Dünyanın bütün ışıkları söndürülmüş gibiydi artık ve sanki biz aydınlığa benzeyen tuhaf bir karanlığın içindeydik. Kim bilir belki de o sırada önümüzde duran zaman yığınlarının gerisinden geleceğimizin karanlığı vuruyordu alınlarımıza.
Sonun son olduğunu bilince insan telaşlanıyor haliyle,ya boğazına yumruk iriliğinde kaskatı bir şey düğümleniyor ya da dut yemiş bülbül gibi susup kalıyor.
Tavandan sarkan kuş sürüsüne baktı.Sadako turnaları izlerken kuşlar, pencereden içeri doğru esen sonbahar meltemiyle hışırdayıp sallandı.Sanki canlanmışlar ve açık pencereden dışarıya doğru süzülmeye başlamışlardı. Ne kadar da güzel ve hürdüler! Sadako, derin bir nefes aldı ve gözlerini kapadı.
Artık son uykusuna dalmıştı.
(Hiroşima’ya atılan atom bombasının insanlığa ve doğaya yan etkisiyle lösemiye yakalanan hayat dolu bir kızın hikayesi .)