BirDem

BirDem
@BSerdar
“Her şey için tek şey diliyorum, Allahın gülleri yakamızı bırakmasın.” “Aşıklar kâr zarar gütmez kurbanım”
Sabitlenmiş gönderi
Yıkılma Sakın
Sana durlanmış kelimeler getireceğim Pörsümüş bir dünyayı kahreden kelimeler Kelimeler, bazıları tüyden bazısı demir Seni çünkü dik tutacak bilirim ...
İsmet Özel
İsmet Özel
Reklam
Dünyadaki tüm ıstırap ve mutsuzluk kişiselleştirilmiş bir “ben” ya da “biz” duygusundan kaynaklanır. O sizin özünüzü örtüp gizler. O içsel özün farkında olmadığınızda, sonuçta daima ıstırap ve mutsuzluk yaratırsınız. Bu, bu kadar basittir. Siz kim olduğunuzu bilmediğinizde, zihin-ürünü bir benlik yaratıp onu güzelim tanrısal varlığınızın yerine geçirir ve o korku-dolu ve muhtaç benliğe bağlanırsınız. O zaman o sahte benlik duygusunu korumak ve güçlendirmek sızın temel güdünüz haline gelir.
Dünyanın gözünde başarılı ya da başarısız olmanız önemlidir. Sağlıklı ya da sağlıksız olmanız, eğitim görmeniz ya da görmemeniz önemlidir. Zengin ya da yoksul olmanız önemlidir -bu yaşamınızda kesinlikle bir fark yaratır. Evet, tüm bunlar nispeten önemlidir, ama mutlak şekilde önemli değildir. Bunların hepsinden daha önemli olan bir şey vardır ve bu o kısa-ömürlü varlığın, o kısa-ömürlü kişiselleştirilmiş benlik duygusunun ötesindeki kimliğinizin özünü bulmaktır. Siz yaşamınızın koşullarını yeniden düzenleyerek değil, en derin düzeyde kim olduğunuzu idrak ederek huzura kavuşursunuz.

