Haydudu

Haydudu
@BuyukYollarinHaydudu
Diyorum size. Denedim. Değmez. (Gecenin Sonuna Yolculuk)
404 syf.
·
Not rated
·
Read in 212 days
NE DOĞU NE BATI, HEM DOĞU HEM BATI
Anadolu’nun tarihine, özellikle de onun Hellenistik ve Roma dönemlerine meraklı olanlar için çok yararlı bir eser. Farklı konulara değinen farklı yazarların makalelerinden oluşuyor. Hellenistik devletlerin tümünden bunların önemli kentlerine, basılan sikkelerden Roma’nın inşaa ettiği yollara kadar pek çok hususta özet ve derli toplu bilgiler
Hellenistik ve Roma Dönemlerinde Anadolu
Hellenistik ve Roma Dönemlerinde AnadoluKolektif · Yapı Kredi Yayınları · 202221 okunma
Reklam
332 syf.
·
Not rated
FİNLER DE DESTAN YAZABİLİR
Tolkien’in, “Yüzüklerin Efendisi”ni yazarken Kalevala destanından kısmen ilham aldığı söyleniyor ama, doğrusu destanı okuduktan sonra bile, adı geçenin bunu ne şekilde yapmış olduğunu anlayamadım. Bu destanın, Tolkien’in beslendiği pek çok kaynaktan yalnızca biri olabileceği ise makûl bir görüş. Finler’in Kalevala destanı (Kalevala: Kaleva
Kalevala Fin Destanı (Runo 1-25)
Kalevala Fin Destanı (Runo 1-25)Elias Lönnrot · Balkanoğlu Matbaacılık · 196513 okunma
232 syf.
·
Not rated
HERKES HER ŞEYİ BİLİYOR
Türkiye’nin gelişememekliğine “içeriden” bir bakış. Adnan Dalgakıran ihracatçı bir işadamı. Onun gibi insanlar, tekerlerine çomak sokulmasın diye, genellikle kendi ülkelerinin hâlini, yani siyasî iktidarı yüceltmek, en azından eleştirmemek yolunu seçerler. Anlaşılabilir bir tavır. Oysa Adnan Dalgakıran, kitabının adından da anlaşılacağı üzere, böyle yapmıyor. Türkiye’nin dünyada işgâl ettiği seviyenin vasatlığını açık bir şekilde ortaya koyuyor. Bu seviyeden yukarı tırmanmamız gerektiğini, yoksa hep debelenip duracağımızı istatistiklerle açıklıyor. Kendisine bunun için bravo demeliyiz. Yıllar içinde, ticaretle uğraşan ve bunda başarılı olan insanların çok zeki olduklarını daha iyi anlıyorum. Bir işin başında olup onu yönetebilmek büyük mesele. Zaten bu yönde bir tecrübesi bulunmayan insanların dünyaya bakışları da çoğu zaman yararsız ve işi yokuşa süren özellikler sergiliyor. Ancak söylemek gerek, A. Dalgakıran’ın eleştiri ve fikirlerini başka herkes de söyleyebilir. Bunları düşünmek ve söylemek için bir işadamı olmaya gerek yok. Herkes her şeyin farkında. Herkes her şeyi biliyor. Anlaşılan, fotoğrafı ortaya koyduktan sonra asıl iş, düşünülenleri hayata geçirebilmek. Bunun için yapılması gereken de belli aslında: Akılcı bir plan yapıp, bu planın işlemesi için maddî-manevî irade göstermek. Zannedildiğinden daha zor olduğunun farkındayım. Özellikle de sözde demokrasi çağında. “Türk’ün yasağı üç gün sürer” sözünün geçerli olduğu bir ülkede… Acaba ülkelerdeki bu tür atılımların daha çok savaşlardan veya devrimlerden sonra görülmesinin bir nedeni de bu mu ola?
Yüzleşme
YüzleşmeAdnan Dalgakıran · Kronik Yayın · 202176 okunma

Reader Follow Recommendations

See All
352 syf.
