Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.6
Taner Tıraş
Taner Tıraş
@CaptainPricex
İstanbul
75 okur puanı
Ocak 2021 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Ve yok oluşlarına doğru yola çıkarlar..
Ve bir Yaşar Kemal klasiği...
Yaşar Kemal, insanların sorunlarına, çektikleri acılara değinmesiyle nam salmış bir usta. Yaşadığı zorlu hayatın bunda etkisi yadsınamaz. Çukurova'nın ağalarının yanında çalışırken insanların ne kadar acımasız olduğunu, insanlar için umudun ne denli önemli olduğunu öğrenmiş, bunu yaşamıştır. Bu yüzdendir herhalde yazdıklarının okuyucuya geçmesi, okuyucunun olaylar yaşanırken seyirci olması.
Yaşar Kemal, bu romanında özgür kuşlar gibi olan Yörüklerin yok oluşuna değiniyor. Bir zamanlar istedikleri yerlere çadır kuran Yörükler, Çukurova'nın aniden değişmesi, toprak ağalarının ortaya çıkmasıyla allak bullak olurlar.
Ve yok oluşlarına doğru yolculuğa çıkarlar. Bu romanda insanların ne kadar acımasız olabildiğini derinden hissedeceksiniz. Zulme uğrayanın ise en kof umuda bile sıkı sıkıya sarıldığını...
Sade bir dil kullanılmış. Tam Yaşar Kemal'lik. Betimlemeler, insan tahilleri muhteşem.
Neler yaşanacağını öğrenmek isteyeceksiniz. Sürükleyici ve merak uyandırıcı.
Tavsiye ederim. Harcayacağınız zamana değecektir muhakkak.
Deniz küsecek bize...
İncelemeye nasıl başlayacağımı bilmiyorum doğrusu. Ama başlamak da gerek.
Yaşar Kemal bu romanında bize insanları anlatıyor. İnsan nedir? sorusuna verilecek en iyi cevap olabilir bu roman.
İki karakter üzerinde durulmuş.
Biri Selim Balıkçı.. Selim Balıkçı, kendi halinde, insanlarla pek konuşmayan, dışardan sert görünen biri. Fakat içi sevgi
Mutlu bir evlilik, zenginlik içinde bir hayat nasıl birdenbire parçalara ayrılabilir?
Edgar Freemantle bir müteahhittir.
Mutlu bir evliliği, güzel bir hayatı vardır.
Fakat bir gün arabasına vinç çarpar ve bir kolunu kaybeder. Ciddi bir beyin hasarı da yaşar.
Ve bundan sonra başlar her şey...
Kendinde değilken karısını öldürmeye çalışır.
Okur Takip Önerileri
Bir yandan bir milletin uyanışı ve savaşta yeşeren sevginin gücü..
Halide Edib Adıvar güçlü kadın portrelerini gözler önüne sermekle bilinir. Bu romanda da İzmirli kadın Ayşe'yi güçlü kadın olarak görüyoruz.
İki bacağını kaybeden, kafasına bir kurşun girmiş asker Peyami'nin anlattıkları etrafında şekilleniyor olaylar.
Kurtuluş Savaşı'nın öncesinden, başlangıcından ve ortalarından bahsediliyor. Olaylar Ayşe adlı İzmirli kadının etrafında gerçekleşiyor aslında. Ayşe'nin onları uyandırması,
Vahim durumu gözler önüne sermesi..
Ayşe o kadar muazzam bir kadın ki onu seven, etrafında yanan erkeklerden biri olmak istiyorsunuz romanı okurken.
Bir yandan bir milletin uyanışı, bir yandan da savaş içinde yeşeren aşk hikayeleri...
Savaşta bile sevginin ne denli güçlü olduğunu gözler önüne seriyor.
Kurtuluş Savaşı'nı anlatan ilk romanlardan olan Ateşten Gömlek, Halide Edib'in bireysellikten toplumsallığa geçişinin de kanıtıdır.
Muntazam bir roman. O anları hissediyorsunuz...
