Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Hayriye Öztürk

Hayriye Öztürk
@Azadinannesi
Eğer bir aileniz yoksa elinizdekine sıkı sıkı sarılmak zorundasınız. Ben elimdekine sıkı sıkı sarılıyorum.
Reklam
İnsanları öyle -gerçekte oldukları gibi değil de gördüğüm gibi - resmetmeyi seviyorum.
Benim bir sürü geçmişim var. Yıllardır anlatıp bitirmek istediğim. Bitmeyen ve hiç var olmayan.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Öfkesi ve acısı içinde ne konuşmak, ne görmek, ne duymak, ne de kahvaltı etmek istiyor; sadece kalın bir yorganın altına girip uyumak, uyumak ve uyumak istiyordu.
Ruh halim ektedir ;
Kadın sadece ve sadece ağlamak istiyor; tüm yitirdikleri ve kazandıkları için.. Ya da hiçliği için ağlamak istiyor; bubu kabul edebildiği için.. Bundan vazgeçmek istemediği, asla vazgeçemeyeceği için ağlamak...
Reklam
Kadın olarak doğmakla, kadın olarak varolmak farklı iki gerçekliktir.
Yalnızlığını kabul edemeyen, yalnızlığında çoğalmayı bilmeyen âşık olabilir mi?
Her gün yağmalanan kadın bedenleri çorak toprağa dönünce 'yeter' çığlıkları da çoraklığın çatlaklarında kaybolup gidiyor. Ellemenin kişiliksizliğinde kuruyan bedenler, nasıl olup da daha sonra çocuklarına dokunabilirler ki? Bedenler, çorak topraklar, çığlıklar ve dokunulmamanın açlığıyla tenleri yaralı büyüyen çocuklar.. Hepimiz böyle büyütülmedik mi? Hepimizin tenleri hep acı içinde değil miydi?
Yaşamını kimseden bir şey istememe üzerine kurarsın, isteyip de reddedilmemek için.. İstemezsen reddedilmezsin.
Reklam
Çocuklarımızı büyük bir mutlulukla doğurup, bizi anlayacak duruma geldikleri andan itibaren yavaş yavaş öldürüyoruz. Sonra da ' ne olacak bu gençlerin hali?' Diye ağıtlar yakıyoruz. Şanal anne babalar, sanal çocuklar yaratmak zorundadır. Gibi'li anne babalar, gibi'li çocuklarıyla övünecektir ve gerçekten var olan kadınların büyüttüğü çocuklar, uyumsuzluğun bütünlüğünde, var olmanın bilinciyle mücadele edeceklerdir.
Gibi'li yaşayanlar ancak gibi'li yaşayanlarla mutlu olabilirler. Mutsuzların mutlulara tahammülleri olamaz. Doyumsuzlar, herkesin aç kalmasını bekler. Egoistler, kendilerini besleyebilmek için başka egoistlere ihtiyaç duyarlar. Var olabilmenin kıymetini bilenler ise, diğerlerinin de var olması için çaba gösterirler. Ancak, onların bu çabaları ve var olmaları, dışarıda kalan herkesin onlardan nefret etmelerinin de gerekçesi olur aynı zamanda. Çünkü yok olmuşlar vadisi ne kadar kalabalık olursa, sanal yaşamlar da o kadar gerçek olur.
Her yanımız kapanmış, kabuk bağlamış, hançer izleriyle doluyken, bizler onların üzerini örtdükçe örtüp, hiçbir şeyi çözememişken; üstesinden gelmiş gibi yaptığımız için de çıplaklıktan nefret ediyoruz.. Ama, biri kabuk tutmuş yaraları okşamaya başlarsa, kanamaların başlayacağını bildiğimiz için de, kimsenin bizi okşamasına izin vermiyoruz. Çünkü birine teslim olursak, anlatmaya başlarsak, Pandora'nın Kutusu'nun da açılacağını biliyoruz. O yüzden değil mi tüm sahtekarlıklarımız, var olmuş gibi yapmalarımız, yargılarımız ve zavallılıklarımız? Birine teslim olmaktan korkmamız..?
Yemek yapalım, evimizi güzelleştirelim, şarkı söyleyelim, sohbet edelim kalıplarıyla süslenmiş, kadınları hafife alan kadın programlarına yeter diyerek daha fazla uyuşturulmayı reddediyoruz.
Aslında, herkes birer Külkedisi.. Dışarı çıktığında bal kabağını araba yapan, tuvaletlerini giyen,baloda prenses olarak gezinen, saat on ikiyi vurmadan evine dönmek zorunda kalan Külkedisi... Çünkü, gerçekte çektikleri eziyetleri ve düştükleri kötü durumları kimselerin bilmemesini, ancak böyle sağlayabilirler.
59 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.