En başından beri biliyordum. Ta en başından beri biliyordum bu hayalin gerçek olamayacağını. O kadar çok anlatırdı ki, ben de belki bir gün gerçekleştiririz hayalimizi diye umut etmeye başladım.
...bir galaksi bizden ne kadar uzaksa, bizden o kadar hızlı bir biçimde daha fazla uzaklaşmaktadır! Bu da evrenin herkesin daha önce düşündüğü gibi durağan olamayacağı, aslında genişledigi anlamına gelir; galaksiler arasındaki uzaklık sürekli artmaktadır.
Denizde, dalgalar arasında boğulacağını anladıktan sonra hiçbir hareket yapmayarak kendilerini suya salıverenler ve felaketi bir an isteyenler gibi kendimi bırakmıştım. Bir şey ümit etmemenin rahatlığından başka barınacak ruhi bir köşem kalmamıştı.
“Ozon tabakasının delinmesi, susuzluk ve kirlilik birer hastalık değil, belirti. Hastalık ise nüfus artışı. Ve biz dünya nüfusuyla baş etmedikçe, hızla büyüyen kanserli bir tümöre yara bandı yapıştırmaktan başka bir şey yapıyor olmayız.”
Homo sapiens tatmin olmak için yaratılmamış. İnsanların mutluluğu nesnel koşullardan ziyade beklentilerine bağlı. Beklentilerse koşullara göre şekillenme eğiliminde; buna başka insanların koşulları da dahil. İşler düzelince beklentiler de kabarıyor ve koşullar ciddi ölçüde düzelse bile memnuniyetsizliğimiz aynı şekilde devam edebiliyor.