Bir an durup bugün kendine dert ettiğin, yüreğini pıt pıt attıran ya da onu ölesiye sıkıştıran şeyleri düşün. Şimdi de düşün ki yarın olmuş bugünün dertleri bir bir ardında kalmış. Şimdi daha da ilerisini düşün beş, on, yirmi yıl geçmiş ve senin dertlerin ufukta bile görünemez olmuş. Bütün o dertlerin, acelelerin, kavgaların, öfke nöbetlerinin hiçbir önemi kalmamış. Birer birer değerini yitirmişler zamanın akıp gidişiyle. Zaman senden bir o kadar bağımsız akıp giderken, kimse için durup bir dakika beklemezken anlamsızlaşan bu kadar şeyin arasında anlamlı kalan ne oluyor elimizde?