Home
Search
What to Read?
Sign In
Sign Up
Shopping
Explore
Books
Authors
Readers
1000Kitap Android ApplicationFREE – Download from Google Play
1000Kitap iOS ApplicationFREE – Get it from App Store
©2024 · 1000Kitap Web Application · 2.37.30
Büşra
Büşra
@BusraDeniz
Ravenclaw
thestorygraph/busradeniz
ELL
17 librarian point
296 reader point
Joined on December 2017
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
İngilizcede fever dream diye bir tabir var. Tureng çevirisi ateşliyken görülen tuhaf rüya olarak verilmiş.
Büyüsel gerçeklik romanları bana çoğu zaman böyle hissettirir ama bu kitapta bu tabiri karşılayan başka bir his vardı. Hiçbir araştırma yapmadan direkt pat diye alınıp okunmaya başlamalı diye düşünüyorum, tam bir fever dream gibi hissettiriyor kitap; fever dream genelde kötüymüş gibi anımsansa da o anki duygu yoğunluğu, gariplik ve gerçeklik algısının kayboluşu kitap bence tam olarak bu ve okuması çok keyifli.
kısa hikayeleri okuyucuya kısıtlı sayfa sayısıyla sevdirmek bence oldukça zor. bu sebepten çok severek okuyamadım. belki de ben öykü okumayı sevmiyorumdur, bilemiyorum. sadece Arif ve İyiyiz hikayesi bende kalıcı olacak, diğer hikayeleri de dönüp tekrar tekrar okuyacağımı sanmıyorum.
balık Kraker 8/10
sakin göllerin kuğusuyduk 6/10
şubat 7/10
bir dost 6/10
kıpırtısız 8/10
o yaz... 6/10
karpuz dilimleri 7/10
şiirsiz 4/10
Arif 9/10
bozkır 7/10
iyiyiz 7/10
sirk 5/10
girlfriend in a coma 6/10
süslü annem 6/10
ada 6/10
halam 6/10
karton koliler 6/10
kurtuluş gecesi 5/10
sevgili müslüm baba 6/10
düğün 7/10
Ateş Sönene Kadar 10/10
Kargalar 6/10
Yalnız 7/10
Nafile 10/10
Kemik 7/10
Yılan 8/10
Perihan 9/10
Havuz 7/10
Gelecek Seni Bekliyor 8/10
Favori öyküm Nafile oldu, sonrakileri bu öyküyle kıyaslamadan duramadım o yüzden çok sevmedim. Yazarın kendi anlatımıyla dinlemek güzeldi. Sadece kitabı adını veren Ateş Sönene Kadar ve Nafile öyküleri için bile okunabilir.
Reader Follow Recommendations
"Yetişkinler böyledir, sen gerçeği söylersin, onlar güler."
işbu inceleme tamamen taraflı yazılmış olup, kitap yetişkin onayı olmadan hiçbir çocuğa tavsiye edilmemektedir.
öncelikle sayılı da olsa aldığı eleştiriler hakkında bir kaç kelime yazacağım. evet karakter oldukça kurnaz ve tatlı yalanları olsa da sonu tehlikeli bitecek yalanları da var ama zaten kitaptaki yetişkin karakterler bu konulara parmak basıp gerekli uyarıları yapıyor, benim sesli gülmeme sebep olmak dışında bir rahatsızlığa sebep olmadı bende.
Bu kitabı sevmemdeki en büyük sebep gereçekten bana çocukmuşum gibi hissettirmeseydi, anlatılanlar kadar samimi o kadar tanıdık ki çok keyif aldım okurken(teknik olarak dinledim aslında kitabı, seslendiren Müjde Çapraz hanımefendinin de sevmem de etkisi yadsınamaz)
Eminim ne zamak çocuk gibi hissetmek istesem ara ara açıp bölümlerini okuyacağım bir kitap, çocuk gibi hissetmek isteyen herkese tavsiye ederim!
Kitap atıksız yaşamı günlük hayatımıza nasıl uyarlayabileceğimiz hakkında öneriler sunuyor, bunlara giriş yapmadan önce dünyaya olan etkimiz hakkında bilgi veriyor.
Yeni şeyler kattı mı bana? Hayır.
Yine de tavsiye eder miyim? Evet.
Doğa dostu yaşama başlamak için 101 kitabı sayılabilir.
