Bekzat Bekbolat

Bekzat Bekbolat
@Beglerbek
genç türkolog
Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları
Ankara
Kazakistan, 16 November
16 reader point
Joined on December 2020
Biz gerçeğin kendisiyiz. Bırakın oyunlarını oynasınlar. Iktidarların en büyük korkusu muhalefet değil, ciddiye alınmamaktır.
Reklam
Yazmak, kaydetmek ve yazdıklarımız üzerine düşünmek önemli. Bilgi ve haber selinin tutsaklığından ancak kendi haber ve düşüncelerimizi yazmakla, paylaşmakla kurtulabiliriz. Özel olaylara ve düşüncelere ilişkin günceler, hatıra defterleri tutabilir, bant kayıtları yapabiliriz. Bu yalnız, olup bitenler üzerinde düşünme olanağını bize sağlamakla kalmayacak, aynı zamanda, gelecek kuşaklara bizler tarafından hazırlanmış bir açıklama niteliği taşıyacaktır. 
Özgürlük savaşı, elimizde olanları koruma ve saflığı bozulmamış deneyimlerimizi gelecek kuşaklara aktarma çabası olacaktır.

Reader Follow Recommendations

See All
Kazaklar Hakkında
Bugün Cungaryadan ta Edil havzasına kadar tekmil Kazakların lehçesi tamamen birdir. Fakat uzun zamanlar umumî hanlara tâbi olmafan ve büyük siyasî hâdiselere karışmayıp, beynelmilel siyasî hayattan uzak kalıp aşiret entrikaları ve buna ilaveten "Kazaklık" ruhiyle yaşamış olmaları, bu Türklere tesirsiz kalmamıştır. Ekseriya siyasî ve fikrî hayatta da eski "Kazaklık" hâlâ bir fazilet addediliyor. Komşu medenî Türklerden fazla çekinmek vardır. Elbette bu, kazaklığın kusuru ve menfi tarafıdır; bununla beraber Kazaklar, eski bir medeniyetin kuvvetli tesirinde olmadıklarından, yeni asrî medeniyeti, asrî ilim metodunu ve fikir sistemlerini,  komşu medrnî Türk kabilelerine nisbeten daha çabuk kavrayıp benimseyebiliyorlar.
Âkif ve Cumhuriyet
... Nihayet, 26 Ağustos 1922'deki Büyük Meydan Muharebesi, İstiklâl Savaşı'nın kesin sonucunu tayin edip Türkiye'nin istiklâlini sağladı. Bu büyük başarının istiklâlini henüz kazanamamış bütün İslâm milletlerinin kurtuluşları ve İslâm Birliği'nin gerçekleşmesi için büyük bir ümid kaynağı olacağını düşünen Âkif, çok sevinçli idi. Fakat, millî ve modern bir devlet olarak yeniden kurulmak ihtiyacında olan Türkiye, siyasî ve karanlık mâceralar peşinde koşamazdı.
Sayfa 137Kitabı okudu
Reklam
Ekrem'e Göre Şiirin Gayesi
Şiirin tek gayesi olan güzellik, tabiatta ve insandadır. "Güzel olan her şey" şiirin konusudur.
Divan Edebiyatı
Eski edebiyat, bilindiği gibi, kaideler ve klişeler edebiyatı idi: Klişe konu, klişe tabiat, klişe hayal, klişe güzellik, klişe sevgili tipi, klişe aşk, klişe dil... vb.
Osmanlı'da Kimlik
Müslüman halkın kimlik belgelerindeki "Milleti" hanesinin karşısına - milliyeti ne olursa olsun - hep "İslâm" yazılan bir ülkede, milliyet kavramı henüz bilinmeyen bir şeydi.
Modernleşme
İmparatorluğun sosyal ve moral bünyesini yakından tanımayan batılı devletlerin, düzenleme hareketlerindeki ağır yürüyüşü zaman zaman tenkid etmeleri haksızdır. Bir milletin, asırlarca alıştığı düşünüş ve yaşayış şartlarından birdenbire sıyrılmasına imkân yoktur.
