•“Ben nasıl bir günah işledim de Allah’tan af diliyorum? Doğrusu daha on dört yaşımda olmama rağmen nasıl bir günah işlediğimi merak ediyorum. Şehirlere gidip gizli gizli kumar oynayan, meyhanelerde içki içen, kadınları döven, Allah’ın emri ile “Oku!” olduğu hâlde çocuklarını okutmayıp onları kızgın güneşin altında tarlada köle gibi çalıştıran, on iki-on üç yaşındaki çocukları zorla yaşlı adamlarla evlendiren, Allah’tan çok ağadan korkan, peygamberden çok aşiret reisinin sözünü dinleyen erkekler mi günahkâr yoksa ben mi günahkârım? Akşama kadar dedikodu yapan, erkeklerin karşısında hakkını aramayan, çocuklarını savunamayan, cehaleti marifet sanan kadınlar mı günahkâr yoksa ben mi günahkârım?”
•”Kur’an’da neyin doğru neyin yanlış, neyin günah neyin sevap olduğu açık bir dille yazıldığı hâlde insanların ısrarla bunu görmezden gelip kulaktan dolma bilgilere tutunmasını anlamıyordu. Kur’an’daki emirleri dinleyerek günahlarını azaltıp sevaplarını çoğaltacaklarına tam tersi geçmişten gelen ve dinle alakası olmayan uyduruk bilgilere tutunarak sevaplarını azaltıyor ve günahlarını çoğaltıyorlardı. Çünkü içinde kaldıkları cehaletin karanlığında gerçekleri göremiyorlardı.”
Tüm kötülük, ön yargı, zulüm, baskı, savaş, terör, haksızlık, adaletsizlik ve merhametsizliklerden habersiz bir şekilde dünyaya gelen masum bir çocuğun, böyle gözle görülür bir negatif ayrımcılığa maruz kalmasının nedeni ne olabilirdi acaba?
“Yüreğim vatan hasretiyle yanıyor. Ben üç yıldır Türkiye’ye gelemiyorum. Ama sen her hafta Almanya’ya, bizim eve geliyorsun. Programını dinlerken memleket kokusunu içime çekiyorum, bayrağımızın dalgalanışını görüyorum, sanki akrabalarımla sohbet ediyorum.”