"Asıl acıklanması gereken, neden aç insanın çaldığı ya da sömürülen adamın grev yaptığı değil, neden aç insanların çoğunun çalmadığı ve somürülenlerin çoğunun greve gitmediğidir."
Wilhelm Reich
"Ben çok seyahat ettim, dünyayı avcumun içinde çevirdim ve bir seyi iyice anladım. insanı en mutlu eden sey ihtiyaçlarıyla varlıkları arasında bir denge bulunmasıdır. Bütün sorun, bu dengenin nasıl sağlanacağı. İnsan bunu belki varlıklarını yükseltip ihtiyaçlarının düzeyine çıkararak yapabilir. Ama bu budalalık olur. Bunu yapmak, arada bir sürü doğa dışı seyler yapmayı gerektirir. Pazarlık etmek gibi, çalışmak gibi, çabalamak gibi. Öyleyse? Öyleyse akıllı bir adam dengeyi, ihtiyaçlarını azaltarak, yani onları varlıklarının düzeyine indirerek sağlar. Bunu yapmanın da en iyi yolu, bedava olan şeylerin değerini bilmektir. Dağların, kahkahanın, şiirin, bir dostun verdiği şarabın, yaşlı ve şişman kadınların, Bakın bana! Ben elimdekilerle mutlu olmayı çok iyi bilen biriyim. Bütün mesele elimdekileri yeteri kadar çoğaltmak.
Bin Tanrılı Ülke! Bu ifade mağrur ve abartılmış olmasına rağmen Hitit panteonunda kuşkusuz yüzlerce tanrı bulunuyordu. Hitit ordularının düşman ülkelerin tapınaklarından ele geçirdiği tan-
rı heykelleri de diğer ganimetlerle birlikte arabalara yüklenir ve diğer tanrıların saflarına katılmak üzere Hitit anayurduna nakledilirdi. Fatihler, bu tanrilara da ibadet ederler, onlara da adaklar sunarlardı.
Hitit antlaşmaları hazırlanırken üizerine yemin edilecek uzun tanrılar listesinde bu tanrılar da bulunurdu. Hitit dininde, tüm çok
tanrılı dinlerde olduğu gibi kâfir sözcügünün bir anlamı yoktur. Düşmana ait bir tanrının ele geçirilmesi, düşmanın yenildiğinin ve boyun eğdiğinin en açık göstergesiydi. Daha düşük konumda olsa
bile, düşmanların inandıkları da tanrıydı ve fatihlerin ülkesinde de tanrı muamelesi görürdü.