Zaman insanı, farklı sahnelere koyuyor. Hiçbirimiz dekor ve insanlar değiştikçe ne yapacağımızı tam bilemiyoruz. Zaten hayatı yaşanmaya değer kılan da bu.
Kendini başkalarında eritip, hayatı geçen bir rüzgar gibi kabul etmemelisin.
Hayat rüzgarsa, yelkenini açacaksın. Talihini merakla ve yılmadan yaşayacaksın. Buranın masalı da bu.
Çocuklar, hepimizin içinde büyük bir kabul görme ihtiyacı vardır, ama özgün ve farklı olan şeylerinize de güvenmek zorundasınız; tuhaf ya da rağbet görmeyen şeyler olsalar da. Frost'un dediği gibi, 'Yollar ikiye ayrılmıştı ormanda ve ben -daha az katedilmiş olanı seçtim, / Bütün ayrımı yaratan da buydu.'
İnsan ırkının bir üyesi olduğunuz için şiir okursunuz, insan ırkı da tutku doludur! Tıp, hukuk, bankacılık -bunlar hayatı sürdürmek için gereklidir. Peki ya şiir, romantizm, aşk, güzellik? Bunlar ise uğruna hayatta kaldığımız şeylerdir!
Yaşadığım anları o an yaşıyormuş gibi hissetmezdim kendimi. Sanki uzaktan o anı seyrediyormuş gibi hissederdim. Gövdem tıpkı bir başkasının gövdesi gibi bir tiyatro sahnesinde şimdiyi yaşarken, ben biraz uzaktan kendimi ve Füsun'u seyrederdim. Gövdem sanki bugündeydi, ruhum ise ona uzaklardan bakıyordu. Yaşadığım şu an, hatırladığım bir şeydi.