Berfin Sağınç

Berfin Sağınç
@Berfinsaginc
3 July 2001
17 reader point
Joined on January 2022
Ben ki o güne kadar her uyanışımda en basit şeylere, sütlü kahve fincanına, yağmurun sesine, rüzgârın uğultusuna hep gülümsemiştim, birkaç dakika sonra doğacak günün ve onu takip edecek günlerin hiçbirinin bana meçhul bir mutluluğun umudunu bir daha asla getirmeyeceğini, sadece çektiğim işkenceyi devam ettireceklerini hissettim. Hayata hâlâ bağlıydım, ama hayattan artık acıdan başka şey bekleyemeyeceğimi biliyordum.
Sayfa 475Kitabı okudu
Reklam
-bunların arasında, bizi küçümsemesine en çok üzüleceğimiz kişi olduğu için en çok yalan söylediğimiz kişiyi, yani kendimizi de mutlaka saymamız gerekir-
Sayfa 256Kitabı okudu
Biliyor musunuz? dedim. Sayfiye hayatıyla seyahat sayesinde, dünya denen tiyatroda, dekor sayısının oyuncu sayısından, oyuncu sayısının da 'durum' sayısından az olduğunu anlıyorum. -Ne bakımdan öyle söylüyorsunuz? -Çünkü biraz önce M. de Charlus ona bir arkadaşını göndermemi rica etti, ben de o anda, şu peronda bunun kendi arkadaşlarımdan biri olduğunu fark ettim.
Sayfa 242Kitabı okudu