·
Not rated
Bir zamanlar… Bizler…
Bozkır-göçebe toplulukları daha iyi anlamama bu kitap yardımcı oldu. Bu toplulukların günümüzde hangi etnisitelere karşılık geldiklerini kesin olarak tespit etmek zor ve hassas bir konu olsa da, bu gibi hususlar, bilimsel çalışmalarla ele alınmaya elbette müsait. Bozkır-göçebe topluluklar (örneğin Orta Asya’daki Türkler), yerleşik medeniyetler
Kök Tengri'nin Çocukları
Kök Tengri'nin ÇocuklarıAhmet Taşağıl · Bilge Kültür Sanat · 2020874 okunma
112 syf.
·
Not rated
“kader”
Oidipus, tanrıların bir oyuncağıdır. Çünkü onun işlediği “rezil kabahatleri” tanrılar önceden bildikleri hâlde, Oidipus bilmiyordu. Karşılaştığı olaylara, herkesin vereceği tepkileri verdi. Yine de lanetlenen, ayıplanan ve yurdundan kovulan o oldu. Dindeki “Kader” sorununa (her şeyi bilmek ile, yine de müdahale etmeyip yargılamak arasındaki çelişki) antik dünyadan bir bakıştır aslında Sofokles’in yazdığı Oidipus tragedyaları. Kral Oidipus’un başına gelen felaketlerden sonrasını anlatan “Oidipus Kolosnos’ta” da, “Kader” konusunda tanrıların haksızlığını ima edip, Oidipus’a itibarını iade eder. “Masum suçlarına” hoşgörüyle yaklaşmayarak, onu tanrılar gibi cezalandırmaya kalkan ölümlüler de bu eserde cezalarını çekerler. Antik Yunan’ın tanrıları böyledir: İnsanlarla oyun oynarlar. Onlara bazen iyilik yapsalar da, genellikle acı çektirip başlarını belaya sokarlar (Tevrat’ın tanrısı gibi). O insanların kral ya da sıradan beşer olmaları fark etmez. Aksine, kralların trajedileri daha büyük olur. Kral Oidipus’un ruhu huzura kavuştu.
Oidipus Kolonos’ta
Oidipus Kolonos’taSophokles · İş Bankası Kültür Yayınları · 20161,536 okunma
Reklam
68 syf.
·
Not rated
acı reçete
70’lerde yazılmış ve o yılların sağ-sol kavgasının etkisinde bulunan bir kitap. Neredeyse Platon’un “Devlet”inin İslâmî bir versiyonunu kendine ülkü almış. Yeni bir şey söylemiyor. Bilindik sağcı - İslâmcı - milliyetçi dünya vizyonu ve istekleri. Sosyalizm de var içinde. Duygulara hitap ediyor. Duygulara hitap eden eserlerin önemlerini, kalıcılıklarını ve etkileyiciliklerini sorgulamıyorum; ama hayat keşke bu manifestoda yazıldığı kadar kolay işlese. Şairlerin siyasî düşünceleri uçuk kaçıktır. Hayata geçirilemezlerse de, genellikle değerli fikirlere sahip olurlar. Karakoç’unkiler de öyle aslında. Ama onun hayal-ülkesinde yaşamak ister miydim? Tüm ideolojilerin nihayetinde varmaya çalıştıkları nokta, teoride iyi bir noktadır. Ama o noktaya nasıl gelineceğidir esas mesele. Karakoç’un ütopyasına ulaşacak yolun çok acılı olacağı kesin. Şahsen bir yakınlık da hissetmediğim görüşler içeren bu yolu, öyleyse neden seçeyim? Hem dünyada hangi din var ki, günümüzün karmaşık sosyal sistemlerinin tümüne birden reçete olsun?
Diriliş Neslinin Amentüsü
Diriliş Neslinin AmentüsüSezai Karakoç · Diriliş Yayınları · 202218.7k okunma
125 syf.
