Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.24
BLACK JACK
BLACK JACK
@BlackJacky
Instation Manager, Co-Author of the Port
Anadolu Üniversitesi İşletme Bölümü
İzmir
Karşıyaka
1922 okur puanı
Aralık 2015 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Okuma Hedefleri
Yazarı hiç okumadığım için merak edip, aldığım kitabıydı. Gerçekten güzel bir buluşma oldu diyebilirim. Öncelikle başlarda bir aşk/dram kitabı okuyacağımı zannetmiyordum. Sonradan kitap ortalarına doğru yavaş yavaş dramın içine sizi çekip alıyor. Özellikle Jerome ve Alissa'nın mektuplaşmalarında bunu derinden hissetmeye başlıyorsunuz.
Ayrı bir konu olarak şunu yazmak istiyorum. Jerome'un naif bir kişiliği olmasına rağmen, ani şok edici ve üzücü bir olay karşısında buz dağı gibi kalması beni çok şaşırttı doğrusu. Ben okurken bile şok oldum. Ben Jerome olsaydım ne yapardım bilmiyorum. (spolier vermemek için üstü kapalı yazdım) Ama Jerome için bu durum sanki çok doğal bir olay gibiydi. Ah Jerome o olay karşısında nasıl buz kestin? Nasıl dik durdun? Çok merak ediyorum doğrusu. Belki de yazar bunu bilerek yaptı. Yazar hangi düşünceyle Jerome'u sessiz bırakmıştı? Adeta sır perdesi gibi geldi bana.
Sonuç olarak akıcı dramatize edilmiş güzel bir Fransız edebiyatı okudum. Memnun kaldım diyebilirim bu yüzden Pastoral senfoniyi de almak istiyorum. Chav.
OKYANUS FAUST
Öncelikle kitabı yaklaşık iki ay gibi bir sürede bitirebildim. Bunun sebebi bu kitabı roman veya hikaye okur gibi okuyamayacak olmanızdır. Kitabın yazılış süresi çok uzun yıllar sürmüş neredeyse hayatını tamamı. Gençlik yıllarından başlayıp yaşlılığın son evrelerine kadar devam etmiştir. Bu yüzden bunu ilk bölümlerinde bunu çok rahat hissediyorsunuz. Sonraki bölümler çok daha derin çok daha zor hale geliyor. Kitap şiirsel anlatımla yazıldığı için derin olan kitabı daha da derinleştirmiş. Son bölümler Pasifik okyanusu'ndaki Mariana çukuru gibi. Ancak derine indikçe aldığınız haz da bir o kadar artıyor. Kitabı çok uzun sürede okudum çünkü gerçekten bu kitap kısa zamanda okunacak kadar kolay bir kitap değil. Açıkçası çok fazla haz alamadım ancak konuşmalar diyaloglar faust'un şeytanla anlaşma yapmak istemesi hayatına farklı renkler katmak istemesinden kaynaklanıyordu. Tiyatro oyunu olmasına rağmen bir tiyatro gibi okumanız mümkün değil bu kadar uzun bu kadar karmaşık bir tiyatro çok zor. Kitap çok fazla karakter ve çok fazla anlam içerdiği için anlaşılması oldukça zor oluyor. Sabırlı biriyseniz kitabı okumanızı kesinlikle tavsiye ederim.
Taksitle Öldüren..
