Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Burcu Şener

Burcu Şener
@BurcuSenrr
17 Kasım
198 okur puanı
Aralık 2019 tarihinde katıldı
304 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
14 günde okudu
Alamut Kalesi ve Hasan El Sabah
Alamut Kalesi ve Hasan El SabahBernard Lewis
8.2/10 · 1.684 okunma
Reklam
Günlerce ne gördüm ne de kimseye sordum, 'Yarab! Hele kalp ağrılarım durdu!' diyordum. His var mı bu alemde nekahat gibi tatlı Gönlüm bu sevincin heyecanıyla kanatlı (...) Ani bir üzüntüyle bu rüyadan uyandım. Tekrar o alev gömleği giymiş gibi yandım, Her yerden o, hem aynı bakış, aynı emelde, Bir kanlı gül ağzında ve mey kasesi elde; Her yerden o, hem aynı güzellikte göründü, Sandım bu biten gün beni ram ettiği gündü.
Yahya Kemal Beyatlı
Yahya Kemal Beyatlı

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Neden Kızkardeşlerim
neden kızkardeşlerim niçin saklanıyorsunuz niçin peçelerin peştemallerın arkasına gizliyorsunuz nur yüzünüzü sık ve sert sıhhatli saçlarınızı cömert ağzınızı neden kızkardeşlerim hep böyle bir şeyden korkmuş gibi huzursuz hep böyle bir şeye kızmış gibi öfkeli acı ve alaca gözleriniz daima gölgeli niçin kızkardeşlerim kim geçerse geçsin yanınızdan ışığı kendinize haram ediyorsunuz bir vücut noksanını saklar gibisiniz utanıyorum utancınızdan
Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Sigmund Freud bir keresinde, "Birbirinden son derece farklı bir dizi insanı aynı şekilde açlığa terk edin. Kaçınılmaz açlık dürtüsünün artışıyla birlikte bütün bireysel farklılıklar bulanıklaşacak ve bunun yerine doyurulmamış bir güdünün tek biçimli dışavurumu görülecektir." demişti. Şükürler olsun ki Sigmund Freud toplama kamplarını içeriden tanımaktan kurtuldu. Onun hastaları kuru tahtaların üzerine değil, Viktoryen kültürün pelüş tarzı sedirlerine uzanıyordu. Toplama kamplarında "bireysel farklar bulanıklaşmıyordu", tam tersine daha bir farklılaşıyordu; orada insanların, hem domuzların hem de azizlerin maskeleri iniyordu.
Reklam
Yaşamak için bir 'neden'i olan kişi, neredeyse tüm 'nasıl'lara dayanabilir.
İnsan, onurunu bir toplama kampında bile koruyabilir. Dostoyevski bir keresinde şöyle demişti: "Beni korkutan tek bir şey var: Acılarıma değmemek." (...) Bir insanın kendi kaderini ve içerdiği olanca acıyı kabul ediş yolu, kendi davasını seçiş yolu ona, en ağır koşullar altında bile yaşamına daha derin bir anlam katma fırsatı verir. Yaşam yiğitçe, onurlu ve özgecil olabilir. Ya da bu şiddetli kendini koruma kavgasında, kişi kendi insan onurunu unutup bir hayvan düzeyine inebilir. Burada, insanın zor bir durumun sunduğu ahlaki değerlere ulaşma fırsatlarından yararlanma ya da vazgeçme arasındaki seçimi yatmaktadır. Bu da o insanın acılarına değip değmediğini belirler.
Biliyor musun, o sıralar durmadan kendime şunu sorardım: Neden böyle aptalım ben? Madem başkaları aptal ve ben onların aptal olduklarını kesin olarak biliyorum, öyleyse neden onlardan daha akıllı olmak istemiyorum? Sonra, herkesin akıllı olmasını beklemenin çok uzun süreceğini anladım, Sonya. Bir de bunun hiçbir zaman gerçekleşmeyeceğini... İnsanların değişmeyeceğini, onları değiştirebilecek kimsenin bulunmadığını ve bunun için çaba göstermeye değmeyeceğini!
1.446 öğeden 1.411 ile 1.425 arasındakiler gösteriliyor.