük adamı ortayı çıkarmak bir deveyi iğne deliğinden geçirmekten daha zordur... Tarihi yapanlar sadece azınlıklardır." Elitizm: Mussolini gibi Hitler de elitizmi savunur. Yani en iyi yönetimin kendi kendini seçmiş üstün yetenekli, seçkinler yönetimi olduğuna inanır. Ancak, Mussolini elitleri Pareto'nun anladığı mânâda seçkin yönetici grup olarak kabul ederken, Hitler daha çok elit ırk (Cermen, Aryen ırkı) kavramı üzerinde durmuştur. Devletin Yüceltilmesi Faşizm de, nasyonal sosyalizm de genellikle devleti yüceltmişlerdir. Ancak Mussolini'de devletin yüceltilmesi devlete tapma ve devlet dini (kültür) yaratma derecesine varırken Hitler'in öğretisi devleti halkın (volk) yani ırksal birliğin buyruğunda bir amaç olarak görür. Hitler için önemli olan "Halk devleti" (Herrenvolk) dir. (Bülent Dâver - Çağdaş Siyasal Doktrinler, s.116)
Sayfa 169Kitabı okudu
Mukan Kağan
19 yıl kadar uzunca sayılabilecek bir süre kağanlık tahtında oturan Mukan Kağan, kişisel karakteri hakkında Çin kaynaklarında en çok bilgi verilen Gök Türk hükümdarıdır. Bunun sebebi Çin tarihinde bıraktığı derin izler olup, hatırası ve etkisi daha sonraki devirlere yansımıştır. Zaten Bilge Kağan da yazıtlarda ondan övgüyle söz eder. Onun zamanında Gök Türk Kağanlığı Karadeniz'den Büyük Okyanus'a kadar uzanabilmiştir. Kendisinin kırlangıç kalesi (yen-tou) anlamına gelen bir ünvanı daha vardı. Yaptığı karizmatik etkiden dolayı biraz etkileyici tarif edilmiştir. Yüzünün genişliği 30 cm olarak belirtilmişti. Yine anlatıldığına göre yüzünün rengi çok kızıldı. Olağanüstü cesur bir kişiliğe sahip olduğu ifade edilir. Gözlerinin donuk cam renginde olduğu da açıklanmıştır. Askerî işlerde ve savaşla ilgili bütün mücadelelerde çok haşin davrandığı bildirilir. Ayrıca çok iyi bir komutan oluşu da dikkat çekicidir. Savaş taktiklerini çok iyi bilmesi özellikle vurgulanmıştır. Nitekim ordusunu mükemmel yönettiği yönündeki ifadeler bütün bu özelliklerinin sonucudur. Çin'in dışındaki bütün ülkelerin ona itaat ettiği yazılıdır.
Sayfa 26
Reklam
"Dincilik ve siyasi ümmetçilik, Türklüğü ikinci plana itmek veya var saymamak olduğundan milliyetçiliğe aykırı yahut düşmandır. Bu bakımdan dinciler, siyasi ümmetçiler, hilafetçiler "sağcı" olamazlar.Siyasi ümmetçiler, İslam beynelmileli düşüncesinde olup Türklüğü İslam topluluğu içinde eritmek malihulyasına kapılmış olduklarından beynelmilelcidirler ve her beynelmilelci gibi solcudurlar." - Hüseyin Nihal Atsız
256 syf.
·
Puan vermedi
Türkçülük Yazıları
Türkçülük YazılarıAhmet Bican Ercilasun
9.5/10 · 22 okunma
Türkler, insanları asimile etmeyen hoşgörülü ve merhametli bir millettir. Balkanlarda, Kafkaslarda zora düşen kim varsa Osmanlı zamanından beri kabul ettik. Hepsini Türk saydık, bizden saydık. Zaten geldikleri yerlerde de Türk kültür muhiti içinde idiler. Geldiler, Türkiye'de Türk olarak yaşadılar ve mutlu oldular. Etnik olarak Türk olsun olmasın hepsi Türk gibi yaşadı, Türk gibi konuştu. Hatta Türk olmaktan gurur duydular. Şimdi ne oluyor da falanı asimile etmişiz, filanı asimile etmişiz gibi sözler çıkıyor? Kendimize gelelim. Türk herkesi kucaklayan büyük, kutlu ve şerefli bir kavramdır. Bu büyüklüğe, bu şerefe layık olmaya bakalım. Birilerinin "Türk, Kürt, Arnavut, Çerkez..." diye başlayan ayırıcı sözlerine biz de ortak olmayalım.
Sayfa 223Kitabı okudu
"Üçüncü yanlış görüş, İslâmiyet'i esas alarak Türklüğün, Türk milliyetçiliğinin inkârıdır. Böyle düşünenler tarihte İslâmiyet'i Türklerin muzaffer kıldığını ve bugüne kadar yaşattığını unutmamalıdırlar... Gûya İslâmiyet adına Türk milletine gereken yeri vermeyenler ve ona karşı saygı duymayanlar, tarihi, dünyayı ve Türk'ü bilmeyen kişilerdir." - Mehmet Kaplan
Hiçbir Türk milliyetçisi Türk ordusunu ayrı, milleti ayrı bir varlık gibi göremez. Türk ordusu Türk milletinin kutsal ve şerefli bir parçasıdır. Tarih boyunca Türkler bir ordu-millet gibi yaşamışlardır ve ordu-millet anlayışı bugünün şartlarında da devam etmektedir. Askerlik her Türk'ün vatan borcudur ve her Türk genci bu borcu seve seve yerine getirir. Düğüne gider gibi askere gider; askerlik yapmayana kız vermezler diye inanır. Paralı askerlik veya vicdani ret gibi kavramlar normal bir Türk'ün aklından dahi geçmez. "Sivile karşı askerden yana taraf" veya "askere karşı sivilden yana taraf" gibi ifadeler Türk milliyetçilerine göre ihanetle eşdeğer ifadelerdir. Sivil ile askeri karşı karşıya imiş gibi göstermek ancak bir bölücünün ağzına yakışabilir. Aklını yitirmiş veya vicdanını satmış insanlar da bazen bölücüler kadar ihanet içine girebilirler. Türk milliyetçileri elbette askerini de sivilini de gözü gibi korumak ister. Bölücü terörle ölümüne vuruşan Mehmetçiğe elbette toz kondurmaz ve elbette bir Mehmet'in şehadeti karşısında yüreği parçalanır. Ve elbette ülkeyi bölmek isteyen silahlı eşkıya karşısında "Şehitler Ölmez, Vatan Bölünmez" diye haykırır. Askeri sevmek, "Vatan Bölünmez" diye haykırmak "şovenlik" filan değil, basbayağı milliyetçiliktir. Ve yine elbette bu değerleri savunanlar her zaman ve her yerde birlik olurlar; ülkeyi bölmek isteyen, bölücülere taviz vermeye yeltenen kim olursa olsun, hangi makamda bulunursa bulunsun hep birlikte ona cephe alırlar.
79 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.