Öncelikle kitabı beğenmekle beğenmemek arasında kaldığımı söyleyebilirim. Bunun nedeni de, ilk başlarda kitabın içine girecek iken belki de bu kitabı fazla elimde tutmamdan kaynaklı, biraz dışına doğru beni ittirmesi oldu diyebilirim. Bu cümle ne kadar uzunsa kitapta bana o kadar uzun geldi. Yaklaşık olarak 3,5 aylık bir süre bu kitap elimde gezdi. Sürenin çok uzun olması bazen 3-4 gün hiç kitabı elime almamam da olabilir. Kitaba gelecek olursak; hiç bir kurgunun olmaması ve olay örgüsünün bulunmaması. Tamamen tesadüfi günlük yazar gibi yazarın oradan buradan topladığı olayları anlatmasıyla geçen bir kitap. Bu kitabı neden okudum sorusuna olan cevabım ise. Gecenin Sonuna Yolculuk kitabını okumadan önce bu kitabı okuma isteğimdi. Pişman mıyım asla çünkü kitap yarısına kadar argo ve sıra dışı yaşamın gizemleriyle doluydu. Dikkatinizi çok fazla toplayarak okumanız gereken bir kitap olduğunu söylemek istiyorum. Kitap için yazacak fazla bir şeyim yok aslında. Biraz Joyce biraz Woolf tarzı arayanlar bu kitapta ikisinin ortasını bulabilirler. Tamamen her insanın farklı düşünce noktalarına parmak basacak bir kitap olması, kitabı ne de olsa farklı kılıyor. Arayışınız, özlü sözler veya altı çizilecek cümleler ise bu kitap size göre değil. Tekrar okumadan yayınlıyorum. Düşük cümleler olası..
Okur Takip Önerileri
Bu adam ne yazsa okurum! Doğallığın dibi gibi yazıyor. (Tam ifade etmek istediğim bu değildi aslında.) Umursamazlık, zıpkın gibi kelimeler, gerçeklik, hayatın gerçek yüzü, kadınlar, kediler, bir işte çalışmak veya çalışmamak, ironi yapma, harika espriler (gerçekten çok iyi) katıla katıla gülme garantili değil ama gülüyorsunuz işte. Henry Chinaski. Gerçekten benim için şöyle bir gerçek var. Bukowski veya Bernhard okuyunca insanın başka bir şey okuyası gelmiyor. Diğer yazarlara haksızlık asla etmek istemem ama, yazılanlar kurgumu gerçek mi anlamak çok zor. Bu yüzden insanı çok derinden sarsıyor. Sarsıcı tek kelimeyle. Bernhard gibi.. yani Zehir. onu da okuyun mutlaka. Tam ismi Thomas Bernhard.
Ne kadar gerçek. Hayatın dibini gösteren Bukowski'ye bir saygı duruşu lütfen. Bu adamın sıra dışı oluşu kendi doğallığından kaynaklı. Yani hayatı zaten anlattığı gibi yaşıyor. Bu kitabı kesinlikle pas geçmeyin! Kaybedeceğiniz çok şey var çünkü..
Kaptan Yemeğe Çıktı ve Tayfalar Gemiyi Ele GeçirdiCharles Bukowski · Parantez Gazetecilik ve Yayıncılık · 20181,243 okunma
Bu yazıyı herkes okumasın! :)
Ne okudum ben böyle şimdi.
Fırtınanın içinde küçük bir serçe'miydim.
Dilsiz bir palyaço'nun gözlerinden mi baktım yoksa?
Sohrap açtı kapıyı inceden, yuvarlandım Berk'in gözlerinden.
Nasıl anlatsam bilemedim. Sözcükler kelimelere savaş açmış gibiydi. Aşkı yuvarladı içimden. Berk'in dediği gibi bir yeraltı çıkarmasıdır şiir. Nasıl okumadım şimdiye kadar. Duymuştum yaklaşıp almak istedim sonra kaçtım kendimden. Takıldı gözüme sonra bir aşk fırtınası gibi. Uzaktan alıp, koydu yalnızlığın soğuk duvarlarına.
Geçmiydi acaba buluşmamız?
Hayır tam zamanında geldin! dedi bana şair.
Hepsini şimdi yazdım nasıl da etkilemiş. :)
Valla okumayan insan nasıl duygulansın şimdi. Nasıl tanışsın vicdanla. Doğmamış bir güvercini gözlerinden vurmasaydı keşke. Elbette okumalı şiirde okumalı. Her şeyden olmalı bir insanda.
Ortaya karışık alalım ey gece!
Hoşça kal ey rüzgar!
:)
İnce bir denizden...
40 sayfaya 1000 sayfalık anlam ancak bu kadar güzel şiirlerle yüklenirdi.
