Ersin Uzun

Ersin Uzun
@Baybars1260
Sıkı Okur
“ Ben dünyadan ziyade kafamın içinde yaşayan bir insanım. Hakiki hayatım, benim için can sıkıcı bir rüyadan başka bir şey değildir. “
Ben olanaklardan yararlanmasını bilmiyorum: bu boşa giden gökyüzünün altında, bomboş bir yürekle, durgun, gelişigüzel yürüyorum.
Reklam
Tecrübeliyim diye geçinenleri çok görmüşümdür. Yaşamlarını uyuşukluk içinde geçiren, sütçü beygiri gibi ayakta uyuyan insanlar. Düşünüp, taşınmadan, alelacele evlenirler, rastgele çocuk yaparlar. Başka insanlara ancak kahvelerde, evlenme ve cenaze törenlerinde rastlarlar.
İnsan geçmişini cebine koyamaz ya; geçmişi düzenle saklamak için bir ev gerekli. Benimse yalnız bir kuru başım var bu dünyada. Tek bir insan, bir kuru başıyla nasıl saklar anılarını, uçup gider üzerinden anılar. Ama yakınmaya da hakkım yok. Özgür olmak isteyen ben değil miydim?

Reader Follow Recommendations

See All
Her zaman «üstün anlar» yaratmak isterdi. İçinde yaşadığı an buna el vermiyorsa hiçbir şeyle ilgilenmez, yaşam gözlerinde silinir gider, koca bir ergen kız gibi tembel tembel sallanır durur, ya da benimle hırlaşmaya kalkardı.
Anny'le anlaşarak birbirimizden ayrılmaya karar vermiştik.Tokyo'ya gitmeye karar vermiştim. Bir kaç kelime yazdım ona. Artık «sevgilim,» diyemediğimden hiçbir art düşüncem olmaksızın «Sevgili Anny,» diye başlamıştım mektuba. Şöyle cevap vermişti Anny : «Buluşlarına hayranım doğrusu; hiçbir zaman sevgili Anny'in olmadım senin, şimdi de değilim. Sana gelince, şuna inanmanı isterim, sen de benim sevgili Antoine'im değilsin. Mektuba nasıl başlayacağını bilmiyorsan başına hiçbir şey yazmazsın olur biter.»
Reklam
Bazen karyolanın üstüne bırakılmış bir not bulurdum: «Hemen görmek istiyorum seni,» şeklinde. Koşup gidiyordum. Anny, kaşları kalkık, şaşırmış bir halde kapıyı açıyordu: Artık bana söyleyecek hiç bir şeyi yoktu; yalnızca biraz gelmemi istiyordu.
Gülücükleri geldi gözlerimin önüne, ancak birini yakalayabildim bu gülücüklerin, sisler içindeki birini. Gözlerini, yana eğik başını düşündüm: Ben otururken karşıma gelir, gülümseyerek dururdu. Dimdik, omuzlarımdan yakalar, kollarını gerip sarsardı beni.
Hiç bir zaman ne kendisinin başkaları üstünde, ne de başkalarının kendi üstünde bir hak sahibi olduğunu düşünmemiş. Hayatın ona sunduğu armağanları yersizi, boş armağanlar olarak görüyor. Her şeye sıkı sıkıya yapışıyor, ama her şeyden de kolayca kopmasını biliyor.
Yapayalnızım, ama kentin üzerine yürüyen bir ordu gibiyim.
Söyleniyorum kendi kendime: Şu serüven duygusu kadar sevdiğim, tuttuğum hiç bir şey yok dünyada. Ama bu duygu da canı istediği zaman geliyor; geldiği gibi de çabucak kaçıp gidiyor, onsuz nasıl da tatsızım! Hayatımı yaşamadığımı anlamam için mi böyle gelip gelip gidiyor, alay eder gibi yokluyor beni?
Reklam
Yalnızım, insanların çoğu yuvalarına döndü. Radyoyu dinleye dinleye akşam gazetelerini okuyorlar. Sona eren bir pazar buruk bir kül tadı bıraktı damaklarında, şimdiden pazartesiyi düşünüyorlar. Ama ya ben, ne pazarım var, ne pazartesim: Günlerimin bir kısmı düzensizlik içinde geçiyor, sonra birdenbire böyle bir ışık tutuşuveriyor. Değişen hiç bir şey yok, ama yine de her şey başka bir biçimde varlığını sürdürüyor. Nasıl anlatsam bunu; Bulantı gibi bir şey, Bulantı gibi diyorum ama, tam tersi de olabilir: Kısaca bir serüvendir başlıyor bende, nasıl bir serüven olduğunu kendi kendime sorduğumda, görüyorum ki ben kendimim, ben burdayım, geceyi bölen benim, tüm bunları duyan benim, bir roman kahramanı gibi mutluyum.
Ve hemen kendi kendinize, «Bir şeyler başlıyor şimdi dersiniz.» Bir şeyler başlıyor bitmek için: serüven uzamağa gelmez; bitişiyle anlam kazanır. Ben de bu bitişe, belki benim de ölümüm olan bu bitişe doğru sürükleniyorum.
İçinde yaşadığım şu anın içine atılıp bırakılmışım.
Anılar; şeytanın kesesindeki altın sikkelere benziyor: keseyi açtığında bir de bakıyorsun, altın değil, ölü yapraklar var içinde.
908 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.