Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ay Kutluk

Ay Kutluk
@AyKutluk
Bir kitaptan oldukça fazla alıntı paylaşıyorum. Bu durumdan rahatsız olabilecek kullanıcıları önceden uyarır, beni takip etmemelerini öneririm.
11 okur puanı
Ağustos 2020 tarihinde katıldı
Benim anladığım milliyetçiliğin şovenlik, taassup ve gericilikle hiç bir ilgisi yoktur.Kendi milletimi sevmem ve varlığınü müdafaa etmem başka milletleri hakir görmem için bir sebep değildir."
Sayfa 8
Reklam
"Türkiye'nin içinde bulunduğu coğrafi, tarihi ve sosyal şartlar bana milliyetçiliği kendisinden vazgeçilmez bir fikir, hatta iman olarak gösterdi. Bilhassa İkinci Dünya Savaşından sonra, Rus Bolşevizminin Türkiye'yi tehdit etmesi bu inancı daha fazla kuvvetlendirdi. Cumhuriyet'in başından beri, Türkiye'ye şekil veren ana fikirlerden biri milliyetçilik, ötekisi, parlemento ve hürriyet fikridir. Bunlar mahiyetleri icabı Rus Bolşevizmine ve bir diktatörlük rejimi olan komünizme zıttırlar.
Sayfa 8
Ferman faydalı, nizami kanunların yapılacağını, rüşvetin yasak olacağını, Müslüman ve Müslüman olmayanlara eşit olarak uygulanacağını bildiriyor ve Avrupa devletlerinin bu belgeye tanık olmaları için kendilerine resmen bildirilmesini öngörüyordu. ... Ferman'ın Avrupa devletlerine resmen bildirilmesi Ferman'ın uygulanmasında onların da
Sayfa 30

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"1834'te Harbiye (Harp Okulu) kuruldu. Daha sonra 1859'da Batı örneğindeki üçüncü yüksekokul, Mülkiye kurulacaktı. Bu üç okul ve onu izleyen diğerlerinden mezun olanlar, Osmanlı-Türk çağdaşlaşmasının önderliğini yapacak, 'taban'ını oluşturacaklardı. II. Meşruti yet devrimini bu gibi okul mezunlarının (mekteplilerin)
"Osmanlı-Türk toplumunun Batılılaşmaya, çağdaşlaşmaya, ya da modernleşmeye kesin adım atması Tanzimat ile olmuştur. Bu aynı zamanda insan haklarına, hukuk devletine, özgürlük ve demokrasiye doğru atılan bir adımdır. Bana göre Türk toplumunun ortaçağdan çıkıp yeniçağa geçişidir. Tanzimat'ı ele almadan önce o noktaya nasıl gelindiğini ana çizgileriyle anlatmaya çalışacağım. Islahat denilen düzeltimler (reformlar) Lale Devri'yle başlayıp 18. yüzyıl boyunca sürmüştür. Ama bunlar zayıf hareketlerdi. Örneğin mühendishane adıyla açılan kurumların (III. Selim döneminde açılan Mühendishane-i Berri-i Hümayun dahil) gerçekte okul değil, kurs gibi oldukları anlaşılıyor. Asıl ıslahatın başlaması 1789'da III. Selim'le birliktedir. Bir yandan bu padişahın kişisel olarak düzeltimden yana olması, bir yandan 1789 İhtilali'nin Avrupa'da doğurduğu büyük sonuçlar ve altüst oluşların önceleri zayıf da olsa yansımaları bunu sağlamıştır."
Sayfa 22
Reklam
"Osmanlı Devleti'nin, esas halkı Hıristiyan olan Balkanlar'da 400 yıldan fazla hüküm sürebilmesi bir örgütleme ve yönetim başarısıdır.Bugünkü ölçülerimizle belki Osmanlılar çok hoşgörülü sayılmazlar ama o çağda özellikle dinsel hoşgörüyü temsil ettikleri muhakkaktır.Yalnızca hoşgörü de değil, Osmanlılar Ortodoks Kilisesi'nin
"Osmanlı aydınları İbn Haldun kuramını biliyorlardı.Karlofça ve Pasarofça antlaşmalarından sonra devletin savaşacak hali kalmadığını, yaşlandığını düşünerek kültür hayatına daha fazla önem vermeye başladılar.Lale Devri ile başlayarak Osmanlı padişahları kültür hayatının gelişmesine öncülük ettiler."
Sayfa 17
"Niyazi Berkes'e göre Osmanlı Devleti "İbn Haldun tipi" bir devletti. Buna göre 100-120 yılda yıkılması gerekirken, bölgede yeterince güçlü bir akın yapabilecek bir bedevi topluluk kalmadığı için "doğal" bir sonu olamamıştır. Osmanlı Devleti'nin karşısındaki Avrupa devletleri İstanbul ve Boğazlar'ı içlerinden birinin kapmasını istemedikleri için Osmanlı Devleti'ni yıkmamışlar, sömürmekle yetinmişlerdir. Böylece Osmanlı Devleti, bir türlü ölemeyen yatalak ihtiyarlar gibi varlığını sürüklenerek sürdürmüştür."
