Mehmet

Tolstoy
“Hayatın anlamsız olduğunu anlayacak kadar akıllı bir tek ben ile Schopenhauer mu var?” İnsanoğlu var olduğu ilk günden beri hayata bir anlam yükledi ve sürdükleri yaşam onlardan bana intikal etti. içimde ve etrafımda olan her şey, cismani olan ya da olmayan her şey, onların hayat bilgisinin birer meyvesi. Benim tam da hayatı değerlendirmede ve
Mehmet okurunun profil resmi
Viktor E. Frankl İnsanın Anlam Arayışı >>> Gerçekten ihtiyaç duyulan şey, yaşama yönelik tutumumuzdaki temel bir değişmeydi. Yaşamdan ne beklediğimizin gerçekten önemli olmadığını, asıl önemli olan şeyin yaşamın bizden ne beklediği olduğunu öğrenmemiz ve dahası umutsuz insanlara öğretmemiz gerekiyordu. Yaşamın anlamı hakkında sorular sormayı bırakmamız, bunun yerine kendimizi yaşam tarafından her gün, her saat sorgulanan birileri olarak düşünmemiz gerekirdi. Yanıtımızın konuşma ya da meditasyondan değil, doğru eylemden ve doğru yaşam biçiminden oluşması gerekiyordu. Nihai anlamda yaşam, sorunlara doğru çözümler bulmak ve her birey için, kesintisiz olarak koyduğu görevleri yerine getirme sorumluluğunu üstlenmek anlamına gelir. Bu görevler ve bu nedenle, yaşamın anlamı, insandan insana ve an be an değişir. Bu nedenle yaşamın anlamını genel terimlerle tanımlamak olanaksızdır. Yaşamın anlamına ilişkin sorular, genel ifadelerle yanıtlanamaz. Tıpkı yaşamdaki işlerin son derece gerçek ve somut oluşu gibi, “yaşam” da bulanık bir şey değil, son derece gerçek, son derece somut bir şey anlamına gelir. Bunlar, her bireyde farklı ve eşsiz olan kaderi oluşturur. Hiçbir insan ve hiçbir kader, bir başka insanla ya da kaderle kıyaslanamaz. Hiçbir durum kendini tekrarlamaz ve her bir durum farklı bir tepki gerektirir. Bazen insanın kendini içinde bulduğu bir durum, eylem yoluyla kendi kaderini şekillendirmesini gerektirebilir. Diğer zamanlarda kişinin, düşüncelerini yoğunlaştırma fırsatlarından yararlanıp bu yolla değerlerini gerçekleştirmesi daha avantajlıdır. Bazen insanın sadece kaderini kabul etmesi, kendi talihsizliğine katlanması gerekebilir. Her durum, kendi eşsizliğiyle ayırdedilir ve eldeki durumun getirdiği soruna her zaman için sadece tek bir doğru yanıt vardır. Bir insan, acı çekmenin kaderi olduğunu gördüğü zaman, acısını kendi görevi olarak kabul etmek zorunda kalacaktır; bu onun tek ve eşsiz görevidir (işidir). Acı çekerken bile evrende eşsiz ve yalnız olduğu gerçeğini kabullenmek zorunda kalacaktır. Hiç kimse onu acıdan kurtaramaz ya da onun yerine acı çekemez. Eşsiz fırsatı, taşıdığı yüke katlanma yolunda yaratmaktadır. Biz tutuklular için bu düşünceler gerçeklikten uzak spekülasyonlar değildi. Bunlar, bize yararı olabilecek tek düşüncelerdi. Bunlar, hayatta kalma şansımız asla yokmuş gibi göründüğü zamanlarda bile bizi umutsuzluktan korumuştur. Yaşamı, değerli bir şey yaratmaya yönelik eylemler yoluyla, bir amaca ulaşmak olarak değerlendiren, nihai anlama ilişkin bu sorgulama evresini uzun süre önce geride bırakmıştık. Bizim için yaşamın anlamı, daha geniş yaşam ve ölüm, acı ve ölüm döngülerini kucaklıyordu. Acı çekmenin anlamı bizim için açıklık kazandıktan sonra, görmezlikten gelerek ya da sahte yanılsamalar besleyip yapay iyimserliğe sığınarak, kamptaki işkenceleri önemsiz görmeyi ya da hafifletmeyi reddettik. Acı çekmek, sırtımızı dönmek istemediğimiz bir iş oldu. Acının, başarıya yönelik gizli fırsatlarını kavradık; bu fırsatlar, şair Rilke’nin şu dizeyi yazmasına neden olmuştu: “W ie viel İst aufzuleiden!” (Bitirilecek ne kadar çok acı var!) Başkalarının “bitirilecek işler”den söz, etmesi gibi, Rilke de “acıların bitirilmesi”nden söz ediyor. Bizim için bitirilecek bolca acı vardı. Bu nedenle, zayıflık anlannı ve gizli gözyaşlarını minimum düzeyde tutmaya çalışarak, acının tamamını göğüslememiz gerekiyordu. Ama gözyaşlarından utanmamız gerekmiyordu, çünkü gözyaşları, bir insanın, cesaretlerin en büyüğüne, acı çekme cesaretine sahip olduğuna tanıklık ediyordu. Ancak çok az kişi bunu kavrıyordu. Ödemden nasıl kurtulduğuna ilişkin soruma, “Göz yaşlarımla dışarı akıttım,” diye itirafta bulanarak yanıt veren bir yoldaşım gibi, bazıları, ağladıklarını utana sıkıla itiraf ediyordu.
Reklam
Metafizikçiler bütün eylemlerin hareket ve düşünceye indirgenebileceğine ve hareketin düşünceden kaynaklandığına inanıyor...
Mehmet okurunun profil resmi
bu fikrin nerede hatalı olduğunu anlıyorum. Hareket düşüncenin değil, zihnin eylemidir. Parçacıksız madde, yani Tanrı, hareketsizken zihin dediğimiz şeydir (kavrayabildiğimiz kadarıyla tabii). Parçacıksız maddenin kendini hareket ettirme gücü (ki etkisinin insandaki karşılığı iradedir) tek oluşundan ve her şeye nüfuz etmesinden gelir. Bu nasıl olur bilemiyorum. Asla bilemeyeceğimi de şimdi açıkça görüyorum. Ama parçacıksız maddenin kendi içindeki bir kanun ya da nitelik tarafından harekete geçirilmesi, düşünmektir.
Mehmet bir yorumu yanıtladı.
Bu hayatta merak ettiğim tek şey, birgün insanlar hakkında yanılacak mıyım acaba...
Special One okurunun profil resmi
Sanmam; bir ömür böyle geçiyor saçma sapan bir umuttur bu. insanlar hep aynı.
Mehmet okurunun profil resmi
Maalesef

