pdr.kelebek

pdr.kelebek
@Banagozde
dışarıdaki deliler etiketsizliğin özgürlüğünde.
Kesinlikle delirmemiştim, hatta bir an bile aklımı kaybetmemiştim. Sanırım tüm deliler böyle söyler. Buradan çıkmayı başarsam bile deliliğim herkes için baki kalacak, dışarıdaki deliler etiketsizliğin özgürlüğünde.
Sayfa 105Kitabı okudu
Reklam
O bana göre bir sınavdı. “Hayır, artık buna ihtiyacım olmayacak." Bu gerçekten ender bir olaydı. Hayatımda bana sunulan bir şeyi ilk ve tek kez reddettiğimi söylemenin abartı olduğunu düşünmüyorum. Benim mutsuzluğum, hayır diyemeyen insanın mutsuzluğuydu. Bana sunulan bir şeyi geri çevirirsem, karşımdaki kişinin kalbiyle benim aramda asla sonsuza kadar onarılmayacak derin bir yarık açılacağı korkusuyla yaşamıştım. Yine de o anda vücudum tutkuyla morfini istese de reddettim.
Sayfa 104Kitabı okudu
Toplum denen...
Neydi bu "toplum" tam olarak? İnsanın çoğulu mu? "Toplum" tam olarak neredeydi? Tüm hayatımı bu tam olarak anlayamadığım toplum algısı yüzünden korku içinde geçirmemiş miydim... Tam o anda, Horiki abuk subuk konuşmaya devam ederken toplumun ne olduğunu anladım. Cümle dilimin ucunda durakaldı ama zihnim kuvvetle seslenmişti: "Toplum dediğin şey sen değil misin?" Toplum bunu kabul etmez. Toplum değil. Sen kabul etmezsin, değil mi? Eğer böyle bir şey yapmaya devam edersen toplum sana iyi gözle bakmaz. Toplum değil yani. Sen. Toplumdan dışlanırsın. Toplum değil. Beni sen dışlayacaksın, değil mi? Beynimin içinden çeşitli sözler geçiyordu: "Sen kendine bak! Riyakâr, rezil, tuhaf, korkunç ve çirkef kişiliğinin farkına var!" Hiçbirini söylemedim tabii, sadece yüzümdeki teri mendille silerek, "Terledim, terledim" diyerek gülümsedim. Fakat o günden itibaren bulduğum bu yarı felsefi inancı sahiplenip benimsedim: Toplum, bireyden başka nedir ki? Toplum denen şeyin bireyden başka bir şey olmadığını anladığımdan itibaren eskisinden biraz daha rahat bir şekilde kendi irademle hareket edebilme yeteneğimi geliştirmeye başladım.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Baba.
Babamla aynı evde yaşıyorduk ama birbirimizi üç dört gün görmediğimiz olurdu, çünkü onun genelde dışarıda işleri vardı. Yine de evdeki varlığı kaçınılmaz bir baskınlığa sahipti, dişli, korkunç bir varlık...
Yük.
Ayrıca "vicdan azabı" da var. Çocukluğumdan beri taşıdığım ağır bir yük. Büyüdükçe dineceği yerde giderek çoğalan, iliklerime işlemiş o azap... Biliyorum kulağa acayip gelecek söyleyeceğim ama zaman içinde öylesine yerleşti ki bende bu azap, kendi kokumdan bile daha tanıdık gelmeye başladı. Bu koku, ağır bir yaradan akan cerahat kokusu gibiydi, ama benim için çok tanıdıktı.
Reklam
Reklam
69 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.