İnsanlar nasıl oluyor da böylesine duygusuz ve duyarsız olabiliyorlar?
Krishnamurti: Bunun cevabı çok basit. Eğitimin tek amacı öğrencilere bilgi aktarıp onları bir iş sahibi olacak biçimde yetiştirmek, onlara başarı idealini aşılayıp yalnız kendi başarılarıyla ilgilenecek biçimde eğitmek. Kuşkusuz bunun böyle olması insanları duygusuz ve duyarsız yapıyor.
Görüyorsunuz çoğunuzun yüreğinde sevginin izi bile yok. Şöyle bir başınızı kaldırıp yıldızlara bakmıyor, akarsuyun sesine kulak vermiyoruz. Hiçbir zaman ay ışığının akarsuyla nasıl oynaştığını ya da uçan kuşa alıcı gözüyle bakmıyoruz. Yüreğimizde hiçbir şarkı yok. Kafamız her zaman bir şeylerle uğraşıyor. Kafamızda insanlığı kurtarmak için çeşit çeşit planlar ve idealler var. Kardeşlikten söz ediyoruz ama davranışlarımız, görünüşümüz bizim bu sözlerimizi yalanlıyor. İşte bunun için henüz daha gençken doğru ve gerçek bir eğitim görmeniz bu kadar önemlidir.
Allah korkusu diğer korkular gibi değildir. Diğer korkular, istikrarsızlık, tedirginlik ve ümitsizlik verirken ilginç biçimde Allah korkusu, insana güven, soğukkanlılık, sabır ve tahammül aşılar.
Örnek alınması gereken Hz. Hüseyin'in mücadelesini verdiği inanç ve ilkelerdir. Tarihteki olaylar ve kişiler Müslümanları ayrıştıran değil, birleştiren şeyler olmalıdır. Aslolan Allah Resûlü'ne (sas) duyulan sevgi, saygı ve teslimiyettir. Onun sevgisi sevdiklerini de kuşatmış Müslümanlar hem onu hem de onun sevdiklerini her zaman ve zeminde hatıralarında yad etmişlerdir. Rabbimiz bizlere onun sevgisini, sevdiklerinin sevgisini ve onu sevenlerin sevgisini nasip etsin.
İlahi kitabımız bize en güzel örnek olarak Peygamberimizi sunmaktadır. Bir insanı örnek alabilmek için onu sevmek gerekir, sevebilmek için tanımak, tanıyabilmek için de doğru bilgilerle donanmak lazımdır.
Gökten bir münadi çıkıp da cennete sadece bir kişi girecek dese, girecek kişinin ben olacağımı ümit ederim. Aynı şekilde bir münadi çıkıp da cehenneme bir kişi girecek dese, o kişinin ben olmasından endişe ederim.