Bir doktor... Bir hasta... Bir sorun...
Hikâye bir gemide başlıyor... karakterin gizemli birini bulmasıyla... hikâyesini anlatıyor gizemli kişi buna... Doğu Hint Adaları... yalnız bir doktor... ona kürtaja gelen bir kadın... Ve gelişen olaylar...
Stefan Zweig sorumluluk bilincini anlatıyor... Bir doktorun kendi keyfî amaçları doğrultusunda bir kadına bakmayı reddetmesi... ardından ruhsal bunalıma girmesi... kadının çöküşü... Yalnızlık ve onunla gelen kibir... savaş sonrası gelen bunalımlar... pişmanlık...ırkçılık... bu temaları kontrol eden bir doktor var... Amokun pençesine düşmüş bir doktor... Kadının kendisinden yardım istemesinden sonra hayatındaki amaçları yitirmiş, bir yabancı uğruna hayattan vazgeçmiş bir doktor... Tüm bunlar iyi güzel ama kadının üç erkek arasında dönen ilişkisi... Bu da güzel mi, sorarım size... Kadını düşünün... hepimiz doktor doktor diye haykırırken o kadın ne yapıyordu... uşak, kadının kocası... Ve korunması gereken bir sır... Hey, doktor... madem sorumlusun neden o kocaya, o polise de sorumluluk duymadın, soruyorum sana, soruyorum ki neden kendine sorumlu olmadın... Yabancı bir kadın uğruna bütün bunlar niye... Sırf yalnızlığının perçemine oltasını attı diye mi... Haklı mısın şimdi o kadından başka dört kişiyi daha ölümün o soğuk eline teslim ettiğin için... Oldu mu şimdi...