Harcayacağınız zamana değecektir. Tavsiye ederim.
Savaşa bir başkaldırış aslında bu roman..
Ernest Hemingway'ın baş yapıtı...
İspanya iç savaşı sırasında Cumhuriyetçiler safında yer alan Robert Jordan'a bir köprüyü havaya uçurma görevi veriliyor. Bu görevi ise dağdaki direnişçi gerillalar ile yapması gerekiyor.
Ve olaylar Robert Jordan'ın gerillaların yaşadığı dağlara gelmesiyle başlar...
Hemingway İspanya iç savaşı sırasında savaş muhabirliği yaptığı yıllardan esinlenerek bu kitabı yazmıştır.
Savaşın yıkıcılığı, insanları ne hale soktuğuna müthiş bir şekilde değinmiş. Ayrıca savaş sırasında bile sevginin gücünden hiçbir şey kaybetmediğine...
Bir tarafta yıkıcı bir güç olan savaş ve diğer tarafta ise iyileştirici gücü olan sevgi..
Hemingway'ın bir röportajını okumuştum. Aşık olduğum zamanlarda kitaplarımı yazarım demişti. Robert Jordan karakterinin Hemingway'a benzer yönleri var ve Maria ile Robert Jordan arasındaki aşkta Hemingway'ın o sırada aşık olduğu bir kadın sayesinde doğmuş olabilir.
Sade dil kullanılmış. Bu sade dil ne ihtişamlı!
Olayların aktarılış biçmi, betimlemeler, karakter tahlilleri muhteşem!
Savaşa bir isyan aslında bu roman. Sevgi varken savaşın ne kadar ahmakça olduğunu gözler önüne seriyor.
Ve öldürmeyi sevmeyen insanların mecburen öldürmek zorunda kalmalarının dramı...
Bu romana sıkıcı diyen insanların olduğuna fark ettim. Elbette ki kişinin kendi görüşü, saygı duymak gerekir, fakat bu insanların da genç kız edebiyatı okuyan cinsten olduğunu da unutmamak gerekiyor.
Bu muhteşem romanı okuyun, okutun.
Tavsiye ederim.
Çanlar Kimin İçin ÇalıyorErnest Hemingway · Sabah Gazetesi Yayınları/Cem Yayınevi · 200012bin okunma
Aslında ortada bir dava yoktur. Dava Joseph K'nın zihindedir.
Joseph K. bir gün aniden tutuklanır, fakat suçunu bilmez ve normal hayatına devam edeceği söylenir. İlk başlarda bu durumu pek önemsemez K. Lakin sonraki zamanlarda zihnini kurcalar durur bu hal. Öyle ki bir süreden sonra davasını düşünmeden edemez.
Kafka metodu diye adlandırılan yöntem kullanılmış romanda. Gerçekliği başka bir yol ile anlatmak. Tıpkı Edgar Allan Poe'nun Kuzgun adlı şiirinde ölümü kuzgun şekline sokması gibi.
Aslında ortada bir dava yoktur. Dava Joseph K'nın zihindedir.
Bahsedilen bir mahkeme davası değildir aslında. Ruhu dünyanın parmaklıkları ardında kalmış insanların özetidir.
Sade dilin ihtişamından yine bahsetmem gerekiyor. Romanı daha da çarpıcı bir hale getirmiş.
Olayların aktarılış şekli ise muhteşem!
Harcayacağınız zamana değecektir. Tavsiye ederim.
Bu kitap sadece Zebercet'in değil, bizim de bilinçaltımız.
Türk edebiyatında bir dönüm noktası yaratan Yusuf Atılgan ve onun Anayurt Oteli...
Zebercet, her günü aynı geçen bir adamdır. Anayurt Oteli'nin sahibi.
Kendi dünyasına gömülmüş...
Bir gün otele uzun boylu, esmer ve hoş bir kadın gelir. Ve Zebercet uyanır dünyaya.
Bahsi geçen esmer kadın bir köye gitmesi gerektiğini söyleyerek otelden ayrılır.