·
Not rated
“BİLİNÇALTINI BİLMEYEN, BAŞINA GELENLERİ KADER SANIR”*
Yeşilçam’a küçük yaşlarda hizmet etmiş ve Türk sinemasının aldığı şekillerle şekillenmiş bir kadın: Arzu Okay. Bu gibi insanlar, kariyerlerinin zirvesindeyken onları izleyememiş günümüz gençlerinde bile bir nostalji hissi uyandırıyorlar. Şahsen bende olan, bu. Anlaşılan, zor bir sektörmüş Yeşilçam. Dinlenenler ve okunanlar (V. Türkali, A. İlhan, vb.) bunu doğruluyor. Çok dramlar yaşanmış kamera arkasında. Onun “belaltına” doğru inmesi de dramlara dram katmış. Arzu Okay’ın hayatı, en azından bir dönem, bu türden. Yine de sonu iyi bitmişe benziyor ki, bu söyleşi kitabı ortaya çıkmış. Hayatta güçlü durmak, bir parça arsızlığı gerektirir (Olumlu mânâda). Çevrende başka insanların olmasını da… Arzu Okay’da bunlar var. Ancak keşke Yeşilçam’a dair biraz daha dedikodu alabilseydik kendisinden. Bu gibi kitapları güzelleştiren, o. Dobralığını sevdim Okay’ın. Siyasî yönünü ise zorlama buldum. Yadırganmayacak, ancak yaşanmak da istenmeyecek bir hayat onunki. Eminim kendisi de aynı fikirdedir. Emekleri için bolca teşekkürler. * “Bilinçaltını bilmeyen, başına gelenleri kader sanır.” (C. G. Jung)
Keşke'siz Bir Kadın
Keşke'siz Bir KadınTürey Köse · İletişim Yayıncılık · 202111 okunma
758 syf.
·
Not rated
·
Read in 17 days
BAKMAYIN ŞİMDİKİ HÂLİNE…
Ortodoks bir Hıristiyan olmasına rağmen, Lübnanlı Arap Corcî Zeydân, İslâm dininin ve bu din eşliğinde kurulan devlet ve uygarlıkların tarihini yazmış. İslâm’ın doğuşundan, onun en önde gelen temsilcisi olarak Türk devletlerinin ortaya çıkışına kadar… Her birinin âdet ve gelenekleriyle birlikte… İki cilt olan, zamanına damgasını vuran, günümüzde
İslam Uygarlıkları Tarihi Cilt 1
İslam Uygarlıkları Tarihi Cilt 1Corci Zeydan · İletişim Yayıncılık · 201388 okunma
232 syf.
·
Not rated
KABİLE TOPLUMLARI DAHA MI İYİ?
Bana kalırsa, gelişmiş toplumların, gelişmemiş toplumlar aracılığıyla insanlığın geçmişini öğrenmeye çalıştıkları bilim dalıdır antropoloji. “Gelişmiş” ve “gelişmemiş” kategorilerinin göreceli oldukları bir taraf var, ancak göreceliliğe kapalı bir tarafları da var. Nihayetinde biliyoruz ki kabile örgütlenmesi şeklinde yaşayan toplumlar, şehirli ve teknolojik toplumlara kıyasla, insanlığın geçmiş hâllerine daha çok benziyor olsalar gerek. Yanılmıyorsam insanlık tarihinin belli bir aşamasından öncesine antropoloji, belli bir aşamasından sonrasına ise tarih ilmi bakıyor. Antropolojinin siyaseten kötüye kullanılmış veya abartılmış olması, onun değerini azaltmaz. “50 Soruda Antropoloji” kitabı, antropolojinin ne olduğunu az çok bilenler için yeni bir şey sunmuyor. Aksi hâlde, yararlı bir eser. Ayrıca antropoloji, kendini sosyal bilimlerin diğer dallarından daha az yalıtabildiği için, kitap, konunun alt başlıkları hakkında yorucu kısımlar içerebiliyor.
50 Soruda Antropoloji
50 Soruda AntropolojiSibel Özbudun · Bilim ve Gelecek Kitaplığı · 2012115 okunma
208 syf.
·
Not rated
ASIL VATANIMIZ
Dil, büyülü bir mesele. İlkçağlardan beri neredeyse tüm filozofların bu meseleye ilgi göstermeleri boşuna değil. Rastlantı mıdır bilmem ama, bir kısmı hâlâ hayatta olan ve zekasına hayran olduğum bazı ünlü isimlerin ortak noktası da dil bilimi ve felsefesi ile ilgilenmeleri… “50 Soruda Dil Felsefesi”, söz konusu alanda bu zamana dek nelerin
50 Soruda Dil Felsefesi
50 Soruda Dil FelsefesiAtakan Altınörs · Bilim ve Gelecek · 201274 okunma
Reklam
240 syf.
