Detaylı tasvirleriyle nefis bir kitap okudum diyebilirim. Sinema filmi izler gibi okudum kitabı. Yazarın bu kitabı üç sene gibi bir zamanda yazması tasvir ve betimlemelerle ne kadar çok uğraştığını açıkça ortaya koyuyor. Kuyucaklı Yusuf'ta da buna benzer hisleri yaşamıştım.
Biraz zor kitap olduğunu söylemek istiyorum. Olayların iç içe geçmesi sizi biraz zorlayabilir ancak buna değer kesinlikle. Hasan Ali Toptaş'ın ilk kitabını bu kadar heyecanla okuyabileceğimi başta hiç düşünmemiştim. Kitap ortalarında biraz zor yürüse de belli bir yerden sonra karda kızak yapar gibi aşağı doğru kaymaya başlıyorsunuz. Yazarın köy yaşantısından gelmesi; bir anlamda köyün atmosferini yansıtmasında çok etkili olmuş. Köyün içinde dolaşan bir birey haline geliyorsunuz. Karakterleri çözmek biraz zor geldi başlarda. Rıza, Reşit, Hacer, Cıngıl Nuri (Berber) Cennet'in Oğlu, Cennet, Bekçi ve Güvercin. Bir köyün ıssız bir karanlık içinde bu kadar gizemli olabileceğini aklınızın ucundan bile geçiremezsiniz. Filmi de olduğunu biliyordum. İlk fırsatta mutlaka izlemek istiyorum. Hatta hemen izlemeye gidiyorum. Bu arada köyün ismi de yok, tuhaf değil mi? Gölgesizler olabilir mi? Kim Bilir olabilir. Bu köyde her şey olabilir. Acaba köyde yaşayan kimse yok muydu? Bu yüzden mi herkes Gölgesizdi?
Her şey içimizde kaybolup gidiyor muydu? Yoksa biz zaman içinde kaybolun bir birey haline mi geldik?
Bir Sanat Eseri!