Geldi geçti, ömrüm benim;
Şol yel esip geçmiş gibi..
Hele bana şöyle geldi,
Bir göz yumup açmış gibi..
İşbu söze Hak tanıktır,
Bu can gövdeye konuktur.
Bir ân ola çıka gide,
Kafesten kuş uçmuş gibi…
Ama biz bir evi görürüz hep.
Oysa ev seyircidir.
Gezinir, yokmuş gibi yaşar.
Açar kapar kapıları.
Evde her şey birbiri için vardır.
(Kapalılık bunu gerektirir.)
Oda yalnız kendisi için yaşar.
Her durumda düşe çekilir ev.
Oda hep uyanıktır.
Her şeyi konuşur oda.
Her şeyin de bir anlamı vardır.
(Hiçbir şey anlamdan kurtulamaz.)
İnsan bir adadır.
Oda: Bir dünya.
Her gün böyle gelip dünyadaki yerini alıyor.
'Zor olan, diyor, şiirin hayatını yaşamaktır.
Yazmak sonra gelir hep.' Bir bardak su ister
Gibi kolay çıkıyor bu sözler ağzından.
Kendiyle daha bir içli olmak için sonra
Her zamanki eski koltuğuna gidip oturuyor.
Göz göze geliyor ağaçlarla denizle gökle. Bir top
Karanfilde gezdiriyor ellerini. Burnuna götürüyor.
Sesleri dinliyor sonra. İyi akşamlar diyen
Yoldan geçen bir sesi. Gürültülerle inen sabahı.
Sessiz otları. Düşen günü.
Sesleri.Sesleri.Sesleri.
Böyle bütün gün sesleri dinleyip
Çekiliyor sonra,
dünyadaki yerine.
Bir kadın, bir gök parçası, üç beş ağaç
Uzakta dışında olanların.
Deniz ?
Deniz oralı değil: Yineleyip duruyor kendini.
Bakıyor o:
Yakasını bırakmayan tanıklığına dünyanın.
-Kışın eli kulağında, diyorlar. Hem ayvalar da
Erken çıktı bu yıl. Ayvalar erken çıktı mı
Kış uzun olurmuş, diyorlar.
Duymuyor o.
Sımsıkı tutmuş gölgesinin elinden
Yürüyor kıyı boyunca,
dışında konuşulanların.