İnsanın kendini diğer insanlardan daha çok sevmesine rağmen kendi hakkındaki yargısına, diğerlerinin düşüncesinden daha az önem vermesine hep şaşırırım.
Uzağı gören bir psikolog olan Dostoyevski şöyle demişti: ''Bir insanın karakterini can sıkıcı psikolojik çözümlemelerden çok, gülüşünden anlamak mümkündür.''
Yüzlerce arkadaş arasında olduğum halde, kendimi ne kadar derin bir yalnızlık içinde hissettiğimi hatırlıyorum. Sonunda bu yalnızlığı da sevmeye başlamiştım ya...
Bir insanı ezip mahvetmek, ona en korkunç katilin bile duyunca titreyeceği kadar ağır bir ceza vermek isteyenlerin, insana yaptığı işin tamamen anlamsız, faydasız olduğu duygusunu vermesi yeterlidir.
Alexander Graham Bell'in şöyle bir sözü var: ''Bir kapı kapanırsa, diğeri açılır; ama biz o kadar uzun süre, kapanan kapının ardından hüzünle bakıyoruz ki, açılan öteki kapıları göremiyoruz.''
Aşık olduğunuz ve onu kaybettiğiniz için talihsiz olduğunuza inanıyorsanız bu düşünceyi yok edin. Gerçekten seven biri asla tamamen kaybedemez. Aşk garip ve huysuz bir şeydir. İstediği zaman gelir ve hiç uyarmadan çeker gider.
Kendini boşuna harcamış olur insan, dilediğine erer de sevinç duymazsa. Yıktığın hayat kendininki olsun daha iyi, yıkmakla kazandığin şey kusurlu bir mutluluksa.