Home
Search
What to Read?
Sign In
Sign Up
Shopping
Explore
Books
Authors
Readers
1000Kitap Android ApplicationFREE – Download from Google Play
1000Kitap iOS ApplicationFREE – Get it from App Store
©2024 · 1000Kitap Web Application · 2.37.31
İlkay Yurttaş Koşar
İlkay Yurttaş Koşar
@Biraskkitap
Lisans
Çanakkale
Mersin, 21 November
1822 reader point
Joined on May 2020
Şu anda okuduğu kitap
Okuma Hedefleri
Livaneli, Serenad ismini verdiği kitabı için ;
“Kitaba özellikle aşk romanı demedim. Aşk kelimesi çok kirletildi” demiştir.
Kitabı okuyup bitirdikten sonra ben de bu kitabın bir aşk romanı olmadığını, çok daha fazlası olduğunu düşündüm.
Livaneli kitabı yazarken olayları ana karakteri Maya Duran’ın ağzından anlatmış. Oldukça zengin, harika bir kurgusu var. Kitabın son sayfaları oldukça duygusal, gözyaşlarınız tutamayabilirsiniz.
Kitabı okurken zorlandığım tek nokta zaman akışıydı. Günümüzden geçmişe, geçmişten günümüze geçerek anlatılan olaylarda zaman geçişleri biraz yorucu ve okuduğunuz sayfayı tekrar okumak zorunda kalabiliyorsunuz.
Daha önce de belirttiğim gibi bir kitabın yorumu okuyan kişinin bakış açısına göre değişir.
Serenad ; defalarca ve defalarca insanların birbirine yaşattığı kötülüğün, eziyetin, zulmün, acının romanı bence....
Silinmeye, yok edilmeye, unutturulmaya çalışılan `Yitip gidenlerin ` romanı...
Zülfü Livaneli bu romanı “iktidar ateşinin çevresinde dönen pervaneleri” anlatmak için yazdığını söylüyor.
Roman , "kul-efendi" ilişkisini anlatıyor. Kurgu da Osmanlı sarayı kullanılsa da tarihi değil daha çok psikolojik bir roman okudum.
Habeşistan'dan getirilip hadım edilen sonrasında sarayda harem ağası olan Habeş ağanın gözünden anlatılmış hikaye.
"Kul" olan harem ağasının değişen süreç içinde şartların değişmesi ile "Efendi" olan padişaha bakış açısının nasıl etkilendiği ve değişim gösterdiği anlatılmış.
Romanda zaman ve kişi belirtilmemiş. Buda psikolojik bir roman okuduğum düşüncemi daha da pekiştirdi.
Benden bu kadar daha fazlası kitapta...
Sağlıcakla ve kitapla kalın...
Bir ` YUNUS ` romanı. Bizim Yunus...
İskender Pala "Her bilenden ziyade bilen bulunur. " diyerek başlıyor kitaba. Önce Molla Kasımı tanıtılmış bizlere . Sonra Yunus'un oğlu İsmail ile karşılaşması. Ve Yunus'un hikayesi böylece başlamış oluyor. İlk başlarda oğlunun babasına sitemini görüyoruz. İçine şüphe düşmüş Allah'ın varlığını sorgulayan oğlunu... Sonra Moğol denilen çekik gözlerin saldırısı ile Yunus’un yanıp pişme yolculuğu başlar. Aslanlı Hünkar'a (Tebessüm Sultanı) varır yolu önce. Oradan Tapduk Emre'ye gönderilir ve Derviş olma yolculuğu böylece başlar Yunus'un...
Mevlana , Hacı Bektaş Veli, Zahir Baba, Geyikli Baba, Çelebi Faruk, Ahi Evran, Sarı Saltuk Sultan ve daha birçok Gönül Sultanları, Yunus'un dervişlik yolculuğunda ara ara eşlik etmiş .
Akıl gözünden, gönül gözüne geçişin yolculuğu...
Maddeden manaya giden bir yolculuk...
Her kitabın yorumu kişiye göre değişir. Ben bu kitabı okurken o manevi lezzeti, huzurun enerjisini hissettim.
Sağlıcakla ve kitapla kalın.