Kitaptan beklentim yüksek olmamasına rağmen (benim bilim kurgu aşığı olmamam ve puanının ortalama olması sebebiyle) kitap tam anlamıyla elimde süründü. Komik olmaya çalışan zorlama espriler, konuya tam anlamıyla giremeyişim yüzünden günlerce elime almadım. - ortalara doğru hah işler rayına oturdu, merak duydum törpülendi derken yine yokuş aşağı yuvarlandı sonralara doğru.....
Wiccalık 101
Yazarın da iddiası olduğu üzere Wiccalığa giriş kitabı denilebilir, daha önce Wicca üzerine hiç okuma yapmadıysanız veya internetten herhangi birşey okumadıysanız size yeni bilgiler verebilir lakin az biraz bilginiz varsa bu kitabı geçmenizi tavsiye ederim. İçindeki bilgiler fazla yüzeysel kalmış. Arada açıp unuttuğunuz yerleri tazelemek için faydalı desem bunu zaten internetten kolaylıkla yapabilirsiniz.
Kitabın kapağı, içindeki çizimler çok tatlı, yazarın bilgi vermekten çok estetik kaygılarla yazdığı bir kitap olmuş.
youtube.com/watch?v=2paOYZt...
Aklıma geldikçe bu sahneyi açıp izlerim,maalesef yeterli ilgiyi görmediği için sonlandırılan dizilerden biri olan Penny Dreadful dan bir sahne.(LÜTFEN EDEBİYAT VE KORKU SEVİYORSANIZ KENDİNİZE BİR İYİLİK YAPIN VE İZLEYİN DÜNYANIN EN GÜZEL ŞEYİ BU DİZİ).
Bana göre en güzel Frankenstein bu dizide işlenmiş. Bu video tüm kitap boyunca yaratığın içinde bulunduğu durumu anlamak için yeterli değil tabi ama bir özeti diyebilirim sanırım.
Herkesin biraz da olsa aşina olduğu bir hikaye Frankenstein. Doktor Victor doğanın sınırlarını zorlar ve cesetlerden bir yaratık yapar. Bu yaratığın adı bile yoktur, bu dünyaya ait değildir o. Bir bebek gibi seçme şansı olmadan atılmıştır doğaya, bir bebek gibi yaşamaya çalışır yaratıcısı "annesi" olmadan. Mary Shelley öyle bir yazmış ki hayran kalmamak elde değil.
Diğer incelemeler de ne kadar genç yazdığı bahsedilmiş, aynı zamanda Shelley hamileyken yaratıyor bu yaratığı. Eserin diğer adı Modern Prometheus, hamilelik psikolojisiyle böyle bir "Prometheus" yaratıyor o da.
Eşinin ölümünden sonra kalbini saklayan bir kadın da sıradan bir kitap beklenemez sanırım. Mükemmel bir kitap, mükemmel.
Felsefeye giriş kitap önerilerinin vazgeçilmez kitabını okudum sonunda!
Neden bu kadar övüldüğünü okudukça anladım, yazar felsefe tarihini olabilecek en güzel şekilde özetlemiş. Maalesef benim problemim de bu özet mevzusu oldu, felsefeye ilginiz varsa bir çok terimi, filozofu tanıyacaksınız bu kitapla ama benim zaten bilgi birikimim var derseniz-ki benim sorunum da buydu- bilmediğiniz bir şey katmaz size bu kitap okumaya geç kaldım diyerek listenizden çıkarabilirsiniz.
Bir diğer eklemek istediğim şey ise kitabın kurgusal açıdan zayıflığıydı, sonlara doğru bu artsa da kitabın büyük bir bölümü ben de bir roman değil de ders kitabı okuyormuşum hissiyatı uyandırdı. Bunlar yine de kitaba 10/10 vermeme engel değil tabi çünkü kitabın arkasında ne kadar büyük bir araştırma ve düşünce olduğunu tahmin edemiyorum.
Rilke hakkında çok fazla övgü duyduğum için beklentilerim çok yüksekti ama biraz hayal kırıklığına uğradım, birkaç kişinin de incelemelerinde belirttiği gibi aradaki dil bariyeri soneleri anlamamı - içselleştirmemi- zorlaştırdı sanıyorum.
Yapı Kredi Yayınları baskısını okudum ve gerçekten Yüksel Özoğuzun yazmış olduğu önsözü tatmin edici buldum lakin soneler konusundaki hayal kırıklığım yazar kaynaklı mı yoksa benim yanlış kitap ile yazarla tanışmamdan mı bilemiyorum.
Kısacası yazar ile tanışmak için okunacak ilk kitabın bu olduğunu düşünmüyorum.
