Ay Kutluk

Ay Kutluk
@AyKutluk
Bir kitaptan oldukça fazla alıntı paylaşıyorum. Bu durumdan rahatsız olabilecek kullanıcıları önceden uyarır, beni takip etmemelerini öneririm.
Kültür denilince karşımıza bir yığın hadise çıkar. Daha önce de belirttiğim gibi, bir toplumda, tabiatin dışında, insan elin den ve dilinden çıkma her şey kültür kavramına girer. Erich Rothacker'e dayanarak dedik ki, tarihe şekil veren kuvvetler "devlet" şeklinde görünürler ama devletleri yaratan milletlerdir. Milletleri millet yapan kuvvetler, inançlar, vasıtalar kültür adı altında toplanır. Acaba kültür denilen şey nedir? Dil, din, örf ve âdet, kanun, merasim, üretim, tüketim tarzı diyoruz. Acaba bu yığının içinde onlara mâna veren bir şey yok mudur? Neden bin lerce yıl inanılan dinler bir devir geliyor ki, bize bir çocuk masalı gibi görünüyor. Eski tapınaklar terk ediliyor, harabeye dönüyor. Eski ilah heykelleri parçalanarak duvar taşı olarak kullanılıyor.
Sayfa 30
Reklam
Türk tarihinde yabancılaşma daha milattan önceye kadar çıkar. Çin'de devlet kuran Türk boyları zamanla tamamıyla Çinlileşirler. VIII. yüzyılda bugünkü Moğolistan'da dikilen Göktürk Yazıtları bu yabancılaşmaya karşı bir isyandır. Bundan dolayı bu kitabelerin Türk kültür tarihinde büyük yeri vardır. Zira biz ilk defa bu kitabelerde milliyetçiliğin en kuvvetli ifa desini buluyoruz. Türkiye'de bugün de yabancılaşmaya karşı bir isyan vardır. Bu isyan kendisini milliyetçilik şeklinde gösteriyor.¹⁴Gerçekten deTürkiye'de iki yüzyıldan beri devam eden Batı tesiri, bizi kendi tarihimize, dinimize hatta dilimize yabancı kılmıştır. Bugün Türkiye'nin üzerinde kuzeyden gelen kültür rüzgârları esmeye başlamıştır. Türkiye, Doğu ile Batı arasında bir yarımadadır. Bu da daima Doğu'dan ve Batı'dan gelen akımlarla karşılaşmış, firtinalar doğurmuştur. Fakat insanlik tarihinin en büyük kültür ve medeniyetleri de Türkiye'de doğmuştur. 14 Türkiye'de milliyetçilik akımı, Birinci Dünya Savaşı yıllarında doğmuştur. Başta Ziya Gökalp olmak üzere bu akımı işleyen pek çok fikir, edebiyat ve sanat adamı yetişmiştir. Halide Edip, Yakup Kadri, Reşat Nuri, Peyami Safa, Ahmet Hamdi Tanpinar, Tarık Buğra, Necati Sepetçioğlu ve daha pek çok yazar ve şair bu akıma dahildirler. Bugün Marksizmin sınıf fikrine dayanan bölücü görüşüne karşı, milliyetçiler "birlik" ve "dayanışma" tezini savunu yorlar. Bu konuda Ziya Gökalp, Remzi Oğuz Arık ve Nurettin Topçu'nun kitapları değerli ve önemlidir.
Sayfa 29
"Medeniyet veya kültür değişmesi, toplumların hayatında çok çeşitli meseleler doğuruyor. Önce yüksek tabaka, idare eden sınıf, yabancı tesir altında kalıyor. Halk kitlesi genellikle eski yaşayış tarzını, örf ve âdetlerini devam ettiriyor. Bunun neticesi olarak aydın tabaka halktan kopuyor. Halk, yabancı tesir altında kalan aydını, dinine, memleketine ihanet etmiş sayıyor. Aydın tabaka halkı, onun dinini, örf ve âdetlerini beğenmiyor. Ona zorla, kendisinin değer verdiği kültür ve medeniyeti kabul ettirmeye kalkıyor. Bunun neticesinde, aydınlarla halk arasında gerginlikler, anlaşmazlıklar, çatışmalar oluyor."
Sayfa 29

Reader Follow Recommendations

See All
"Eski Türk toplumunda camiin yanında medrese ve tekke gibi aynı inancı yayan müesseseler de vardı. Onların da cami gibi güzel binaları vardı. Bu örnek bize gösteriyor ki, inançlar, duygular ve düşünceler maddi şekiller alabiliyorlar ve insanlara şekil veriyorlar."
Sayfa 28
"Meşhur Amerikan sosyal antropoloji âlimi MargaretMead, kültür kavramına, tabiatın dışında bir milletin hayatına şekil veren maddi ve manevi her şeyi sokuyor. Bir çocuk dün yaya geldikten sonra, aile, okul, iş yeri, çarşı vesair vasıtalarla, içinde yaşadığı toplumun kültürünü alır, şahsiyetine mal eder. Çocuk, bu suretle içinde doğduğu ve yaşadığı toplumun bir uzvu ve temsilcisi olur. Bir millete mensup olan her fert, o millletin kültürünü, dilini, dinini, zevkini, inançlarını, örf ve âdetlerini beraberinde taşır. Kültür fertleri aşan, fertlere şekil, yön ve şah siyet veren bir varlıktır. Büyük Alman filozofu Hegel, buna "objektif geist" = "maddeleşmiş ruh" adını veriyor. Hegel'den sonra gelen düşünürler buna "kültür" adıni veriyorlar. Hegel'in kültüre "objektif geist" demesinin sebebi, kültür sahasına giren her şeyde, insan ruhuna has, manevi bir değerin, duygu veya düşüncenin maddi bir hale gelmesidir. Mesela cami, dıştan bakınca, şekil almış bir madde yığınıdır, objektiftir. Fakat cami, sadece maddeden ibaret değildir. O, ortak bir inancın ifa desidir. O, bir inancın madde şekline girmesidir. Mehmet Akif, "Fatih Camii", Yahya Kemal "Süleymaniye'de Bayram Sabahı" başlıklı güzel şiirlerinde camiin taşıdığı ruhi, manevi ve içtimai değerleri çok güzel ifade etmişlerdir."
Sayfa 26
Reklam
Reklam
115 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.