" Bir insanı tamamıyla tanımak için bazen asırlar bile yetişmez; kafi derecede tanımak için bazen bir an bile yetişir. Bana lazım olduğu kadar sizi tanıyorum."
"Düşün ki ben her an değişiyorum, her an sen değişiyorsun, buna rağmen birbirimizi nasıl tanıyabiliyoruz? Bu kaçan benliklerimizi birbirimizde aramak tecessüsü olmasaydı bir saniye konuşabilir miydik? "
“.. bu insanlar,kendilerini yaratıkların en akıllısı sanıyorlar, bu yaratıkların en acınası yaratığı, yaratıklar içinde kendini en ahmak yaratık olduğunu bilmeyecek kadar ahmak, kendi canına tekmil yaratıkların canına kıyan bu yaratıkların en kötüsü yaratık, yaşadığı şu yeryüzünün bir cennet olduğunu bilmeyecek kadar enayi, yediğinin içtiğinin, doğan güneşin, akan suyun, esen yelin, uçan bulutun, yağan yağmurun, açan çiçeğin, büyüyüp gelişen meyvenin,tomurcuğun, yer altında çabalayan tohumun, uçan kuşun,petekteki arının, sayısız milyarlarca,milyarlarca ışılayan rengin bir tansık olduğunu bilmeyecek kadar eşşek hem de eşşoğlu eşşek.”
“ Yorgun gözlerimiz hala ve hiç durmadan yaşamdan bir şeyler elde etme hevesi ile bakıyor; halbuki umulan ve beklenen, bir iç çekişle, göz açıp kapayıncaya dek, gençlikle,güçle, hayallerin büyüsü ve cazibesiyle birlikte çoktan gitmişti.”