Burayı neden mi kullanıyorum? Can çekişen belleğimin ardında küflenen yüzlerce kitaba bir saygım olsun istedim sadece çünkü bazen adımı bile unutmaya varacak kadar abartıyorum bu unutma işini.
Ah, neyse. Afiyet olsun sevgili okur.
Çöpçatanım aslen
Deniz kenarında bir motelde yatıp kalkıyorum, burası okul olsa gerek, martılar da öğretmen
Yazarın sürekli vurguladığı yalnızlığın aksine; bu kitap buram buram çaresizlik ve yalnızlık kokmadı. Yalnız herkes çaresiz değildir elbette fakat çaresiz olan çoğu insanın yalnız olduğu şu dünyada aşikar değil midir?
Bu denli incinmişliğe rağmen hayata devam edebilmek cesaret ister. Kitabın tüm bu cesaret olgusuna değinmeden, yalnızca kahramanın eski arkadaşı -ya da eski aşığı- ile geçireceği üç güne sıkıştırılacağını düşündüm ve açıkçası kısmen haklıymışım da. :D
Hesaba katmadığım şey çoğu kez neredeyse hepimizin hesaba katmadığı geçmişti. Bunu perdeleyebilmemiz takdire şayan olsa da eninde sonunda kötü bir geçmişle enine boyuna yüzleşmek... Kesinlikle bir meydan savaşı kazanmaya denk olmalı. Bu durumda Marin de bir savaş gazisi oluyor.
Asla dönmeyecek birini özlemek, asla tekrar yaşanmayacak geçmişe özlem duymak acı. Ama bence daha da acısı bunun bilincinde olmamak, tıpkı Marin'in dedesi gibi.
Birbirimizi ve çevremizdekileri incitmeden yaşadığımız nice günlerimiz olsun.
Biz İyiyizNina LaCour · Yabancı Yayınları · 2019205 okunma
" Bilgelik bir başkasına anlatılamaz; bir bilgenin başkalarına anlatmaya çalıştığı bilgelik aptalca bir şey gibi gelir kulağa... "
Kitabın küçük çaplı bir özeti olabilir bu söz.
"... Doğrusu, onların yanında kalsaydın, çok geçmeden, suyun üstünde yürümesini de öğrenirdin. "
" Ben suyun üstünde yürümek istemiyorum ki, " diye karşılık verdi Siddhartha. " Bırakalım yaşlı Samana'lar böyle kerametlerle oyalanıp dursun. "
Açıkçası bu kitabı sayfalarının kalitesi, kitabın kapağı ve Nobel Ödülü için almaya karar vermiştim. Her zaman dış görünüş tözden daha değerli gelmedi mi bizler için? :)
Yabancı yazarlara dair edebiyat öğretmenim "çeviri kitaplar asla ana dilinde yazılanın yerini tutamaz" dediğinden beri içimde hep bir olumsuzluk oldu ama inatla çeviri okumaya devam ettim, onlar işin apayrı boyutları tabii ki. Ancak bu kitapta bir nebze de olsa bunu aştım, gerçekten çok güzel bir anlatımı var. Akıp gidiyor sayfalar, tasvirler, özünde sayfalar dolusu tasvirler...
Gerçekten çabalayan bir genç adam gördüm. Aslında biraz da her insan gibi memnuniyetsiz geldi bana. Her şeyi görmek, tatmak, yaşamak istiyor. Kalıplara sığmamak, "ben" olgusundan sıyrılmak istiyor. Her zaman arayışta, bedeni bir ırmağın yatağı gibi sabit kalsa da benliği sürekli şekil değiştirdi tıpkı o ırmağın suyu gibi kabuğunun içinde. Asla öğretmenler ve öğretiler onu tatmin etmedi. Acıyı çeken anlar deriz ya, herkesin aydınlanması da kendindeydi ona göre ve çevrenizdekilere bu aydınlanmayı anlatarak aydınlanmalarını bekleyemezdiniz. Özetle eğitimin amacı ne de o eğitimi verenler değildi aslında bizi olgunlaştıran, o eğitim için yürüdüğümüz yoldu her zaman. Ve o yol biricik sevgili okur. :))
SiddharthaHermann Hesse · Can Yayınları · 201938,2bin okunma
Gece saat iki oldu ve hâlâ uyuyamadım. Bunda akşam bitirdiğim kitabın içimde uyuyan bir takım rahatsız edici duyguları ortaya çıkarması en büyük etken. Kahramanın içinde bulunduğu durum ve onun psikolojisi tıpkı en derin kabuslarımızdan fırlamış gibi. Neville çaresizliğe battıkça çaresizliğe battım ve ikileme düştükçe ikilemden çıkmak için çözüm yolu aradım. Korkuları, kuşkuları o kadar gerçekçiydi ki bocaladım. Aslında içimizde her zaman var olan korkular ve kuşkular, kabuslara konu olacak cinsten... İlkel ve yalın hisler, insanlığın başından beri peşimizi bırakmayan o buhran... Bu denli etkileyici ve karamsar anlatılamazdı.