Aslında inceleme bile yazmayacaktım ama çok sinirlendim bu kitabın bu kadar övüldüğünü görüp benim gibi yüksek umutlarla okuyacaklara uyarıda bulunmak istedim.
Hayatında yüzlerce kez Alacakaranlık okuyan beni bile sıkıntıdan öldürdü ve vakit kaybı olarak nitelendirmeme sebep oldu kitap, nasıl ödül almış olabilir inanamıyorum. Beğendiğim sadece bir yer vardı ama yazar onu da harcamış.
Kitabın daha başından nasıl biteceği o kadar belli ki, hatta kitabın konusunu okuduğumda anladım neler olacağını. Tabiki bunlar kitabı kötü yapmazdı yazar anlatımı ile hikayeyi okunabilir kılsaydı ama o da yok, o kadar sıkıcı ve durağandı ki olay örgüsü. Yazar 150 sayfa yazıp herşeyi anlatabilirdi ama bunun yerine olayları döndürüp döndürüp anlatmış.
Kitabı sevenleri de anlayabiliyorum, eğer siz de daha önce hayata tutunmak ile ilgili hiçbir genç yetişkin kitabı okumadıysanız sevebilirsiniz ama bu türün yabancısı olmadığım için bana hitap etmedi, belki de yanlış bir zamanda okudum bilemiyorum.
-spoiler-
Sadece Hugo ile olan konuşmaları beni heyecanlandırdı ama yazar onu da derinleştirememiş.
Ayrıca eklemek istediğim bir konu da şu;insanlar intihar fikrinden böyle kolayca vazgeçip ben yaşamak istiyorum demez. Bu konunun ele alınışı da beni oldukça irite etti.
-spoiler-
“We all need a reason to keep going,” said the horse. “ What’s yours?” “You three,” said the fox. “getting home,” said the boy.
“Cake,” said the mole.
“I’ve discovered something better than cake.” “No you haven’t,” said the boy. “I have,” replied the mole “What is it?” “A hug. It lasts longer.”
*
“Is your glass half empty or half full?” asked the mole. “I think I’m grateful to have a glass,” said the boy
*
“What’s your best discovery?” asked the mole. “That I’m enough as I am,” said the boy.
*
“Do you have any other advice?” asked the boy “Don’t measure how valuable you are by the way you are treated,” said the horse
Giriş bölümünde yazar hikayenin 7den 70e herkes için olduğundan bahsetmiş, kesinlikle öyle! Hayat hakkında bilmediğimiz şeyleri anlatmıyor aslında bize, eminim daha önce duyduğunuz, okuduğunuz veya karşınıza çıkmış fikirlerdir anlatılanlar, ama anlattığı düşünceleri o kadar sade aktarıyor ki yazar kitabı okurken yüzünüzde bir gülümseme ile durup bir anlığına dalıyorsunuz, bu yüzden kitabı sevmedim demek mümkün değil. İçindeki çizimler de oldukça sevimliydi.
Henüz türkçe çevirisi yok maalesef ama dili oldukça basit, aklınızda bir şüphe varsa kesinlikle bir şans vermelisiniz bu sevimli kitaba.
“Just take this step . . .” The horizon will look after itself
Bu eseri okumayı düşünen insanların bilmesi gerekenler;
Süleyman Demirel Üniversitesinde İngiliz Dili ve Edebiyatı okumuyorsanız neden bu kitabı olduğunuzu sorgulayın.
Sorgulamanız bittikten sonra asıl önemli kısma geliyoruz, bu kitabı kesinlikle Ibsen'in oyunlarını okuduktan sonra okumalısınız çünkü içerisinde oyunlarının analizleri mevcut ve oyunlar hakkında ön bilgi sahibi olmadan anlamak pek mümkün değil.
Son uyarım ise kitabı okumadan önce kitabın yazarı olan Shaw ve savunduğu görüşler hakkında ön araştırma yapmanız gerektiği konusunda. Zaten bu kadar araştırmayı yaptıktan sonra size bu eser özet gibi gelecek.
Teşekkürler,serzenişlerim bu kadardı.
Dipnot:Hocam olur da bir gün bu incelememe denk gelirseniz ve hala mezun olmamış olursam lütfen beni dersinizden bırakmayın ^^
Yazar Senna Richards sabah uyandığında kendin tanımadık bir evde, başka kıyafetler içinde bulur bir kulübeye hapsedilmiştir.
Kitaba başlarken sadece bu bilgiler yeterli, arka kapak yazısı benim için bir çok şeyi mahvetti ne yazık ki.
