Bahar Can

Anne,diğer bütün insanlardan daha fazla olarak manevi dinamiklere ihtiyaç duyar. Çünkü eğer ruhunu besleyemezse, kalbini sükünete erdiremezse, iç huzuru elde edemezse, duygularını emercesine kendisinden beslenen çocuklarını doyuramaz, onlara verimli olamaz.
Reklam
Yapmaya sorumlu ve zorunlu olduklarımızı,hayat takvimimizden boş yere düşen yapraklar olarak görmemiz,imtihanın hikmetini çoğu zaman kaçırmamıza neden oluyor… “Bir an önce bitsin de kurtulayım” “ Hemen halledip bırakayım” diyerek koşturduğumuz şeyler,aslında hiç bitmiyor,kurtulunmuyor,halledilmiyor,bırakılmıyor…. Çünkü o anların toplamından bizim hayatımız oluşuyor…. Yani mutsuzluk tablomuz……..
Bir anne,zorunluluklarıyla başlıyor hayata…Mecburiyetler,ilkin muhabbeti öldürüyor….. Çoğu kez akşama kadar içten bir gülümseme uğramıyor annenin yüzüne… Bir an önce günü bitirmenin ve akşamın son demlerinde bir-iki saat başka bir role geçmenin telaşesinde… Zihni ve hayatı öylesine darmadağınık ki, ne çocukların hayatına dahil olabilecek kadar cesarete, ne de onları hayatının tamamında hayal edebilecek kadar erginliğe sahip olabiliyor…..

Reader Follow Recommendations

See All
“Zorunluluklarımız” ve “Mutluluklarımız” olmak üzere önce iki ana bölüme ayrılıyor hayatımız… Ardından alt başlıklarda parçalandıkça parçalanıyor…
Yüzündeki her kırışıklığın bir hikayesi var… Modern zamanlarda parçalanmış ve dağılmış hayat rollerini, belki de en çok annelik-babalıkta yaşıyoruz….
Reklam
Modern insanın kaybettiği en önemli şeylerden biri de; hayatı bir bütün olarak kavrayabilme ve yaşayabilme erdemi… Yaşadığımız gerginlik; hayatın bir gökkuşağı gibi türlü türlü renklerini aynı anda kendi bünyemizde bir araya getirememenin gerginliği… Düşüncelerimiz, yaşam içindeki rollerimiz sürekli bir parçalanmışlık içinde… Birbirinden kopuk,ayrı,bağımsız… Üstelik tavsiye edilen,teşvik ve takdir edilen de “o anda sadece bizden istenen rolde” olmamız… Oysa insan bir an’dan ibaret değil… Sadece bir zamana ve konuma hapsedilecek kadar yalın,basit ve katmansiz değil… Onun yılları var, yaşanmışlıkları,pişmanlıkları,ağarttığı saçları,acıları,kavgaları,mutlulukları ve dahası…………………
Sayfa 87
Anneliğimden cimrilik ettirme en çok… Sevgimden, şefkatimden,merhametimden… Bana en çok ihtiyaç duyanları, kendimden esirgetme… Her an bütün kalbimle yanlarında olabilme cömertliği ver…
Anne; ben’i olmayan kişidir… Yani bencilliği,cimriliği,esirgemesi… Hesap yapmaksızın verendir… Karşılık beklemeksizin yapıp dağıtan…
Sayfa 86
Bir anne duası. “Allahumme la sehle“ “Allah’ım! Senin kolay kıldığından başka kolay yoktur ve sen dilersen bütün zorlukları kolaylaştırırsın.”
Sayfa 84
“Hiçbir annenin tek başına bir çocukla ilgilenebilecek kadar güçlü bir sinir sistemine sahip olduğunu sanmıyorum…”
Sayfa 55
Reklam
Modern çağın anlam kaymasına maruz kalan kavramlardan biri de güzellik kavramı. Buna göre namusuyla,edebiyle evinde oturan, tertemiz elbisesi, başında eşarbı, kucağında,elinde çocukları, yüzünde kocaman gülümsemesi, gözlerinde engin sevgisiyle kocasını karşılayan bir hanım “bakımsız kadın” olurken, dışarıda her türlü erkeğin gözüyle,sözüyle,bedeniyle bir şekilde faydalandığı malum kadın “çok güzel,bakımlı kadın”oluyor! Sizin güzellikten kastınız ne? Güzellik derken bahsettiğiniz erotizm olmasın?
Sayfa 40
Topluma göre gözü dışarıda olan bir erkek masumdur, dahası mazurdur… Çünkü onun nefsi vardır,şehveti vardır, arzusu vardır, falan filan…. Nefsinin olması da ayrıca bir erkeklik artısı/mertebesidir… Burada yapılması gereken erkeğin nefsini ıslah etmesi,gözünü haramdan esirgemesi,kendisine çeki düzen vermesi değil mi? Yani harama bakanın gözüne yumruğu indirecek Ebu Musa’ların olmadığı bir döneme rast geldik,doğrudur. Fakat kadını da azgınlaşma/azgınlaştırma alanına çekmek bu işi ne kadar çözecek?
Sayfa 40
Günün her saati bebekle uğraşmaktan dolayı yorgun, uykusuz ve bitkin düşen bir kadın vardır artık evlilikte… Ne eskisi gibi ev işlerini yetiştirebilmekte, ne yemek hazırlayabilmekte ne de kendisine çeki düzen verebilmektiedir…
Sıkıntı yokken herkes “iyi” insandır, şartlar eşit olduğunda ve kimsenin yük altında beli bükülmediğinde herkes birbiriyle “ iyi” geçinir… Fakat hayat tekdüze olmadığı gibi, evlilikte ilişkiler de tekdüze değildir. İşte burada da çocuk evliliği sınar.. iyiliğimizi, muhabbetimizi, anlayışımızı,hoşgörümüzü…
Sonra bir gün “bebek” gelir. İnsanlar ona “bebek” deseler de,Rabbimizin kelamında o bir “imtihan”, dahası bir “düşman”, insanın omuzlarında ise bir “ sorumluluk”tur… Evin neşesi olan hanım, birden bire dönüşüm geçirmiş, fedakar, cefakar bir anne olmuştur… Evin direği erkek ise, omuzlarında ağırlaşan sorumlulukla, yüreğinde türlü türlü endişelerle koşuşturmaktadır…
859 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.