Reader Follow Recommendations
"Mahur Beste" Ahmet Hamdi Tanpınar'ın nehir roman diye adlandırılan ( Nehir roman:birbirlerinden ayrı eserler olarak kaleme alınmış, ancak bazı ortak temaları, karakterleri, konuları ve motifleri olan kitapları topluca ifade etmek için kullanılır.Bu romanlar, her durumda birbirinin devamı olarak nitelendirilebilecek eserler olmayabilir, ancak bir şekilde, bu eserleri birbirine bağlayan unsurlar ve karakterler bulunur.) üçlemesinin ilk romanı, diğerleri "Huzur" ve "Sahnenin Dışındakiler"... Ben önce Huzur'u okumuştum orada Mahur Beste'den o kadar çok sözetti ki Tanpınar, çok fazla ara vermeden Mahur Besteyi'de okumalıyım dedim.
Roman Behçet bey karakteri ile başlıyor. Sonrasın da Tanpınar başta Behçet bey olmak üzere annesi, babası, eşi, kayınpederi Ata molla, eşinin ablaları ve onların eşleri, hülasa Behçet beyin hayatına temas eden tüm karakterleri detaylı bir şekilde okuyucuya tanıtıyor.
Vee tabi ki Tanpınar'ın romanlarının olmazsa olmazı musiki, İstanbul tasvirleri... Benden bu kadar. daha fazlası için kitabı mutlaka okuyunuz derim.
Kitabın bu güne kadar okuduğum Ayşe Kulin kitaplarından farklı bir kurgusu var. Tutsak Güneş distopik bir roman.
Ramanis Cumhuriyeti adlı hayali ülkede yaşananları anlatıyor genel olarak. `Uluhan ` dedikleri bir yöneticileri ve `Rama 'diye adlandırılan din adamları tarafından, diktatörlük ile yönetilen bir CUMHURİYET onlarınkisi...
Güneş ve Dünya arasında bulunan bir cisimden dolayı ülkeleri güneşe hasret....
Dünya ile iletişimleri , hatta ülke içindeki iletişim bile yönetimin izin verdiği sınırlar içinde. Halka, herkesin herşeyden memnun oldukları ve mükemmel bir ülkede yaşadıkları düşüncesi empoze edilmiş....
Kadın ikinci sınıf vatandaş bile değil düşünün artık...
Hal böyle olunca tabi ki Özgürlük, Hak, Adalet, Eşitlik için mücadele veren Özgürlük Savaşçılarıda romanda yerlerini almış...
Kitapta çokk güldüğüm hatta kahkalar ile güldüğüm bir konu var ki akıllara zarar.
" İdeal kilonun üzerinde aldığın her kilo için belirli bir vergi ödemek zorunda kalıyorsun."
Ülkemizde yaşanmış ve yaşanmakta olan pek çok konuya da göndermeler yapmış yazar.
Okuyucunun bakış açısına göre, pek çok farklı açıdan yorumlanabilecek bir kitap.
Benden bu kadar . Daha fazlası için kitabı okuyunuz derim.
Sağlıcakla ve kitapla kalın
Reşat Nuri Güntekin, Cumhuriyet dönemi edebiyatında önemli bir yeri olan Çalıkuşu, Yeşil Gece, Yaprak Dökümü, Dudaktan Kalbe ve Anadolu Notları gibi eserlere imza atmış roman, öykü ve oyun yazarıdır. Müfettişlik görevi ile Anadolu'da gezdiği için Anadolu insanını yakından tanımıştır.
Roman da genel olarak Feride'nin nişanlısı Kamran ve ailesini terkederek başlıyan sergüzeşti konu edilmektedir. Çalıkuşu'nun günlüğünü okur gibi hissittim çoğu zaman. Tabi bir de Feride'nin Kamran'a olan aşkı var . Ama ne Aşk. İhanet, gurur ve kıskanmanın biçimlendirdiği, senelerce Feride'yi diyar diyar gezdiren, o hassas yüreğinin en kuytu köşesinde yaşayan bir AŞK....