Kapağından ne kadar erotik roman çağrışımı yapsa da kitap sıkı bir gerilim romanı-en azından benim için-. Kitabı tam anlamıyla elimden bırakamadım.
Bazı yerlerde tatmin olmadım ve sonunu o kadar gerilim tırmanışından sonra daha uç bekliyordum ama bu kitabı sevmeme engel olmadı.
Gözümden uyku akarken bile sayfaları çevirmeyi durduramadım ve kendisine uykulu bir halde bile inceleme yazdıran bir eser türünü sevene tavsiye edilir!
Ah Beowulf...İngiliz edebiyatına giriş dersi sağolsun ön yargılı yaklaştığım bir eserdi.Zaten çoğumuz zorla okutulan kitaplara önyargı beslemez miyiz?
Lakin tüm bu yargılarıma karşın çok beğendiğim bir destan oldu Beowulf!
Eser 5. yüzyılda geçmesine rağmen 8 ile 10. yüzyıllar arasında ilk defa kaleme alınmış.Anglo-saksonlar tarafından anlatılmasına rağmen ingiliz toplumu değil iskandinav kahramanları anlatır.
Kahramanımız Beowulf Grendelin insanlara karşı zulmünü duyar ve Danları kurtarmak için onların ülkesine gelir.Grendel Kabil soyundan gelmedir ve tanrı bu soyu lanetlemiştir.Heorotda verilen bir eğlenceyi basarak insanları katleder,bu olaydan sonra kahramanımız Gotların Prensi Beowulf Danların ülkesine gelir.Eser genelinde Beowulfun kahramanlıklarını okuyoruz.
Yer yer hristiyanlık öğretileri barındırsa da Pagan inancı odağında anlatılmış bir destan Beowulf.Zaten kahraman olma isteği de bu inançtan gelmekte,paganlarda ölümden sonra yaşam inancı olmadığı için kişi kendini bu dünyada kanıtlama isteği içerisindedir.Hristiyan öğelerinin 7. yüzyıldan itibaren etkisini gösteren Hristiyanlaşma ile eklendiği tahmin edilmekte.
Zaten çok çok kısa bir eser,ingiliz edebiyatına en ufak bir ilginiz varsa kesinlikle okumalısınız,özellikle kitabın başında yer alan Nazmi Ağıl'ın şiir hakkında ki yazısı da kesinlikle okunmalı!
Tanrı ve Şeytan bir anlaşma yapar ve birer elçi seçerler.Seçtikleri, elçilerin 7 günü vardır.İyilik baskın gelirse dünyanın hükmü tanrının elinde olmaya devam edecektir,kötülük kazanırsa şeytan dünyaya hükmedecek.
Kitabın konusunu duyar duymaz nedense kitabı çok seveceğime ikna olmuştum bile.
Şunu da eklemeliyim ki kitabın ismi çok güzel seçilmiş-en azından bana göre-.
Kitabın çevirmeni Sayın Işık Ergüden'e haksızlık etmek istemem çeviri zor zanaattir lakin bence çeviri ile ilgili ciddi sıkıntılar vardı.Maalesef bu durum kitabı okuma hızıma etki etti.
Eklemek istediğim bir diğer olumsuz yorum ise kitabın uzunluğu hakkında,kitap yalnızca 211 bir sayfa bence biraz daha uzun olabilirdi.İlk günler ince ince işlenmişken son 3 güne yeterli emek verilmemiş.
Olumsuz yorumlarına karşın eseri oldukça çok sevdiğimi belirtmeliyim.Bence şans vermeniz gereken bir kitap.
Kitabı arka kapak yazısını okumadan ve konuyu bilmeden okumanızı tavsiye ederim ben de bu yüzden olay örgüsü hakkında bilgi vermemeyi tercih ediyorum.
Kitabın büyük bir kısmına yazarın çizimleri hakimdi ve bu çizimler gerçekten muhteşemdi bana kalırsa. Övgüler kısmında "Merak uyandırıyor... Kağıt üzerinde film izlemek gibi" ifadesi yer alıyor. Kesinlikle öyle!
Kitabı elime almadan önce hiçbir şekilde böylesine etkileyici bir hikaye bekliyordum.
Kısa sürede okunan etkileyici bir kitap okumanızı tavsiye ederim. Karakterler, kurgu çok başarılı.
Not olarak şunu düşmeliyim ki kitabın kapağını kapattıktan sonra delicesine Georges Mèliès filmleri izlemek isteğiyle doluyorsunuz.