·
Not rated
AİLE, BİR TERÖR ÖRGÜTÜ DEĞİLDİR
Daha önce İlber Ortaylı’nın “(Hukuk ve İdare Adamı Olarak Osmanlı Devleti'nde) Kadı” kitabı için yazdığım incelemede söylediğimi tekrarlamak yerinde olur. Ortaylı’nın “Osmanlı Toplumunda Aile” kitabını okuduktan sonra, “Osmanlı toplumunda aile şöyle şöyle bir yapıya sahiptir” yollu bir cümle kurmak hâlâ çok zor. Çünkü Osmanlı kadar büyük ve uzun süreli bir devlette, başından sonuna kadar değişmeden kalan bir aile kurumunun var olması imkansız. Bu kurumun yıldan yıla, bölgeden bölgeye, cemaatten cemaate değişmesi mukadder ve çok doğal. İ. Ortaylı, kitaptaki konu ile ilgili bilgilerini aktarırken, zaten bu gerçeği gözetiyor. Bu çerçevede, kitaptan aklımda kalanlar şöyle: - Osmanlı toplumunda konu aile olunca, müslim ya da gayrimüslim cemaatler birbirlerinden çok da farklı değiller. - Osmanlı toplumunda tüm aileler çok çocuklu değil. Çekirdek aile az rastlanır şey değil. - Cariyelik, mutlaka cinsellikle ilgili olmak zorunda değil. - Çok-eşlilik (poligami) zannettiğimizden çok daha az. - Tanzimat ve Meşrûtiyet ile birlikte gelen aileye dair Batılı hukukî düzenlemeler cesurca ve yaygın kabul görüyor. - Osmanlı’da kadının toplumdaki rolü, aslında tüm kırsal toplumlardaki kadının rolü ile aynı. Osmanlı bu konuda daha katı bir tutuma sahip değil. - Ailevî yapımız, toplumsal bakımdan güçlü yanımız. - 19. yüzyıl, her şeyin değiştiği tarih.
Osmanlı Toplumunda Aile
Osmanlı Toplumunda Aileİlber Ortaylı · Kronik Kitap · 2018575 okunma
312 syf.
·
Not rated
ALLAH’TAN “DAVRANIŞSAL İKTİSAT” VAR
Para, yatırım, borsa, cart curt… Anladığım kadarıyla finans ile uğraşan insanların en büyük derdi, geleceği göremiyor olmaları. Bunların, eğer mümkünse, insan olmaktan kaynaklanan bu eksikliği telafi edecek, yani onları öngörülemez durumlarda bile makul davranmaya yönlendirebilecek birtakım özellikler edinmeleri gerekiyor. İşte, Morgan Housel'inki gibi kitaplar bu eksikliğin ortaya çıkarabileceği hataları önlemek amacını taşıyorlar. Allah’tan “nöroloji”, “davranışsal iktisat”, vb. alanlar gelişti de, bu tür kitaplar da az çok bilimsel bir temele sahip olabildiler. Ayrıca finans ilgililerinin dışındaki kişilere de hitap edebilir hâle geldiler. Bundan önceki finans kitapları, bu konuda başarılı olmuş bazı insanların tecrübelerini aktarmalarından ibaretti. Bu eski tarz yaklaşımın çok da işe yaramadığı malum. Morgan Housel, ekonomi tarihine de değinerek, kitabını daha iyi hâle getirmiş. Verdiği tavsiyeler de, benim gibi finans ile işi olmayanların da ilgisini çekebilir. Çünkü sezgilere gereğinden fazla önem vermeyip, insan aklının işleyişine uygun sözler etmiş. Önerileri, hayatın her alanına uygun düşebilir. Diğer taraftan, kişisel gelişim alanına da hiç adım atmıyor. Gerçekçi ve mantıklı. Parayı, özgürlük yolunda araçsallaştırması çok hoşuma gitti. “Paranın Psikolojisi” gibi kitapların sevdiğim özelliği, çok kolay ve hızlı okunmaları. Ayrıca her bölümde, tüm bölümü özetleyen birkaç cümleyi okumak yeterli geliyor. Nasıl olduysa oldu, beğendim.
Paranın Psikolojisi
Paranın PsikolojisiMorgan Housel · Scala Yayıncılık · 20211,377 okunma
260 syf.