Zebercet'in her günü bu kadının gelmesini beklemekle geçer.
Kitabın başlarında "neler oluyor, bu nasıl yazım şekli" diyebilirsiniz. Sakın bırakmayın ama. Atılgan, bu romanda zihin akış tekniğini kullanmış. Olayları yaşıyormuşsunuz hissiyatı veriyor bu sayede. Zihin söz konusu ise bir karışıklığın olması da doğal olur.
Zihnimiz benzeri bir karmaşıklık var olayların anlatımında.
Zebercet'in bilinçaltı aslında bu kitap.
Bastırılmış duygular...
Bilinçaltının şekillendiği çocukluk hatıraları...
Bu kitap sadece Zebercet'in bilinçaltı değil, bizim de bilinçaltımızı ortaya koyuyor.
Harcayacağınız zamana değecektir muhakkak. Tavsiye ederim.
Hikâye türüne yeni bir soluk getirmiş Çehov...
Öyle ki Çehov tarzı hikaye biçmi oluşmuş edebiyatta.
Uzun ve kısa hikayeler bütününde oluşuyor kitap. Her hikayenin çekiciliği farklı bir boyutta. Klasik Rus edebiyatı hikayeleri. İnsanı sıkmayan, sürükleyici öyküler.
Ve yine sade dilin ihtişamı...
Tavsiye ederim. Harcayacağınız zamana değecektir.
Jack London'un sizi karlarla kaplı vahşi dünyaya götürmesine izin verin...
London, bu romanda Beyaz Diş gibi etkileyici ve sürükleyici bir hikaye bulmuş. Yazarın kullandığı sade dil romanı etkileyici kılmakla kalmamış sürükleyici olaylara kendimizi kaptırmamızı da sağlamış. Ayrıca yaptığı tahlillerde, betimlemelerde de gayet başarılı olduğunu söyleyebilirim.
Vahşetin çağrısına, atalarının seslenişine kulak asacak mı Buck?
Yoksa evcilleştirilmiş hallerine sağladığı uyuma devam mı edecek?
Macera dolu bir hikaye...
Buck'ın hikayesi...
Harcayacağınız zamana değecektir. Tavsiye ederim.
Klasikleri farklı bir boyuta taşımış Victor Hugo ve onun Notre Dame'ın Kamburu...
Hugo'nun şu özelliği çok hoşuma gidiyor: onun klasiklerini okurken sıkılmak neredeyse imkansız.
Notre Dame'ın Kamburu zamanın Parisinde geçen olaylar bütünü halinde. Toplumun tahlili muhteşem bir şekilde yapılmış. Ve aşk kavramını farklı şekillerde anlatmış. Romanda üç çeşit aşk var: iki tanesi günümüzde çok yaygın. İlk aşka değinmek istiyorum biraz. Kişi sevdiğinden bahsediyor fakat karşı taraf onu sevmediğini belirtince çılgına dönüyor. Ya benimsin ya kara toprağın tarzı bir aşk. Zarar veren, yok eden...
İkinci aşk ise amaca ulaşmak için söylenen yalanlardan ibaret. Karşı taraf onu seviyordur, fakat kişi kötü arzuları için sevdiği yalanını ortaya koymaktan çekinmez.
Üçüncü aşk ise çok nadir görülen ve gerçek aşk diye tabir edeceğimiz türden. Kör, sağır, dilsiz... Bir beklenti yok, zarar verme yok, karşı tarafın onu sevmediğini bildiği halde her türlü tehlikeyi göze alan, üzülmemesi için yalan bile söyleyen biri...
Hugo bu olaylar bütünlemesinde kişileri, toplumu, saray kişilerini sıkı bir tahlilden geçirmiş. Yaşanan olayların o gün için sıradanlığı romana bir gerçeklik katıyor.
Ayrıca sade bir dil kullanılmış ve bu romanı daha da etkili bir hale getirmiş. Harcayacağınız zamana değecektir muhakkak. Tavsiye ederim.
