İlk olarak şu bilgiyi vermeliyim ki, kitabın yarısına kadar ki süreçte aslında öyle bir izlenim bırakmamasına rağmen birden bire Körlük kitabından da tanıdığımız karakterler kendilerine yer bulmaya başlıyor. Görmek adlı kitabı okumadan önce kesinlikle bildiğim bir şey var ki Körlük'ü okumanız gerekmektedir diyebilirim.
Kitap aslında yine diğer kitapta da rastlamış olduğumuz, Saramago'nun diliyle gözlerimizi açıp etrafımıza bakmamızı ve artık bir şeyleri sorgulama vaktinin geldiğini kendine özgü biçimde anlatıyor. Adı belli olmayan bir kentteki seçim ile başlıyor bu roman. Kentin insanlarının büyük çoğunluğu boş oy kullanıyor ve olaylar böylece başlamış oluyor. Politikacılar ise bu başkaldırıyı demekte ne kadar düşünsem de aslında ilk kitabın aksine kimsenin farkında olmadan yaptığı belki de öngörülmesi çok zor kolektif hareketi tehdit olarak algılıyorlar. Devamında ise hükümetin kenti kendi haline bırakıp gitmesiyle kendi içindeki anlaşmazlıklar siyasal çatışmalar ve hükmettin kendi aralarında bile çatışma süreci başlamış oluyor. 4 yıl önce aynı kentte yaşanan Beyaz körlük vakasıyla bir benzerlik olduğunu düşünmeleriyle bu durum iyiden iyiye komplike bir hale bürünüyor
Kitabın ilk yarısı oldukça farklı perspektiften bakarken, ikinci yarısını ise Körlük ile bağlaması gerçekten enfesti . Ne yalan söyleyeyim insanların aklına devamı olarak bu iki kitabın üçüncüsü çıkacak mı sorusunu akıllarda sorgulamıyorum da diyemem.