Köyün en güzel kızı karın lapa lapa yağdığı bir gün televizyonun sesini sonuna kadar açtı, bir anda odasından çıktı, babasının duvarda asılı av tüfeğini şakağına dayadı, üç saniye kadar durakladı, sonra çekti tetiği. Cüneyt Arkın'la Fatma Girik'in "Büyük Yemin"i oynuyordu. Fatma Girik suyun içinde bir an boğuştu, sonra sendeledi, yalın ayak toprağı arşınladı. Duvardaki av tüfeğini aldı ve çekti tetiği, tek bir damla gözyaşı aktı gözlerinden, bu gözyaşı toprağa varamadan bedeni serildi toprağa. "İntihar etmek, bir kulun Allah'a olan inancının yitip gitmesi mi demek Yusuf?" diye sormuştu bir keresinde Yusuf'a gaz yağı verirken ve eklemişti, "Kulun Allah'a kendi iradesiyle kavuşması neden horlanır, beddualar edilir, en büyük günah addedilir. Babamın küçültücü bakışlarından, bizleri kendi davarlarından daha aşağıda görüşünden usandım." Televizyon da taşlanıp toprağa verildi. Artık bu köyde ne vakit Büyük Emin oynasa günah deyip kapatılırdı.
Reklam
..zaten tüm ilahi dinlerde peygamberler dağlara çağrılmıyor muydu, sahilde yalınayak vahiy alan kaç peygamber var ki? Heç.
"Kitaplar bizi öldürüyor." der A. France. Kitaplar ve kelimeler. Hayattan koparıyor. Sürekli kitapta ve kelimede kalanlar için tabii ki. Ben eskiden bunu keşfetmişim gibi sigara ve çay içerken okumayı ve yazmayı keserdim. Çünkü okurken farkına vardıklarımla yaşarken tadını aldıklarım farklıydı...
Hayat denen tek fırsatı berbat edenler arasında çoğu zaman kendimi de gördüm.
Aşkı yaşamamış birinin aşku öngörmesi yalandır. Başkalarının aşkını yazmak ise rapor tutmaktır. Bu alanda zaman zaman rapor vardır ama edebiyat, rapor değildir.
İnsan yalnız olunca neler neler düşünür.. gerçekleşmemiş hayallerini, uçup giden yıllarını, ilk aşk maceralarını... O pek geride kalan yılları, erişemeyen ve erişilemeyecek olan bir isteği hatırlamak, düşünmek de hoş bir şeydi. Niye böyle olur? Bunu da bilmez insan. Ama zaman zaman bunları düşünmekten, o günleri yeniden yaşıyor gibi olmaktan hoşlanır.
Sayfa 92 - çocuğun düşüncesiKitabı okudu
Reklam
İnsanların yılkı ya da koyun sürüleriyle geceyi geçirmek için büyük çayıra geldikleri günü çok severim. ..Dedemle birlikte "hoşgeldin"e gideriz. Hepsinin elini sıkarız. Ben de sıkarım ellerini. ..El uzatmamak karşısındaki insanlara saygısızlık etmek olurmuş. Yine dedemin dediğine göre, her yedi kişiden biri peygamber olabilirmiş. Peygamber çok iyi, çok akıllı bir insandır. Onun elini sıkan ömür boyu mutlu olurmuş. Ben de şöyle derim: "Öyleyse peygamber peygamber olduğunu niçin söylemez? O zaman hepimiz gidip elini sıkardık." Dedem bu soruma gülüyor, "Asıl mesele bu işte," diyor, "peygamberin kendi de bilmez peygamber olduğunu, o da ötekiler gibi bir insandır. Yalnız haydutlar haydut olduklarını bilirler." Bunlardan pek bir şey anlamıyorum. Bazen sıkılıyor, utanıyorum ama yine de el uzatıp hepsini selamlıyorum.
Sayfa 42 - çoçuğun düşüncesiKitabı okudu
Çantanın alındığı, okula gitme özlemiyle yaşadığı böyle bir günde, buzağının entari yemesi olacak şey miydi!
Sayfa 34 - Çocuğun düşüncesiKitabı okudu
Okumuş cahillerden biri..
..İlk bakışta onu bir adam sanırdınız. Çok şey dinlemişti. Her şeyi bilir görünürdü. Yatılı okullara, enstitülere göndermişlerdi onu. Ama adam olamamış, okumuş cahillerden biri olup çıkmıştı.
Sayfa 23 - Ötüken NeşriyatKitabı okudu
Aristidi Efendi kim idi?
Bu adam, insanlığın bütün zaafını, biçareliğini anlamış, merhamet ve müsamaha ile dolu bir filozof muydu, yoksa namus dugusundan mahrum bir ahlaksız mı?
Sayfa 86 - Eh İffet, İffet..Kitabı okudu
o kadar haklı ki..
"Ne zannetin ya, beyim? Sen, İstanbul'u kendinle mi meşgul sanıyorsun? Şaşarım aklına!.."
Sayfa 79 - Celâl'ın İffet'e söylediği..Kitabı okudu