Kitabın başında dinle başlıklı bir yazı bulunuyor yazar bu kısmı 12 yıl sonra eklemiş,eğer kitabın kurgusuna hakim olan sırrı öğrenmek istemiyorsanız bu bölümü kitabı tamamladıktan sonra okumanızı tavsiye ederim.
Kitap Melinda isimli 9. sınıf öğrencisin yaşadığı bir olay sonucu psikolojik bunalımlarını ve toplumun ona karşı tutumunu okuyucuya aktarıyor. Yazar oldukça hassas bir konuyu kurgulamış lakin bunun altından kalkamamış bence.Anlatım oldukça basit.Lakin şunu söylemeliyim ki kolaylıkla karakterin normal bir psikolojide olmadığını rahatlıkla anlayabiliyoruz.
Ana karakter de çok başarılı sayılmazdı ama yan karakterlere kıyasla iyi bir karakter olduğu söylenebilir. Karakterler çoğu zaman davranışlarında tutarlı değildi,içi boş kalmıştı.
Kitap birçok ödüle layık görülmüş bu beklentilerimi yükseltmişti fakat sonuç olarak hayal kırıklığıydı.
Verdiği mesaj açısından belki okunulabilir diyecektim ama yazar kitabın sonunda yer alan röportajında .''Ben mesaj göndermem.Ama bir kitabı sevince,bir de iyi yazılmış bir kitapsa,genelde birkaç şey öğreniyorsunuz.İyi kitaplar insanların deneyimlerini yansıtır ve biz de bu sayede bir şeyler öğreniriz.''demiş.Bu kitabın iyi bir kitap olduğunu düşünmüyorum ,okumasanız kaybedeceğiniz hiçbir şey yok bu yüzden okumanızı tavsiye etmem.
Film adaptasyonunu izledikten sonra gelen düzenleme;Kesinlikle filmi daha iyi ,kitabı birebir uyarlamışlar neredeyse bunu söylediğim nadir kitaplardan oldu.Konuyu merak edenlere filmini tavsiye ederim.
Kitapları dostu olarak kabul edenler için en sevdiği kitabı seçmek her zaman zordur.Bu kitap benim için en sevdiğim kitap sorulduğunda aklıma gelen ilk kitap oluyor okuduğumdan beri,bu demek değildir ki bu kitabı herkese tavsiye ederim ne yazık ki her insanın okumaktan keyif alabileceği bir kitap değil.
Bu kitabı benim için özel kılan içinde yer alan düşmüş melek kavramının kurguya aktarımı.Düşmüş melekler benim çokça ilgimi çeken bir konu kitaplarda ve bu yazar çok güzel aktarmış konuyu.-Evet kitabımız kapağından ve isminden belli olduğu üzere genel olarak melek bilimiyle alakalı,maalesef doğan kitap Angelology ismini Melek Bilimi yerine Asi Melekler gibi kulağa sevimsiz gelen bir isimle çevirmiş.-Hristiyan mitolojisi ve İncil'deki düşmüş melekler hayran olduğum alanlar bu yüzden kitap benim için oldukça özel.Ayrıca yazar alternatif bir geçmişte anlatıyor hikayesini ki bunu çok güzel bir şekilde yapıyor.Grigori Rasputin,Rockefeller ailesi ismini unuttuğum bir çok ressam,müzisyen bir şekilde hikayemize dahil oluyor,yazar bu karakterleri kurguya çok başarılı bir şekilde yedirmiş.
Ana karakterimiz Evangeline çok sağlam bir karakterdi,keza yan karakterlerimiz de yazar kurgusu kadar başarılı ve sağlam karakterler yaratmış.
Kurgu oldukça yavaş ilerliyor bu birçok okuru sıkabilir,yazarın anlatımı da betimlemelerle dolu ve ağır,detaylara önem verildiğini hissedebiliyorsunuz.
Belirtiğim gibi kesinlikle herkes için olan bir kitap değil ama Hristiyan Mitolojisine veya melek bilimine ilginiz varsa kesinlikle bir şans verin diyebileceğim bir kitap.
Sadece kapağına vurulup aldığım bir kitap beni ancak bu kadar etkileyebilirdi.Belki de kitaptan beklentim düşük olduğu için beni bu kadar etkiledi bilemiyorum.
Robert Frost referansları güzel bir tat katmış kitaba. Yazar beni çok şaşırttı karakterlere verdiği yön ile.
Kitap ile ilgili tek hoşuma gitmeyen şey yazım tarzı, malesef şimdiki zaman birinci tekil ağzından yazılmış bir eser.Bu tarzdan pek haz etmesem de oldukça akıcı ve hızlı bir okuma oldu benim için.