Sadece bunlar mı tabi ki değil. O dönem Anadolu'yu, yurdum insanını, yaşanan zorlukları, kadına bakış açısını, eğitim-öğretim kurumlarındaki aksaklıkları, yetersizlikleri, bürokrasiyle ilgili çarpıklıkları da gözlerimizin önüne sermiş Reşat Nuri Güntekin.
Hülasa Çalıkuşu Feride ile birlikte meşakkatli, hüzün ve keder dolu ama bir o kadar da sevgi, şevkat, merhamet dolu sergüzeştine eşlik edeceksiniz.
Yüreğimin Kıyısında. Bir gençlik romanı. Hayalleri olan 3 genç yürek. Yaprak, Sibel, Furkan.
Bu üç gencin ünlü birer sanatçı olma yolunda, verdikleri mücadelelerini anlatmış yazar İçözü.
Yaprak başarılı bir keman virtüözü, Sibel ünlü bir balerin, Furkan ise başarılı bir opera sanatçısı olmak istiyor. Maddi, manevi zor yollardan geçiyorlar.
Yurt dışında okurken birbirlerine verdikleri destek üç yakın arkadaş yapmış onları. Sonrasında yolları ayrılmış ister istemez.
"Yüreğimin Kıyısında" yalnızca sanatçı gençlerin değil, ailelerinin de satırlara yansıdığı bir roman.
Bir kemanın içli sesinde mutluluğu yakalamak.
Aşkı yüreğinin kıyısından izlerken, yaşamın bilinmezliğine doğru tutkuyla uzaklaşmak...
Başarının bedeli ise `Yalnızlık`...
Alkışlara vurgun üç genç sanatçı; Yaprak, Sibel ve Furkan...
Yazarın okuduğum ikinci kitabı ve çok beğendim bunu da. Yazarın güçlü bir kalemi var. Kurgular enfes. Karakterlerin psikolojik ve sosyolojik analizleri harika. Diğer kitaplarınıda mutlaka okuyacağım.
"Rüyalar Anlatılmaz" kitabına gelecek olursak bu romanı da, "Unutma Beni Apartmanı" gibi oldukça zengin bir kurguya sahip.
Romanın ana karakteri Eyüp'ün rüyalarını hatırlayamaması ve huzursuz geceler geçirmesi üzerine doktora gider ve rüya defteri tutmaya başlar. Ve bir gün aniden Eyüp ortadan kaybolur. Karısı Pilar onun İstanbul'a gittiğini öğrenir ve Eyüp'ün rüya defteri ile birlikte kocasının peşine düşer.
Rüyalar, sırlar, suskunluklar, utanç, nefret ve Bahriyeli ailesi....
Müesser ve Veysel'in ruhunda açılan yaralar...
Ezilen, hor görülen, aşağılanan Perihan...
Ve diğerleri....
Benden bu kadar Daha daha fazlası için kitabı okuyunuz derim
Sağlıcakla ve kitapla kalın
Bir öykü kitabı, bi kaç saatte okunabilir . Yazarla ilk tanışma kitabım. Kalemi oldukça başarılı. Öykülerinde günümüzde de görülen, yaşanan toplumsal olayları ince bir ironi ile aktarmış okuyucuya . Kör gözüne parmak sokan yazarlardan biri bence. İlk öykü gerilmeme sebep olsa da okumaktan vazgeçmedim. Velhasıl kelam beğendim ben kitabı.
Kitap Ayşenur isimli ana karakterin üzerinden küçükken ebeveynlerimizle kurduğumuz ilişki şeklinin hayatımızdaki tüm ilişkilerde etkin olarak rol almasının kaçınılmaz olduğunu anlatıyor.
Ayşenur, kızı Işık dünyaya geldikten sonra yaşadığı psikolojik zorluklar, ruhsal sıkıntılar için çözüm ararken kendi geçmişi ilede yüzleşiyor. Kendi anne ve babası ile ilişkisini irdelerken, onlarında kendi ebeveynleri ile ilişkilerinin onları nasıl etkilediğini görüyor.
Kitabı okurken sık sık, kendinizi ve çevrenizle olan iletişiminizi sorgulacaksınız
Sağlıcakla ve kitapla kalın.
