Daha çarpıcı bir ifade ile söylersek, Batı medeniyeti gerçek manada bir küreselleşme testini bugün ilk defa yaşıyor. Diğer medeniyetler, [Çin o kadar değil] özellikle de İslam medeniyeti bu tecrübeyi çok önce yaşamışlardır.
Teokratik feodal toplum, hukuk düzeyinde eşit olmayan, yasalar karşısında bir sürü ayrıcalıklının yaşadığı bir toplumdur ya, demokratik burjuva toplumu bunu siler, zira o özgürlük, eşitlik ve kardeşlik ideallerine bağlıdır, kökeni doğal hukuktadır, ne var ki eşitlik anlayışı ekonomi düzeyine ulaşamaz, hukuksal düzeyde kalır; bunun içindir ki, liberal burjuva toplumları içinde, sosyalizm serpilip büyüye bilmiştir. Mustafa Kemal’in anladığı ‘imtiyazsız sınıfsız’ Türk toplumu, Padişah ‘veletlerinin’ daha on yaşında I. Ferik olamayacağı, ‘vüzerayla’ ortak Galata bankerlerinin Beyoğlu’nda cirit atamayacağı, ‘hakiki müstahsil olan köylünün’ nihayet insan onuruna kavuşacağı bir toplumdur. Hukuk düzeyinde, dediklerini yapmadı diyebilir miyiz? Demediklerini niye yapmadığını sormak, bilmem doğru olur mu?
Mustafa Kemal de, Halife’yi ve Şeriat’ı kullanan emperyalizme (Kürt İsyanları ‘şeriat ve halife’ istiyordu) son derece azimli davranmış; ucunun yine emperyalizme uzandığı gittikçe daha iyi anlaşılan ittihatçı muhalefetiniyse acımasızca ezmiştir. Bunu yapmasaydı, o kadar üzerine titrediği bağımsızlık da, halk egemenliği de, daha o zamandan gümbürdeyecekti. İdamına karar çıkan, eski İttihatçı Cavit Bey’i kurtarmak için, İngiltere Kralı V. George’un Çankaya’dan af istediğini bir hatırlayın, bütün i’lerin noktaları kendiliğinden yerini bulur.O Cavit Bey ki, Selanik komprador burjuvazisinin ‘evladı’, ‘sivil’ ittihatçıların önderi, Osmanlı masonluğunun ‘büyük üstadı’ idi.
.”Gerçekte 10 Temmuz’la 23 Nisan arasındaki fark, ilkinde Padişah’ın halka bazı haklar ‘lütfetmesi’, İkincisinde halkın doğrudan doğruya Padişah’ın yerini almasıdır.
"Hepiniz bilirsiniz ki, Avrupa'nın en önemli devletleri, Türkiye'nin zararıyla, Türkiye'nin gerilemesiyle ortaya çıkmıştır. Bugün bütün dünyayı etkileyen, milletimizin hayatını ve ülkemizi tehdit altında bulunduran en güçlü gelişmeler, Türkiye'nin zararıyla gerçekleşmiştir. Eğer güçlü bir Türkiye varlığını sürdürseydi, denebilir ki İngiltere'nin bugünkü siyaseti var olmayacaktı. Türkiye, Viyana'dan sonra, Peşte ve Belgrad'ta yenilmesrydi, Avustralya / Macaristan siyasetinin sözü edilmeyecekti. Fransa, İtalya, Almanya'da, aynı kaynaktan esinlenerek hayat ve siyasetlerini geliştirmişler ve güçlendirmişlerdir.