Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

ZEHRA YİĞİTER

Erkekler niçin bu denli cinseldirler? Çünkü, bundan başka bir şey düşünmezsiniz! Hiçbiriniz, tohumlarınızı rastgele saçacak yerde onları korumayı denediniz mi? Hiç sadece olmayı ve ihtirasın sizi doğal bir şekilde sarmasını denediniz mi? Pek azınız bunu yapar. Hep zorlamadır ve giderek, başarabilmek için fantazilerinizin daha çok şiddete yönelik olması gerekir. O zaman da düğmelere basıp ilkel dengesizliği yeniden canlandırıyorsunuz demektir. Kadınlar neden orgazm olmamaya eğilimlidirler? Çünkü ruhlarındaki kayıtta cinsel ilişki, hazdan ziyade, hayatta kalabilmek için yapılması gereken şeyler ve şiddet ile özdeşleşmiştir.
Reklam
Sizde olmayan bir şeyi doldurmak üzere bir başka varlığa el atmak istiyorsunuz. Bunun için ilişkileriniz başarısız oluyor. Aradığınızı asla bulamayacaksınız, çünkü öyle biri yok!
Artık o masumiyete sahip olamayacak kadar "akıllı" -ve sınırlısınız.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Tanrılar, güneş sisteminizdeki ilk yaşanabilir gezegeni yarattılar. Adı Melina idi ve güneşinizden doğan ilk gezegendi. Iş1ğın kütleyi doğurması ile meydana gelmişti; doğal bir süreçle yani... Orada tanrılar, 1şık şekilleri yaratarak oynadılar (Bu noktada siz tanrılar henüz bölünmemiş tek bir Tanrı idiniz. Tabii cinsiyetiniz de yoktu daha). Tanrılar, rekabetçi ruhları yüzünden Melina'yı tahrip edince (ki kalıntıları halen Satürn'ün etrafında dönmektedir), birçoğu, evreninizin uzak köşelerine gittiler ve halen de orada bulunuyorlar. Bazıları da Dünya'nızla aynı hizada fakat güneşin öteki tarafında bulunan bir gezegene gittiler; bu gezegeni bilim adamlarınız bu yüzyıl sona ermeden keşfedecekler. Demek ki orada bilmediğiniz bir gezegen daha var. Melina yok olduktan sonra dünyanız -ona Terra deniyor- güneşınızın kenarından alınan parçanın geliştirilmesiyle yaratıldı ve yörüngeye oturtuldu. Dönme hareketi sonunda soğudu. Zamanla (burada milyarlarca yıldan ve aslında zamanın olmadığı bir yerden söz ediyoruz) aşılandı ve hayat için hazır hale geldi.
Venüs bulutlarla kaplıdır, değil mi? Bulutlar neden orada bulunuyor, biliyor musunuz? Bulutlar, gökyüzündeki okyanuslardır; bir gün gezegenin okyanusları olacaklar. Bu gezegenin yüzeyindeki hayat, sulu ortamda doğacak. Orası bir cennettir. Bulut örtüsü ışık için bir iletken olduğundan, sıcakhk sabittir. Bulut örtüsü güneşin ış1ğını alır ve gezegenin her tarafına eşit biçimde dağıtır. Böylece bu gezegenin her tarafı, yeni yaşam türlerinin meydana geldiği ılık bir rahim gibidir, aynı burada olduğu gibi. Bu bir reaksiyondur, cereyan etmekte olan yeni bir insanlık öyküsüdür.
Reklam
kendinizde olağanüstü bir şifa gerçekleştirememiş olmanıza ne dersiniz? Çünkü bunu yapabileceğinize inanmıyorsunuz; gizli güdünüz odur. Onu yapabileceğinize inanmadığınızda, onu yapabileceğinize güvenmezsiniz. Bir başka deyişle, sizin kendi içinde bölünmüş bir eviniz vardır. Siz mucizevi olanı gerçekleştirme fırsatına sahipsiniz, ama ona inanmamaya karar vermişsiniz ve o karar beyninize kaydolmuş. Bu yüzden siz Mavi Beden Şifası* çalışmasına güvenemezsiniz, çünkü o sizin hareket tarzınız değildir. Anlıyor musunuz? Peki, bu konuda ne yapabilirsiniz? Eh, çalışma budur. Kendi kendinize demelisiniz ki: "Eğer ben Alan-çalışmasında kartımı gözlerim kapalı olarak bulabildiysem, o zaman onun için bir kabullenme haline sahibim. Eğer kendimde olağanüstü bir şifa gerçekleştiremiyorsam, o zaman onun için bir kabullenme haline sahip değilim. Neden?" Bu nedeni bulmak için gizli güdünüzü ortaya çıkarıp ona bakmalısınız. Siz, "Ben bu güdüyü Vecit Katında mı edindim?" diye sorabilirsiniz. Evet. Neden mi? Belki siz iyileşmemek için o güdüyü oluşturdunuz. Belki ıstırap çekmek için onu oluşturdunuz. Belki ıstırap çekmeye ihtiyacınız var. Belki siz tüm yaşam plılnınızı bunun üzerine kurdunuz. Çünkü hiçbir şey başınıza tesadüfen gelmez; her şey tasarlanmıştır ve maksatlıdır. Tüm olağan düşünce maksatlıdır.
