Kadir Akın

İman, Sa'd-ı Taftazanî'nin tefsirine göre: "Cenab-ı Hakk'ın istediği kulunun kalbine, cüz'-i ihtiyarının sarfından sonra ilka ettiği bir nurdur." denilmiştir. Öyle ise iman, Şems-i Ezelî'den vicdan-ı beşere ihsan edilen bir nur ve bir şuâdır ki, vicdanın içyüzünü tamamıyla ışıklandırır. Ve bu sayede bütün kâinat ile bir ünsiyet, bir emniyet peyda olur. Ve herşeyle kesb-i muarefe eder. Ve insanın kalbinde öyle bir kuvve-i maneviye husule gelir ki, insan o kuvvet ile her musibete, her hâdiseye karşı mukavemet edebilir. Ve öyle bir vüs'at ve genişlik verir ki, insan o vüs'atle geçmiş ve gelecek zamanları yutabilir. Ve keza iman, Şems-i Ezelî'den ihsan edilmiş bir nur olduğu gibi; saadet-i ebediyeden de bir parıltıdır. Ve o parıltı ile, vicdanında bulunan bütün emel ve istidadlarının tohumları, bir şecere-i tûbâ gibi neşv ü nemaya başlar, ebed memleketine doğru hareket eder, gider.
Reklam
Evet delailin zuhuru nisbetinde iman ziyadeleşir, teceddüd eder.
Ey arkadaş! Bütün lezzetler imanda olduğu gibi, bütün elemler de dalalettedir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Evet rahmetin rahmet olması ve nimetin nimet olması ancak ve ancak haşir ve saadet-i ebediyeye bağlıdır. Evet saadet-i ebediye olmasa, en büyük nimetlerden sayılan aklın, insanın kafasında yılan vazifesini görmekten başka bir işi kalmaz. Kezalik en latîf nimetlerden sayılan şefkat ve muhabbet, ebedî bir ayrılık düşüncesiyle, en büyük elemler sırasına geçerler.
Enes b. Malik anlatır. Bir keresinde Allah Resulü bize, faiz ve onun dehşeti hakkında konuşma yaptı. Bu konuşmanın bir yerinde şöyle buyurdu: Kişinin elde ettiği bir dirhem faiz, Allah katında adamın işlediği otuz altı zina suçundan daha büyüktür . Faizin en fenası ise, Müslüman'ın ırzına dil uzatmaktır.
Reklam
Reklam
1.372 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.