Bir film tavsiye etti sabaha az kala, tarçınlı kurabiye yiyor ve güzel şeyler düşünüyordum. Yalnızdım.
Mastürbasyon yapan bir ergenin nefes alış sesi yankılandı bir an da odamda. İrkildim, En kısa yoldan kapattım filmi, bir daha hiç izlememek üzere kapattım. Bizi sömüren şey buydu. Seks hikayeleri, uyuşturucular, nikotin, politikacılar. Bizi
Birgün Rüzgar almaya geldiğinde seni, geri döndüğünde bulamazsan resimlerdeki içine atmış olduğun gözyaşlarını,
bil ki sen de değişmişsindir Orlic sen d€
En kötüsü, hayır demeyi öğrenemedim. Yemeğe kal, dediler: kaldım. Oysa, kalınmaz. Onlar biraz ısrar ederler; sen biraz nazlanırsın. Sonunda kalkıp gidilir. Her söylenileni ciddiye almak yok mu, şu sözünün eri olmak yok mu; bitirdi, yıktı beni..
Sanırım hayatım boyunca unutamayacağım en önemli anlarımdan biri, balkonda bi akşam, derin bi nefes alıp “artık hayatta hiçbir şeye hevesim yok” dedikten sonra kendimden beklemediğim bi refleksle ağlamaya başlamamdı…
Eğer bir yerlerde bilime, demokrasiye, barışa, aydınlığa, aç bir çocuk senin ışığını bekliyorsa, sönmeye hakkın yok. Işıyacaksın ! Ölüme saniyeler kalmış olsa bile..
OKURKEN İNSANA O ANLARI YAŞATAN, BELKİ ELİNDEN BIRAKMAYA DAHİ ZOR KARAR VERDİRECEK KİTAPLARIN ARASINDA GELEN SEFİLLER GEÇEKTEN HER YAŞTAN BİREYLERİN OKUMASI GEREKEN BİR KİTAP.. KÖTÜLÜKLERİN YAPILAN İYİLİKLER KARŞISINDA NASIL YIKILMAZ BİR İRADE İLE ÖMÜR BOYU SÜRECEĞİNİ, OLUMSUZLUKLAR KARŞISINDA DAHİ HAYATA NASIL SARILABİLİNECEĞİNİ, MERHAMETİ, AŞKI GÜZEL BİR YAZI ÜSLÜBU İLE İZLEYEN BİR ESER.. OKUMAYAN VAR MI ? BENCE OKUYUN ..
SefillerVictor Hugo · Dahi Çocuk Yayınları · 202087.8k okunma
Eski beni nerede ve nasıl kaybettiğimi hatırlamıyorum. Sadece bir akşam vakti balkon serinliğinde otururken geldiğim tüm yolların bana ne kadar uzak olduğunu gördüm.
Her salı olduğu gibi aynı meyhanede aynı saatte buluştuk. Yine belkiler, iyikiler, amalar, keşkeler gırla.
Üçüncü dubleden sonra hafif çakır keyif olmuşken; “Peki şu an en çok istediğin şey nedir be dostum?”. ‘Dördüncüdür be dostum dördüncü’. Derin sohbet yerini tatlı bir tebessüme bıraktı.
Unutamamanın çaresizliğine bulduğum tek çare, sohbetle demlenen o son dubleden başka bir şey değildi.
Sükût-u hayâle uğrayan kalbim
Geceyi kavrayan parmaklarımla
Bu hasret, bu hicran zelzelesinden
Beni kurtarmaya gücünüz yetmez
Çünkü mutsuzluğun mekteplerinde
Istırâp dersleri alıyorum ben
Vakit yine bir akşam üstü Karanlık çöktü çökecek bu şehrin üzerine. Sen yine her zamanki gibi yanımda yoksun Uzak yosun kokan şehirde kaybolmuşsun. O şehri hiç sevmiyorum biliyor musun? Hep uzaklaştırıyor bendeki seni bana. Ben bin adım atarken o şehir adımlarımı tersine dönderiyor sanki. Bir türlü gelemiyorum Bir türlü bulamıyorum seni. Yosu kokan o şehir var ya. Nefret ediyorum ondan inanki Göndermiyor bir türlü seni bana Engeller koyuyor yollara. İşte yine bir sigara içimi zaman. Bir demli çay sana, bir demli çay bana dolduruyorum narin, beyaz porselen çaydanlıktan. Yine yaptığım kek ve kurabiyeleri tek başıma mı yiyeceğim. Sen yokken de yenmiyor ya Yine mahalledeki çocuklara vereyim bari biri senin için.. Biri benim için diye sayarak.
Ne zaman geleceksin bu şehre. Kalabalıklardayım Yalnızım Sensizim. Yosun kokan o şehiri sevmiyorum. Ne yapsam da seni bana getirsem Yollar açık Yollar aydınlık Sağlı sollu beyaz güller ektirdim yol kenarlarına Arada bir kır çiçekleri ve papatyalar var... Bilirsin ki çok severim kır çiçeklerini ve papatyaları Ama bir o şehirden uzaklaşabilsen Hasret kokulu şehir Kara bulutlu şehir Taş kalpli şehir Meraklanma sen Bir çaresini bulup uzaklaştıracağım seni o şehirden Daha olmadı Ben geleceğim o yosun kokulu taş kalpliye.
Vakit yine bir akşam üstü Karanlık çöktü çökecek bu şehrin üzerine Sen Yine her zamanki gibi yanımda yoksun Uzak Yosun kokan şehirde kaybolmuşsun O şehri hiç sevmiyorum biliyor musun? Hep yakinlaştirsin bendeki seni bana...
Günlerden pazarmış bugün, uzun süre farkına varmadım okuduğum kitabın sonuna gelince, evde dolaşmaya başladım ve sonra ev bitti. Televizyonu açtım da; sunucunun bir mutlu pazarlar dileği seyircilere, o zaman anladım günlerden pazar olduğunu.
Pazar günleri, hayatın intikam günleri.
Neşeli başlasın ve öyle geçsin diye gayret ettikçe insanı koyu bir yanlızlığa, anlaşılmaz bir kedere iten günler.