Reader Follow Recommendations

See All
Bu hayattaki benliğimize benzer bir benliğe sahip olacağımız sonraki bir hayatın var olmasını hararetle arzularız. Ama sonraki bir hayata uzanmadan, daha şimdiki hayatımızda bile, birkaç yılın sonunda, sonsuza dek korumak istediğimiz eski benliğimize ihanet ettiğimizi düşünmeyiz. Ölümün bizi yaşadığımız süre boyunca meydana gelen değişikliklerden daha fazla değiştirmeyeceğini farz etsek bile, bu sonraki hayatta eski benliğimize rastlasak, ona eskiden ilişkide olduğumuz, ama uzun süredir görmediğimiz birisiymiş gibi örneğin Saint-Loup'nun her akşam Le Faisan Doré'de buluşmaktan büyük zevk duyduğum, ama konuşmaları şimdi bende ancak bıkkınlık ve sıkıntı yaratabilecek arkadaşları gibi-sırt çevirirdik.
Sayfa 240Kitabı okudu
Zaten bizi aynı anda hem daha şüpheci, hem kandırılması kolay kılmak, sevdiğimiz kişiden başkalarına oranla daha çabuk kuşkulandırmak ve itirazlarına daha kolay inandırmak, aşka mahsustur.
Sayfa 216Kitabı okudu
Reklam
Sözü en çok dinlenen hekim hastalıktır; iyiliğe, bilgiye söz veririz sadece; acıya ise boyun eğeriz.
Sayfa 136Kitabı okudu
Aşkın korkunç aldatmacası, başlangıçta bize dış dünyadan bir kadınla değil, beynimizin içindeki bir taşbebekle oyun oynatmasıdır; zaten bu taşbebek, daima elimizin altında bulunan, sahip olabileceğimiz tek kadındır; neredeyse hayalgücünün keyfiliği kadar mutlak olan hatıranın keyfiliği, hayalimdeki Balbec'le gerçek Balbec ne kadar farklıysa, gerçek kadından o kadar farklı yaratmıştır onu; yavaş yavaş gerçek kadını bu sahte yaratıya benzemesi için zorlar, kendi ıstırabımızı artırırız.
Sayfa 366Kitabı okudu
Yayılmasını şiddetle arzu ettiğimiz önemli bir sözümüzün (örneğin benim bir zamanlar Mme Swann'la ilgili olarak herkese, her firsana söylediğim, ektiğim bunca tohumdan bir tanesi mutlaka filizlenir diye düşündüğüm coşkulu sözler) çoğunlukla bu arzumuz yüzünden derhal hasıraltı edildiğini tecrübeyle öğrenmişken, bizim bile unutmuş olduğumuz ufacık bir sözümüzün, hatta bizim tarafımızdan telaffuz edilmemiş, farklı bir sözün iletilirken çarpıtılmasıyla ortaya çıkmış bir sözün, hiçbir engel tanımadan muazzam mesafeler katedebileceği -söz konusu olayda Guermantes Prensesi'ne ulaşacağı- ve bizi harcayarak tanrıların şölenini şenlendireceği aklımızdan bile geçmez doğal olarak.
Sayfa 244Kitabı okudu
Hayranlığı bu kişilerin fikirlerini o kadar benimsemesiyle tamamlanıyordu ki, kırk sekiz saat geçtiğinde bu fikirlerin kendine ait olmadığını unutmuş oluyordu. Bu yüzden de, benim mütevazı tezimle ilgili olarak, Saint-Loup, sanki bu tez ezelden beri onun beyninde yer almış ve ben de onun arazisinde avlanıyormuşum gibi, bana sıcak bir hoş geldin deyip onaylaması gerektiğini düşündü.
Sayfa 105Kitabı okudu
Bu arada hayallerim, kendilerine bağlanabilecek her şeye itibar ediyordu.
Reklam
Sinirli bir yapıya sahip insanların sözde "hassasiyet"leriyle birlikte bencillikleri de artar; kendi rahatsızlıklarına giderek artan bir dikkatle yaklaşır, aynı rahatsızlıkları başkalarının sergilemesine tahammül edemezler.
İnsan bir kişiden hoşlanabilir. Ama aşkı hazırlayan o hüznün, o telafi edilmezlik duygusunun, o iç daralmalarının ortaya dökülmesi için, bir imkânsızlık ihtimali gereklidir (belki de bu yüzden, tutkunun kaygıyla kucaklamaya çalıştığı hedef, bir kişiden ziyade, aşkın kendisidir).
Sayfa 363Kitabı okudu
Bir insanın niyetiyle ilgili gerçeği kendisine sorarak öğrenemeyeceğimizi ve muhtemelen fark edilmeden geçecek bir yanlış anlaşılmanın safça bir ısrardan daha zararsız olduğunu kavradığım yaşa kadar kaybetmediğim bir doğruluk aşkıyla...
Sayfa 301Kitabı okudu
Son derece zeki, her şeyi seviyeli bir bakış açısından gören, kimse hakkında kötü bir söz söylemeyen bir kadın, son derece önemli mektuplarınızı kendisine rahatlıkla teslim edebileceğinizi kendi söylediği halde cebinde unutur, çok önemli bir randevuyu kaçırmanıza sebep olur ve bir özür bile dilemeden gülümser; çünkü saatten hiçbir zaman haberi
Sayfa 284Kitabı okudu
"Aslında hiç önemli değil tabii." Bir refleksi andıran bu cümle, izzetinefis sahibi bütün insanların, en ciddi durumlarda da, en küçük olaylarda da, aynen kullandıkları bir cümledir; her durumda, bu örnekte de olduğu gibi, önemsiz diye ilan edilen şeyin aslında o kişiye ne kadar önemli geldiğini açığa vurur; bazen trajik bir cümledir bu; biraz gururlu her insanın, bel bağladığı son umut da elinden alındığında, ricası reddedildiğinde dudaklarından fırlayan ilk cümledir ve o zaman çok acıdır: "Ya! Neyse, hiç önemli değil, başka bir çaresini bulurum." Başvurmak mecburiyetinde kalması hiç önemli olmayan bu başka çare, bazen intihardır.
Sayfa 284Kitabı okudu
45 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.