Biraz dine eğilimi olan sınıfımız tarafından korunmaya çalışılan, yarı İslâmi, yarı İslâm dışı örf ve adetlerin karışımdan oluşan bu din, hem fikir hem amel olarak toplumumuzun zengin ve aydın kesimi için hemen hemen bütün çekiciliğini kaybetmişti.Arta kalan cazibe de gittikçe azaldı.Bir taraftan rakip bir medeniyet, beyinleri fethetmeye, gönülleri kazanmaya, gözleri kamaştırmaya elverişli olan bütün malzeme ve kaynaklarıyla ilerlemesini sürdürürken, diğer tarafta İslâm, aklı tatmin edemeyen, kalbe hitap edemeyen ve gözlerim memnun edemeyen münakaşalar, teolojik mevzular ve zihni tembellikle temsil ediyordu.Sonuç olarak, emrinde dünyalık meta bulunan ve zihni kapasite sahibi olan kişiler,dine olan birazcık ilgilerini de kaybettiler.Ve Batı Medeniyeti tarafından yavaş yavaş emildiler.Böylece dini mirasımıza ilişkin sorumluluk, maddi,zihni ve sosyal olarak daha düşük seviyedeki kişilerin hususu bir işi oldu..