Göğüs kafesindeki boşlukta, timüs denen çok güçlü bir salgıbezi de vardır. Ruh o boşlukta yer alır.
Kendilerini öldüren insanlar bunu diğerlerinden intikam almak için yaparlar. Bu, birisini üzerek ondan intikam almanın yolucl,ur. Birisine yükleyebileceğiniz en büyük suçluluk duygusu budur. Bir kalp krizi, aslında yaşamayı başaramamaktır. Kendini ifade etmeyi başaramamaktır. Bırakılması gereken şeyleri içinde ve bir arada tutmaktır. O, bir anlamda, intihardır.
"Zaman sadece bilinçte vardır. Tann şimdidedir. Fiziksel beden şimdide yaşar, ama bilincimiz geçmişi düşünüp geçmişe gidince, beden bilincin emrinde olduğu için, ona ayak uydurmaya çalışır, geçmişe uyum sağlamak için kendini o anı tekrar yaşamaya, o duygulan hissetmeye, tekrar genç olmaya zorlar, ama bunu yapamaz ve bu stres hücrelerin protein yerine asit üretmesine neden olur, bu da hastalıkların ve yaşlanmanın yolunu açar.
geçmiş aslında gücün daha büyük otorite unsurlarına bağışlanması anlamına gelen gelişimin üretilmesiydi. O otorite, sadece, toplumsal bilincin başlangıcı olan birinci sınıftaki arkadaşlarınız olabilir ya da ebeveynleriniz olabilir; yani siz gücünüzü arkadaşlarınıza, ebeveynlerinize ve yetiştirilme tarzınıza bağışlamış olabilirsiniz. O zaman bu, parçalanmış olan ve görünüşte ancak kıyı kıyı gitmekten, idare etmekten, durumu kurtarmaktan başka bir amacı olmayan bir yaşamın kanamasını başlatır. Bu, hayaledilemez olanı değil, sadece genel eğilime ait (trend) olanı ve kolay olanı içeren bir yaşamdır.
Reklam
"Neden spiritüel insanların başına zor şeyler gelir? Onlar ruhun üstesinden gelmesi ve sahiplenip bilgeliğe dönüştürmesi gereken şeyleri seçerler. Ruhun ihtiyaç duyduğu şeylerin tezahür etmesine izin verirler. Savaşlar insafsızdır, ama ışığı daha parlaklaştırır. Eğer içsel olarak acı çekiyorsanız, bunun nedeni ödün vermiş olmanızdır. Siz ışığının gizlemiş, benliğin ışık saçmasına izin vermemişsinizdir."
-nefretin zirvesi, sevincin zirvesi, şefkatin zirvesi, özgürlüğün zirvesi- tüm bu duygulardan birinin yaşandığı an, uzun zamandır beklenen andır; çünkü bir insan o enerjiyle harekete geçer, ondan önce değil.
Kuzu bayramı. Bu bayram 22 Adar’da kutlanırdı. Her sene özel bir törenle bir gece ilk kez bir kuzunun yendiği bir bayramdı. O halde bu töreni oluşturan neydi? Evli iki erkek ve iki kadından oluşan en az dört kişi kuzu bayramına iştirak etmelidir. Bu sayı artırılabilir ama daima evli karşı cinslerden oluşan çift sayıdan oluşmalıdır. Şık giyimli ve mücevherlerini takmış kadınlar sofrayı hazırlarlar. Yemekten sonra eğlenceye başlanır ve belirli bir anda büyük mumlar söndürülerek ortalık karartılır. Kuzu bayramının anlamından kaynaklanan aşkı en uzun yaşatmayı bilenler o gecenin kahramanıdır. Bu bayramdan sonra doğan çocuklar tarikatın kendisi kadar aziz sayılırlar. Bu bayram dört gönül bayramı olarak da bilinir.
Bir gangsterin vurularak yere düştüğünü gösteren sahneyle başlayan bir televizyon programı izlemiştim. Sonra, sahne birden değişiyor ve gangster bu kez, büyük bir konakta, çevresinde pervane olan hizmetçilerin arasında gözlerini açıyordu. Gömme dolabının kapısını açtığında, özel olarak hazırlanmış zarif giysiler buluyor, en iyi yemekler onun için hazırlanıyordu. Bu şekilde, daha pek çok olay, tam istediği gibi gerçekleşiyordu. Her şeyi vardı. Hiçbir problemle karşılaşmadan geçen aylar boyunca, her şey mükemmeldi. Bir gün, bilardo oynarken, tek bir dokunuşuyla bütün toplar, tam isabetle deliklerden aşağı yuvarlandığında, artık dayanamayarak yanındaki hizmetçilerinden birine şöyle bağırdı: “Eğer burası cennetse, ben cehenneme gitmek istiyorum.” Hizmetçi, soğukkanlılıkla cevapladı: “Zaten cehennemdesin.”
bağımlılık, bağ kuramayan insanların yok olmaya karşı direnme çabalarıdır. zihinsel bir kafeste özgürlüğünü kaybetmişlerin, telefonundan gelecek bir sinyale, yemeye, içmeye, dizilere, sığ ilişkilere olan muhtaçlığı, aslında çağımızın en büyük hastalığıdır.
176 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.