"Ne mutlu, ne kadar yalnız olsa da
Bugünü kendisinin kabul edene.
Ve güvenerek kendine,
'Yarın ne kadar kötü olursa olsun,
Bugünü yaşadım ya!' diyebilene."
Bu garip, seher çağlarında ağlayıp inlerse; bu ağlayıştan, bu inleyişten çekin, dedim.
Dedi ki: Hafız, aşinalar bile hayret makamındayken senin gibi garibin hasta ve miskin bir hale düşmesinden daha tabii ne olabilir?
Doktorum
Gayya kuyusuna inmek istemem.
Bana bir ip uzat, yağmurlar istemem.
Aynaları kırarım,suretimi istemem.
Mevsimler dönedursun, bu dünyayı istemem.
Yalnız Allah’ı anmak isterim.
Ben Allah’ı isterim.
Bir gün ışıksız rüzgârsız bir sessizlikle geldi. Gideceğim, dedi. Burada üşüyorum. Dünya ağır. İnsan korkunç. İnanacak gücüm kalmadı. Her şeye bulantıyla bakıyorum. Güzellik yıkıı. Hiçbir inceliğe inanmıyorum. Bir sonsuz kum içinde bir yıldız rüyasıyım. Seni sevecektim. Söyleyemedim. Gidince mi? Yalnızlık benden önce gidecek, biliyorum. Belki filizlenen bir taş... bir yerlerde.
Hepsi bu...
Bir gün
Yaşayan hiç kimsenin
Anısı olmayacağız.
Yine de
Sonsuzluk bizmişiz gibi
Yaşayacağız dünyayı.
Unutmak ey
Tanrının anlaşılmaz bağışı
Sensin hepimizin büyük hayatı.
Bunu ağız dolusu söylemedim sana hiç
Öyle kötü büyüttüler ki bizi
Sevgimizi söylerken karanlıkta bile utanırdık. Sonra, yoksulluk vardı dünyada, ben düzeltecektim
Sonra, şiir yazmanın daha önemli olduğuna inandım
Sonra, ben de bilmiyordum seni bu kadar sevdiğimi.
Şimdi bütün fotoğraflarının önünde
Bütün yalnızlıkları kirpiklerinden başlatarak
Bütün güzelliklerle biraz daha suçlu
Gözyaşlarımla buraya yazıyorum Hatice -İnsan bir ölüye neden yalan söylesin değil mi? Bir tek sen anlayacaksın, bunu da biliyorum-