Her kelime bir kitap gibi. İranlı şairin derin şiirleri; insanı, dünyaya olan bakış açısını, yerinden oynatacak kadar güçlü. Yıllar önce bir kitap okumuştum. Bütün bakış açımı yerinden oynatmıştı. İsmi: Aşkın Ömrü 3 Yıldır'dı. Konu dağılmasın ama o kitap gerçekten hayata, insanlara ve aşka olan inancımı alt üst edecek kadar güçlü olması kitapların ne kadar tesirli olduğunun bir gerçeğiydi. Gerçekler ve inandıklarımın arasındaki örümcek ağlarını yüzümden temizlemişti.
"Nerede olursam olayım.
Gökyüzü benimdir. "
Özgürlük hissini bu kadar farklı dile getirmek olsun ve ölüm ile yaşamı birbirinden ince çizgilerle ayıran sözcükler dizilimi sizi alıp uzak diyarlara götürecektir.
"Yaşam sokakta bir metelik bulmaktır." Yaşam hakkındaki şiirlerini okurken kendimden geçtim.
Mutlaka okuyan dememe gerek yok sanırım.
Hayaller ve ...
Tıpkı düşlerimizdeki gibi. Bir hayal bir düş kitabı. Borges çok özel bir yazar ve onu tek kelime ile özetlemek imkansız denecek kadar zor. Kesinlikle düşlerinden ilham aldığı çok yaygın bir görüş haline gelmiş. Bu kadar zengin bir hayal gücü ve düşlerdeki gibi karanlık soyut ortamlar yaratmak ancak düş görmeyle mümkün belki de. Belki de diyorum çünkü bu konunun kesinlik kazanmadığı çok aşikar.
Konu Borges olunca bir destur çekmek gerekiyor. Tahmini 56 yaşında görme yetisini kaybeden Borges "Bana aynı anda hem 800,000 kitabı hem de karanlığı veren Tanrı'nın muhteşem ironisi" sözüyle nasıl bir durum içinde olduğunu gözler önüne seriyor.
İroni: 2 zıt kutup.
Düşlerinde kaybolmayan bir adam. Hayalleri ve düşleri muhteşem bir ortamda buluşturmuş. Bir değil "On" kez okunacak kitaplardan biri Ficciones. Yarattığı evreni gezmekten büyük keyif alacağınıza eminim.
Dilek gerçek oldu mu?
Evet yine bir Murakami kitabı. Konu Murakami olunca ister istemez herkes şöyle bir oturuşunu değiştirir. Evet bu adam enteresan şeyler yazmakta usta. Büyük ustanın kısa süren bir öykü kitabı. Konuyu kısaca süzgeçten geçirmeye gerek yok. Onu kitabın arkasından okuyabilirsiniz. Kitapta aslında bir şeytanca fikir var. Walla 1 kere okumakla pek anlaşılmaz 2-3 kere okumak gerekiyor. Doğum günü kızı, doğum gününde işten izin alması gerekiyor. Ancak gelin görün mevzu o kadar basit değil :) İncelemeyi yazmak için kitabı tekrardan bir gözden geçirdim. Bıçak gibi kesilen bir son. Ne olduğunu anlamak için dediğim gibi kitabı tekrar tekrar okumak gerekiyor.
Değişimin ve beklentinin ne kadar zor olduğunu gösteriyor Murakami. Sonsöz de zaten bunun ipuçlarını vermiş. Murakami de yavaş yavaş bir gizem avcısı olmaya mı gidiyor acaba. Edebiyatı bize sevdiren ve hayattan daha zevk almamızı sağlayan bu adam bir saygı duruşunu hak ediyor bence.
Sonsöz: Dilek geçer oldu mu acaba? Okuyup görün 1 değil 3-5 kere :)
Tam bir devam kitabı. Kitap nefis, harika veya olağanüstü kelimelerini sonuna kadar hak ediyor. İlk kitabı olan Doppler'i okurken nefes nefese kalmıştım diyebilirim. Kitabın arkasından da okuyabileceğiniz gibi Doppler Oslo'daki evine geri dönüyor. Tabii ki, bu dönüşün bir bedeli olduğunu evinin önüne gelince anlıyor. Devamını kitabın arkasından okuyabilirsiniz. Ben bu kitap için tam bir ızdırap romanı olmuş diyebilirim. Bir adamın aşağılanma ve dramını yazar ince ince işlemiş ve okuyucuya çok iyi aktarmış. Benzetme olarak Goethe'nin Genç Werther'in acılarını örnek göstermek isterim. Ancak tabii ki o bir şaheser. Doppler'i okuduysanız bu devam romanını kesinlikle merak edeceksiniz. Yalnız bir adam dünyanın ve insanların acımasızlığı ile karşı karşıya kalırsa ne yapar? Gerisi kitabı okumaya kalıyor.