·
Not rated
ATEİST, “UTANMAZ”, TUTKULU
Sağ olsun Fatih Altaylı, Celâl Şengör’ü hayatımıza soktu. C. Şengör’ün “Senin Cahilliğin Benim Yaşamımı Etkiliyor” kitabını ani bir kararla okumaya karar verdim. Kitapta fazla bir şey bulacağımı sanmıyordum ve fazla bir şey de bulamadım. Kitapta yazılanların, onun zaten görüntülü yayınlarda söylediği şeyler olmasının da bunda çok payı olsa gerek. Şengör’ün, kitapta kendisine sorulan sorulara verdiği bazı cevapların, belki de yaşı itibariyle, hayal kırıklığı yarattığına ise uzun uzadıya değinmek faydasız. Şengör’ün bu kitabını ya küçük yaşlarda okuyup anlayabilecek bir kapasitede olacaksınız ya da ebeveyniniz sizi, kendisinin okuduğu bu kitap doğrultusunda yetiştirecek imkanlara sahip olacak. Diğer türlü, kitabı okumanıza pek gerek yok, ama bunu yapmanızın bir zararı da yok. Celâl Şengör’ün Türkiye için şu bakımlardan büyük bir şans olduğunu düşünüyorum: i) Medyada boy gösterip, açıktan açığa ateist olduğunu beyan ediyor. ii) Elit olmaktan utanmıyor, insanların her konuda eşit olmak zorunda olmadıklarını çekinmeden söylüyor. iii) En önemlisi de, bilime, bilgiye, kitaba, eğitime ve eğitimli insanlara, ancak bazı insanların anlayabilecekleri, taşkın bir tutku besliyor. Bunlar söz konusu olunca yaşadığı duyguları, karşı tarafa da geçirebiliyor. Bu üç hususa da ülkemizin çok ihtiyacı var.
Senin Cahilliğin Benim Yaşamımı Etkiliyor
Senin Cahilliğin Benim Yaşamımı EtkiliyorCelal Şengör · Masa Yayınları · 20232,352 okunma
246 syf.
·
Not rated
Yüzleşmek mi?
Kitabın herhangi bir şeyle yüzleşmesi söz konusu değil. Yazarı da kabul ediyor ki, kitap resmî tarihin bazı konulardaki iddialarını derlemiş bulunuyor. Resmî tarih, yalan tarih anlamına gelmez. Yalnızca geçmiş olayları, devletin çıkarına olan, “apolojist” bir açıdan anlatmak demektir. Karşıt fikirler özgürce yarışabildiği sürece, resmî tarihe peşinen “yalan” damgasını yapıştırmak yanlış olur. Hem zaten ondan kurtuluş da yoktur. Çünkü geçmişle ilgili olarak (okullarda okutulacak kadar) üzerinde genişçe uzlaşıya varılan her fikir, yeni bir resmî tarihtir. Emre Kongar, hele ki Türk tarihi alanına meraklı okuyucular için, yeni bir şey söylemiyor. Önceden söylenmiş, hatta bayatlamış olanları bir araya getirip özetliyor. Bu haliyle toy okuyuculara daha çok hitap ettiğini söylemek yanlış olmayacak. Bu çerçevede kitabı okumak yararlıdır; ama hiçbir fikrin hakikate tam olarak ulaşamayacağını, ona yalnızca “daha fazla” yaklaşan fikre rağbet gösterilmesi gerektiğini, bunun için de fikirlerin özgürce yarışmasını desteklemenin çok önemli olduğunu mıh gibi akılda tutmak şartıyla…
Tarihimizle Yüzleşmek
Tarihimizle YüzleşmekEmre Kongar · Remzi Kitabevi · 2006951 okunma
256 syf.
·
Not rated
·
Read in 23 hours
ANLAMLI AMA LÜZUMSUZ
Anlamlı bir kitap, ama çok da lüzumlu değil. Doğu kültürünün etkisi altında bulunan bir ülkede yaşayanlar, en azından Doğu klasiklerine aşina olanlar için kitap, hiç de farklı bir söz etmiyor. Dediği, özetle, şu: İçinde yaşadığımız ekonomik sistemin de teşvik ettiği üzere, mülkiyeti (sahip olmayı) yücelten, maddeci, araçsal, faydacı, rekabetçi bir
Sahip Olmak ya da Olmak
Sahip Olmak ya da OlmakErich Fromm · Say Yayınları · 20153,489 okunma
160 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.