Reader Follow Recommendations

See All
Ben düşüncelerim, duygularım, duyusal algılarım ve deneyimlerim değilim. Ben yaşamımın içeriği değilim. Ben Yaşam’ım. Ben içinde her şeyin olup bittiği alanım. Ben bilincim. Ben Şimdi’yim. Ben’im.
Yüzeysel olarak bakıldığında, şimdiki an sadece birçok andan biri olarak görünür. Yaşamınızın her bir günü farklı şeylerin vuku bulduğu binlerce andan oluşur görünür. Ancak, daha derin bir biçimde baktığınızda, daima tek bir an vardır, öyle değil mi? Yaşam ebediyen “bu an” değil midir?
Reklam
Suçluluk duygusu egonun bir kimlik, bir benlik duygusu yaratmak için yaptığı bir başka girişimdir. Ego için, o benliğin olumlu ya da olumsuz olması önemli değildir. Sizin yapmış ya da yapamamış olduğunuz şey bilinçsizliğin -insanın bilinçsizliğinin- bir tezahürüydü. Ancak, ego onu kişiselleştirir ve “Onu ben yaptım” der ve böylece siz kendinizin “kötü” bir zihinsel imajını taşırsınız.
Ego bir şeyle ya da birisiyle çatışma içinde olmaya ihtiyaç duyar. işte bu yüzden siz huzuru, mutluluğu ve sevgiyi arar, ama onlara çok uzun süre dayanamazsınız. Mutluluğu istediğinizi söylersiniz, ama mutsuzluğunuza bağımlısınızdır. Mutsuzluğunuz, temelde, yaşamınızın koşullarından değil, zihninizin koşullanmasından kaynaklanır.
Kıskançlık, eğer bir başkasının başına iyi bir şey gelmişse, ya da birisi sizden daha çok şeye sahipse, daha çok şey biliyorsa veya daha çok şey yapabiliyorsa kendisinin küçüldüğünü hisseden egonun bir yan-ürünü-dür. Egonun kimliği kıyaslamaya dayanır ve bu kimlik daha çok şeyle beslenir. O her şeyi kapmaya çalışacaktır. Eğer başka her şey başarısızlığa uğrar, boşa çıkarsa, siz kendinizi yaşam tarafından daha çok haksız davranılmış ya da bir başkasından daha çok hasta görerek uydurma-kurgu benlik duygunuzu güçlendirebilirsiniz.
Egosal benlik duygusu çatışmaya gereksinim duyar, çünkü şununla ya da bununla savaşırken ve bu “ben” im ve bu “ben” değilim diye gösterirken onun ayrı kimlik duygusu güçlenir.
Yakınmak ve tepkisellik, egonun kendisini onlar vasıtasıyla güçlendirdiği gözde zihin kalıplarıdır. Birçok insanın zihinsel-duygusal faaliyetinin büyük bir bölümü yakınmaktan ve şuna ya da buna tepki göstermekten oluşur. Böyle yaparak, siz diğerlerini ya da bir durumu “haksız,” kendinizi “haklı” çıkarırsınız. “Haklı” olduğunuzda, kendinizi diğerlerinden daha üstün hissedersiniz ve kendinizi daha üstün hissettiğinizde, benlik duygunuzu güçlendirirsiniz. Gerçekte, kuşkusuz, sadece ego illüzyonunu güçlendirmektesinizdir.
Reklam
Tüm dikkatinizi bu âna verdiğinizde, egosal zihinden çok daha büyük bir zekâ yaşamınıza girer. Ego ile yaşadığınızda, daima, şimdiki ânı sizi bir amaca ulaştıracak bir araca indirgersiniz. Gelecek için yaşarsınız ve hedeflerinize eriştiğinizde, onlar size -en azından uzun süre- doyum vermezler. Yapmaya -onun vasıtasıyla erişmek istediğiniz gelecekteki sonuçtan- daha çok dikkatinizi verdiğinizde, eski egosal koşullanmayı kırarsınız. Yapışınız o zaman çok daha etkili olmakla kalmaz, çok daha doyum ve sevinç verici hale gelir.
Egosal benlik daima aramakla meşguldür. O şunun ya da bunun daha çoğunu arar ki onu kendisine katıp, kendisini daha tamam hissedebilsin.
Siz kendi haklımızda düşündüğünüzde ya da konuştuğunuzda, “Ben” dediğinizde, genellikle sözünü ettiğiniz şey “ben ve benim öyküm” dür. Bu sizin sevdiğiniz ve sevmediğiniz şeylerin, korkularınızın ve arzularınızın “ben”idir, asla uzun sürek tatmin olmayan “ben” dir. O, geçmiş tarafından koşullandırılmış olan ve doyumunu gelecekte bulmaya çalışan, zihin-ürünü bir benlik duygusudur. Bu “ben”in geçici olduğunu, suyun yüzeyindeki bir dalga gibi geçici bir oluşum olduğunu görebiliyor musunuz?
İnsan zihni, bilme, anlama ve kontrol etme arzusuyla, kendi fikirlerini ve görüş noktalarını gerçek ile karıştırır. O, “Bu böyledir” der. “Kendi yaşamınızı” ya da bir başkasının yaşamını veya davranışını her nasıl yorumlarsanız yorumlayın, herhangi bir durumu her nasıl yargılarsanız yargılayın, onun bir görüş-noktasından başka bir şey olmadığını, birçok olası perspektiften biri olduğunu idrak etmeniz için, sizin düşünceden daha büyük olmanız gerekir. O bir düşünce yığınından başka bir şey değildir. Ama realite her şeyin iç içe örülü olduğu, hiçbir şeyin kendi başına var olmadığı bir birleşik bütündür. Düşünmek realiteyi parçalara ayırır; o, realiteyi kavramsal parçalara ayırır.
Düşünce akışı sizi kolayca sürükleyip götürebilecek muazzam bir devingenliğe sahiptir. Her düşünce çok önemliymiş gibi davranır. O dikkatinizi tamamen kendisine çekmek ister. İşte sizin için yeni bir ruhsal uygulama: Düşüncelerinizi çok ciddiye almayın.
İçinizde, her bir insanın içinde olduğu gibi, düşünceden çok daha derin bir bilinç boyutu vardır. O sizin ta özünüzdür. Biz ona mevcudiyet, farkındalık, koşullanmamış bilinç diyebiliriz. Kadim öğretilerde, o içinizdeki Mesih’tir, ya da sizin Buda doğanızdır. ... Eğer, ara sıra bile olsa, zihninizden geçen düşünceleri sadece düşünceler olarak görebilirseniz, eğer kendi zihinsel-duygusal tepkisel kalıplarınızın ortaya çıkışlarına tanık olabilirseniz, o zaman o boyut içinizde, düşüncelerin ve duyguların meydana geldiği farkındalık olarak -yaşamınızın içeriğinin gözler önüne serildiği ebedi içsel alan olarak- zaten ortaya çıkmaktadır.
973 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.