Kundera'nın bir psikolojik tahlil kitabı diyebiliriz. Aşk'ın ve ilişkilerin soğuk yenen bir yemek olduğunu göstermeye çalışmış bana göre. Aşktaki hayal kırıklıklarını şaha kalkmış bir at gibi (zaptedilemez) olması, insanın sürekli bir kimlik arayışı içinde olmasını durumlarını ince tahlillere sürüklemiş yazar. Kitap akan bir dere gibi değil tam tersine gizli gizli cümlelerde saklı nüanslarla dolu biraz zor bir kitap. Kundera'nın genel tarzı itibariyle anlatımı kitaba odaklanmanızı biraz zorlaştırabilir.
Yazar; Polonyalı bir göçmen ile İtalyan bir subayın oğlu. Kendini 20'li yaşlarda Paris'te avantgarde bir ortamda bulmuş. Burada sanata ve o zamanın aktörlerine karşı duyduğu saygıyı güzel bir dille getirmiş. Aynı zamanda bir şair. İçinizde güzel hislerin uyanmasını sağlayacak bu kitabı kitaplığınızın bir köşesinde muhafaza edebilirsiniz. Paris'e ince bir bakış yollayan yazarın hayatı biraz dram kokuyor bana göre.
Tahminime göre yazarın otobiyografik bir romanı olmuş. Veya kendi hayatından ilham almış olabilir. Yazarın babası Türk olduğu için kitapla benzer konular taşıyor gibi geldi bana. Olaylar oldukça derindi ve bu yüzden kurgudaki anlaşılmazlık da kitabı çok farklı yerlere doğru sürüklemiş. Karakter tasvirleri çok az ve yetersiz olduğu için karakterler arasındaki ilişkilerde kopuk kopuktu. Kitabı genel olarak incelemek oldukça zor çünkü kitaptaki olayların karmaşıklığı kitabı da belli bir ölçüde anlatmamızı zorlaştırıyor. Birkaç İyi söz'ün dışında kitapta çok fazla bir şey bulamadım. Kitabın sonundaki mektuplarda konudan çok bağımsızdı. Ben bir son beklerken sadece mektupları okudum. Kitabın ortalarında konuya girer gibi olmuşken bir anda kitap sizi anlamsız bir şekilde konunun dışına itiyor.
Vargas'ın sanat eseri olan bu kitap gerçekten ama gerçekten çok iyiydi. Cinsel temaların bolca olduğu kitapta sürpriz son müthişti. Resimli olan bölümler romandan bağımsız gibiydi. Sanki o bölümlerde başka bir hikaye anlatılıyordu. Bağlantı kurmakta zorluk çeksem de yine de imgesel anlatımlar kitaba damgasını vurmuş. Kelimeler adeta yuvarlanıp gitti diyebilirim. Bir nefeste okudum. Yazarın birkaç kitabını daha okumak istiyorum.
H.G. Wells'in okuduğum ikinci kitabı. İlki Zaman Makinesiydi. Çok enterasan bir yazar Wells. Bu kitap beklentinizin tam tersine fantastik bir eser değil, biraz bilim kurgu biraz arttırılmış gerçekçilik. Açıkçası kitabı beğendim. Prendick yani esas oğlanın gemisi batınca başka bir gemiye kapağı atıyor. Ama esas olaylar o gemide başlıyor. Sonradan bu garip adaya düşmesiyle adamın başına gelmeyen kalmıyor :)) Ben şahsen bir nefeste okusaydım daha çok zevk alacağıma emindim. Parça parça okuyunca olaydan biraz uzaklaşıyorsunuz. Baştan sona fırsat bulursam belki daha toparlayıcı bir okuma olur düşüncesindeyim.