Sayfa 16
"Osmanlı'da, Anadolu'da ortaya çıkan karışıklıklara 'Celali İsyanları' denir. En yoğun olarak 1590-1650 yılları arasında yaşandı, 17. yüzyılın sonlarına doğru, muhtemelen nüfus baskısının azalması sonucunda nihayet buldu.Kanuni döneminde ülkenin nüfusu 12 milyondan 22 milyona yükselmişti. ... İnsan ve hayvan enerjisiyle
Sayfa 16
"Hemen belirteyim ki, tımar sisteminin tasfiyesi, yerini iltizama bırakması, yüzyıllar alan yavaş bir süreç oldu. II. Mahmut zamanında (19. yüzyıl başlarında) hâlâ tımarlar vardı. İltizam sistemi devlet hazinesine daha çok paranın girmesini olanaklı kılıyordu. Bunun hükümete sağladığı en önemli yararlardan biri kentlerde bulunan, yeniçeri ya da benzeri piyade askerini çoğaltmaktı. Bu, ateşli silahların, özellikle tüfeğin gelişmesi ve yayılmasının bir sonucuydu. Atlı askerler, ki tımarlı eyalet ordusu atlıydı, tüfek kullanamıyordu.Tüfek piyadenin silahıydı. Demek ki savaş teknolojisindeki gelişme, timar sisteminin tasfiyesini, piyadenin artırılmasını zorunlu kılıyordu.Hazineye iltizam sayesinde daha çok para girmesi, piyade askerinin çoğaltılabilmesi demekti."
Sayfa 14
Reklam
"Tımarlı sipahi ve zaimlere gelince, gelirlerini büyük ölçüde dirliklerindeki köylülerden aynî olarak toplayan, toprağın hukuken maliki olmasalar da, başında oturdukları için, fiilen ona egemen olan, tabir caizse fiili feodallerdi." ... "Osmanlı Devleti köylüleri göçebelere tercih eden bir devletti.Ne deni açık: Köylüler yeri yurdu belli, vergi ödeyen, gerektiğinde asker veren bir kesimdi.Göçebeler ise adresi belli olmayan, vergi ve asker vermek konusunda isteksiz, üstelik silahlı ve seyyar, üstüne fazla varılamayan bir kesimdi.Osmanlılar göçebeleri oturtmak, köylüye dönüştürmek için hep çabalamışlardır."
Sayfa 12
"Niyazi Berkes, Ziya Gökalp'in bir sözü üzerinde duruyor.Gökalp devşirme çocukların yüksek yönetici olmak için devam ettikleri Topkapı Sarayı'ndaki Enderun Mektebi'yle medreseleri karşılaştırırken, birincisinin Türk olmayanı alıp Türk yaptığını, ikincisinin Türk'ü alıp Türk olmayan (Arap) haline getirdiğine işaret ediyor.Gerçekten de yönetim ve Enderun Mektebi'nde dil Türkçe iken, ilim ve medrese dili Arapçaydı.Bizim bakımımızdan gariplikler bununla bitmiyor.Dine dayalı olduğunu ilan eden bir ülkede cedbeced Müslüman olanlar askerlik ve yönetim işlerine karıştırılmıyorlar, fakat Hıristiyan olan bir ailenin çocuğu o ülkenin yazgısını yönetiyordu."
Sayfa 11
"Klasik Osmanlı toplum düzeni şöyle özetlenebilir: I. Yönetenler (askeri) sınıfı A. İcrai askeriler 1. Maaşlılar 2. Zaimler ve timarlı sipahiler B. Ulema II. Yönetilenler (reaya) sınıfı A. Kentliler 1. Lonca esnafı 2. Tüccar ve sarraflar B. Köylüler C. Göçebeler
Sayfa 10
Tarih Çağları Üzerine Bir Not
Özellikle Fransa'da yaygın olan ve bizi de etkilemiş anlayışa göre, tarih çağları (yani yazının çıkmasından sonraki insanlık tarihi) dörde ayrılır: M.Ö. 3000-M.S. 476 (Batı Roma'nin yıkılışı); İlkçağ 476-1453: Ortaçağ; 1453-1789: Yeniçağ; 1789 sonrası: Sonçağ ya da Yakinçağ. Burada hemen belirtmek gerekir ki, bizde bu çağ ayırımını
Sayfa 6
"Çinliler, dünyaya savaşçı olarak gelen Türk kavimlerini Buda rahipleri ile kandırarak barışçı hale getirmişlerdir. Daha sonra tasavvuf da İslamiyette aynı rolü oynamıştır. İslamiyet aslinda, dünya ve ahirete aynı derecede önem veren bir din olduğu halde, Avrupalılar Arapçadan tercüme ettikleri ilmî eserlere dayanarak, tabiatın gizli
Sayfa 31
115 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.