Üçüncü uzun metrajlı filmi Kaplumbağalar da Uçar'la kanımca Behmen Qobadi bir yönetmen olarak, sinema dilini olgunlaştırarak, kendi "elyazısı"na kavuştu.
"Belgesel" ile "kurmacanın" iç içe olduğu gerçekçi, şiirsel, insanın yüreğine dokunan dramatik sahnelerin yanında, mizahla beslenen bir anlatım tarzı.
Qobadi, önceki filmlerinde olduğu gibi, bu filminde de, otantik mekanlar, amatör oyuncularla çalıştı.
Film yine Kürt halkının yaşadığı acıları, dünyaya rapor ediyordu.
Kamera karşısına geçenler hapsesilmişliklerini, yoksulluğu, savaş travmalarını kısacası, kendi yaşamlarını oynuyordu. Bunun için de çok inandırıcı ve samimiydiler. Qobadi'nin kahramanları, bütün olumsuzluklara rağmen, mücadeleci, hayat doluydu. Elbette ki, yönetmenin kendisi de çok iyi tanıdığı bir dünyayı anlatıyordu. Filmin her kahramanı onun da yaşamından izler taşıyordu.
Önceki filmlerinin aksine, "Kaplumbağalar da Uçar"da, Qobadi kamerasının yönünü Doğu Kürdistan'dan Güney'e çevirdi.