Bu öykü kitabını değerlendiren bir okurun ağzından dökülmesi muhtemel ilk sözler, "sarsıcı", "rahatsız edici", "tuhaf"olabilir. Yeraltı edebiyatı olarak isimlendirilen bir dalın örneği olarak da tarif edilebilir. Hiç birine itirazım yok.
Özellikle öykü kitaplarını bitirdiğimde kitaplığıma koymadan yazarın farklı kurgulardan oluşturduğu bu toplamda anlatmak istediği meseleyi düşünürüm. Mutlaka tematik olması, öykülerin birbirine görünmez bir zincirle bağlı olması hali değil bu bahsettiğim. Yazarın derdi ne?
Müge Koçak, bana göre hemen her öyküsünde gerek ironi, gerek metaforlarla kayda değer bir sistem eleştirisi koyuyor ortaya. Toplumun içi boşaltılmış değerleri, yozlaşma, cinsiyetçilik, açgözlülük, adaletsizlik. Bu meseleleri didaktik olmadan, kıvrak ve özgün bir dille sunabilmenin altından kalkmış görünüyor (özellikle bir ilk kitaba göre) .