Aynı sahil şeridinde yaşayanların iç içe geçmiş öyküleri. Öyküler birbiri ile ufak dokunuşlarla da olsa bağlantılı olduğu için kopukluk yaşamıyorsunuz. Sıradan insanların hayatla, kendileri ile mücadelelerini görüyorsunuz hatta onlarla birlikte yaşıyorsunuz. Kah bir çocuk olup denize tükürüyorsunuz, kah kendi kendinize hediye paketlettiriyorsunuz, bide bakıyorsunuz ihtiyar dedenin bahçesinde salınan turnayı seyre dalıyorsunuz.
Yazarın Kara Yarısı kitabı ile birlikte okumanızı öneririm bu kitabını.
Unutma Beni Apartmanı'nı yazarın ilk kitabı.
Annesinin sesini hayatında ilk kez kırk üç yaşında telefonda duyan Süreyya’nın hikâyesini anlatıyor. Romanın büyük kısmı annesiz büyüyen Süreyya’nın ağzından, onun bakış açısıyla kaleme alınmış. Aralarda annesi Mesude ile konuşmalarıda Mesude'nin ağzından anlatılmış. Bu bölümlerde de Mesude kendi hikayesini anlatmış.
Kitapta yok yok Ülkeler, şehirler, kitaplar, yazarlar, filmler, o dönem yaşanan tarihi ve siyasi olaylar, depremler... Yazar tüm bunları Süreyya’nın hikâyesine öyle güzel serpiştirmiş ki okurken beni rahatsız etmedi.
Aslında roman boyunca Süreyya’nın ne kadar yalnız ve sevgisiz bir kadın olduğu görüyoruz. Kitaba dair anlatılacak çok şey var ama benden bu kadar :-)
Kitap bir serinin devamı olsada okurken, önceki kitapları okumamış olmanın eksikliğini hissettirmiyorsunuz.
Kitabın ana karakteri Derya. Parçalanan bir aile, babasının gizli sırrı nedeni ile annesinin Derya'yı babasından uzak tutma çabası ve Derya'nın tesadüfen öğrendiği gerçeklerle babasını bulması ve onunla yüzleşmesi anlatılıyor kitapta.
Kulin'in okuduğum ilk kitabı değil. Okuduğum diğer kitaplarına nazaran bu kitap beni çok etkilemedi. Sonunu merak ettiğim için bitirdim.
Sinan Akyüz ile tanışmama vesile olan eser İncir Kuşları gerçek hayattan alınmıştır.
1992 de başlayan ve yüzbinin üzerinde Müslüman Boşnak'ın katledildiği soykırımı tüm çıplaklığı ile gözler önüne sermiş Sinan Akyüz...
Kadın, erkek, çocuk binlerce Can ; işkencelere tezavüzlere uğramışlar defalarca...
İki günde okuyabileceğim kitabı yedi günde okuyabildim. Yüreğim burularak, nefesim kesilerek, gözyaşları ile okudum.
Suada Saraybosna'da konservatuarda okuyan genç bir kızdır. Aynı üniversitede okuyan Tarık ile birbirlerine aşıklar. Ve Suada'ya takıntılı aşık Vukadin... Öfke, kin ve nefret dolu yüreğiyle insanlıktan çıkmış Vukadin...
Kitap, tarihi bir roman.
2. Dünya savaşı sıralarında bilindiği üzere Hitlerin yaptığı Yahudi katliamını konu alıyor genel hatlarıyla. Türk vatandaşı olsun olmasın, bu insanlara yardımcı olmaya çalışan Türk diplomatlarının o gergin ortamda verdikleri mücadeleyi, yaşanan zorlukları anlatmış yazar.
Osmanlı vezirlerinden birinin kızı olan Selva ile evlenen Yahudi genç Refo'nun aşkını ve kaçışını, dışlanmalarını ve nihayet İstanbul'a dönmeye mecbur olduklarında da birlikte yolculuk ettikleri insanların hikayeleri anlatılmış.
Ben nefes nefese okudum kitabı. Onlarla birlikte üzüldüm, heyecanlandım, korktum. Hele o trenin Edirne'ye gelmesi ile onlarla birlikte mutlu oldum. Ama en çok gözlerim Selva gibi babasını aradı tren garında....
