"Aşk " sözcüğü zaten sözlükte "sarmaşık" demekmiş.Bir sarmaşık çınarları, servileri nasıl sarıp sarmalarsa aşk da öyle sarıp sarmalarmış çınar gibi yiğitleri, servi boylu dilberleri. Ve her sarmaşık , sardığı ağacı kuruturmuş sonunda
Bir keresinde genç bir dostuma , "Sence tesadüf nedir?" diye sormuştum.
O , gözlerini kısmış , dudaklarını şişirmiş, parmaklarının ucuyla çenesini ovaladıktan sonra hiç unutmadığım o cevabı vermişti:
"Tesadüf , bilinçaltımızdır."
Şaman büyücülerin kötülüklere karşı omuzlarından geriye attıkları tuz parçacıkları gibi maziye doğru fırlatıp attığımız hatıralar, bir hayaletler panayırında canlanıveriyorlar, tek tek bütün günleri buluyorsunuz o panayırda, şu çok sevdiğim gündü, şu , beni acıyla kıvrandıran gün , hangisinin ne zaman geleceğini bilmiyordum ve hepsi geldiler, binlerce siyah balon gibi uçtular semalarımda, her biri patlayıp içinden bir başka renk, bir başka hayat, bir başka yüz, bir başka duygu çıkarttı.
Her dudakta aynı rezil şikayet ; yaşanmaz bu memlekette ! Neden ? Efendilerimizi rahatsız eden bu toz bulutu , bu lağım kokusu , bu insan ve makina uğultusu mu ? Hayır, onlar Türkiye'nin insanından şikayetçi.İnsanından yani kendilerinden.Aynaya tahammülleri yok. Vatanlarını yaşanmaz bulanlar , vatanlarını "yaşanmaz" laştıranlardır.
Düşman bir çevrede ister istemez kitaplara kaçıyorum. Yani düşünceye ve edebiyata hür bir tercih sonucunda yönelmiyorum. Yaşamak için kendime bir dünya inşa etmek zorundayım.