Burak

Zaten anlatmak istediğim bir şey var, bin bir şekle sokup söylemek arzusuyla yandığım bir tek şey: O da sizi sevdiğim... Bunun dünyanın teşekkülünden beri kaç milyar defa tekrar edildiğini unutmuyorum, fakat siz söyleyin, canlılığından bir şey kaybetmiş mi ? Kainatta hiçbir mevcudun olamayacağı kadar taze ve olgun değil mi ? Bu öyle bir kelime ki, doğuyor ve doğuşuyla beraber kemali de içinde getiriyor. Sizi seviyorum! Başka ne söyleyeyim ?
Sayfa 88
Reklam
Riyakarlık tesellide son haddini bulur. Bu anda çehrelerin aldığı yalancı teessür ifadesi, o biraz yukarı kalkıp birbirine yaklaşan kaşlar, o hafif hafif ve anlayışlı bir tavırla sallanan baş ve o derinden çıkarılmaya çalışılan matemli ses insanı deli eder.
Sayfa 70
Hayatın bir değişmeler silsilesi ve her değişmenin bi tekamül olduğunu anlamayanlar, yobaz kafalı insanlardır.
Sayfa 48

Reader Follow Recommendations

See All
Hayatta hiçbir şey, uğrunda ölmek için istenmez. Her şey yaşamamız için... Sen kafanın içindeki yokluğa o kadar saplanmışsın ki, derhal uğrunda can feda edecek bir şey arayarak ikinci bir yokluğa dalmak istiyorsun! Yaşamak, herkesten daha iyi, herkesten daha üstün yaşamak, insanlara hakim olarak, kuvvetli, belki de biraz zalim olarak yaşamak... Dünyada bundan başka istenecek ne vardır? Hayatını bu gayeye vakfet, görürsün nasıl birdenbire canlanacaksın!
Sayfa 45
Demek hayat böyle iki adım ilerisi bile görülmeyen sisli ve yalpalı bir denizdi. Tesadüflerin oyuncağı olacak olduktan sonra ne diye bir irademiz vardı? Kullanmadıktan sonra göğsümüzü dolduran hisler ve kafamızda kımıldayan düşünceler neye yarardı? Yaşayışımıza ve etrafımıza şekil vermek arzusuyla dünyaya gelmekten ise hayatın ve muhitin verdiği şekli kolayca alacak kadar boş ve yumuşak olmak daha rahat, daha makul değil miydi?
Sayfa 40
Reklam
İçimizde bizim "ahlak" tarafımızla hiçbir şekilde münasebete geçmeyerek hadiseleri muhakeme eden, neticeler çıkaran ve tedbirler alan bir "hesabi" tarafımız vardı ve lafta değilse bile fiilde daima o galip çıkıyor ve onun dediği oluyordu.
Sayfa 16
Bakın, Dr. Stadler, insanlar düşünmek istemiyor. Başları ne kadar derde girerse, o kadar kaçıyorlar düşünmekten. Ama beri yandan bir içgüdü onlara düşünmeleri gerektiğini söylüyor, bu yüzden de suçluluk duygusuna kapılıyorlar. Bu durumda, onlara düşünmemek için bazı sebepler gösteren kim olsa, onu beğenir, onun peşinden giderler. Kendi günahları saydıkları, bir zaaf, bir suç olarak gördükleri şeyi yüce bir sevapmış gibi gösterebilen kim olursa olsun, onu izlerler.”
Ona, “Kalbinde acıma duygusu olmayan birinden daha kötü insan var mıdır?” diye sorulduğunda, “Vardır,” demişti. “Başkasının kendisine acımasını silah olarak kullanan insan.”
Hiçbir zaman, hiç kimseye ihtiyacım olmamasını kendi onurum saydım. Sana ihtiyacım var. Her zaman inançlarıma göre hareket eden biri olmaktan gurur duydum. Şimdi nefret ettiğim bir arzuya teslim oldum. Bu arzu benim zihnimi, irademi, varlığımı, var olma gücümü azaltıp beni sana bağımlı hâle getirdi...Hayran olduğum Dagny Taggart’a bile değil...vücuduna, ellerine, dudaklarına, kaslarının birkaç saniyelik kasılıp gevşeyişine. Sözümden hiçbir zaman dönmemiştim. Şimdi ömrüm boyunca tutmak üzere verdiğim bir sözü bozmuş oldum. Daha önce hiçbir zaman saklanması gereken bir şey yapmamıştım. Şimdi yalan söylemem, sinsilik etmem, saklanmam gerekiyor.
Sana karşı ne hissettiğimi merak ediyorsan, seni hor görüyorum. Ama kendimi çok daha hor gördüğüm için seninki onun yanında hiç kalır.Sevmiyorum seni. Hiçbir zaman, hiç kimseyi sevmedim. Seni ilk gördüğümden beri arzulamaktaydım. Bir orospuyu arzular gibi...aynı nedenle ve aynı amaçla, iki yıl boyunca kendime lanetler okudum, çünkü senin bu tür arzuların çok üstünde olduğunu sanıyordum. Değilsin. Sen de benim kadar aşağılık bir hayvansın.
Reklam
Kendilerinin de, kentlerin de, ülkenin de, tüm dünyanın da herhalde. Görünüşe göre bunların kafasındaki şeref fikri, İhtiyaç duyan insanlara bağlı. Ben bana ihtiyaç duyan insanlara hiç tahammül edemem.
Sayfa 418
151 syf.
10/10 puan verdi
·
Read in 16 days
Susam ve Zambaklar
Susam ve ZambaklarJohn Ruskin
7.9/10 · 945 reads
Siz kadınlar şayet isteseydiniz bu dünyada ne savaş olurdu ne de haksızlık; bunların tek sorumlusu sizlersiniz : Savaşlar ve haksızlıkları siz tahrik veya teşvik ettiğiniz için değil, fakat onları önlemediğiniz, onlara engel olmadığınız için... Erkekler tabiatları icabı kavgaya yatkındırlar; herhangi bir sebep yokken kavga etmeye hazırdırlar. Erkeğin uğrunda çarpışacağı hedefi seçmek size düşer; ayrıca yok yere çarpışmalarını önlemek de sizin vazifenizdir. Siz isteseydiniz bu dünyada ne acı olurdu, ne haksızlık ne de sefalet; bütün bunların günahı size aittir. Erkekler bütün bunları görmeye katlanabilirler; katlanamayacak olanlar sizlersiniz. Erkekler çarpışırken duygudan uzak oldukları için insanlara işkence edebilirler; çünkü onların duyguları da, ümitleri de zayıftır; bir başkasının duyduğu acıyı ta derinden hissedebilen sadece sizlersiniz; bu acıyı dindirme yolunu da yine sadece sizler bilirsiniz.
Sayfa 151Kitabı okudu
Kadın ve erkek aynı şartlar içinde birbiriyle mukayese edilebilirmiş gibi, birinin ötekinden "üstün" olmasından bahsetmekle aptallık ediyoruz; üstelik bu aptallığı mazur gösterecek bir bahanemiz de yok. Kadın ve erkek birbirlerinde bulunmayan şeylere sahiptir; birbirlerini tamamlarlar; hiçbir bakımdan birbirlerine benzemezler; her ikisinin de saadeti ve mükemmelliği, karşılıklı olarak birbirlerine verebilecekleri şeyleri istemelerine ve alabilmelerine bağlıdır.
"Kızlar arasındaki sevgilim, dikenler içerisindeki zambağa benzer"
Sayfa 103Kitabı okudu
186 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.