Reader Follow Recommendations

See All
Mehmet yorumladı.
285 syf.
·
Not rated
Erasmus'un eserine sahip olan iki temel görüş var ;birincisi gerçek bilgeliğin "delilik" olduğu;diğeri ise kendini bilge sanmanın "delilik"olduğu. Kısaca "Akıllı olup dünyanın kahrını çekeceğine,deli ol dünya senin kahrını çeksin." Sözünün felsefik açıdan kitaplaştırılmış hali; Deliliğe övgü Bir de "akıllı düşününceye kadar deli oğlunu everir ." demiş atalarımız ; ama buraya pek uymadı .
Deliliğe Övgü
Deliliğe ÖvgüDesiderius Erasmus · Kabalcı Yayınları · 201711.8k okunma
Mehmet okurunun profil resmi
uymamış :))
Ben şimdi kadın psikolojisiyle ilgili deneyler yapmak istiyorum. — Kadınla ilgili psikolojik tek deney evlenmektir. Evlenmeyen insan, psikolojik açıdan kadın ruhunu asla deneyemez. Kadın psikolojisinin ya da ginepsikolojinin tek laboratuvarı evliliktir.
Mehmet okurunun profil resmi
Ama geri dönüşü yok bunun. — Gerçek hiçbir deneyin dönüşü yoktur. Kendisini güvenceye alıp, gemileri yakmadan bir şeyin üstünde deneme yapmak isteyen bir insan, kesin hiçbir şey öğrenemez. Kendi uzuvlarından birisini kesmemiş olan bir cerraha, deli olmayan bir ruh doktoruna kendini asla teslim edemezsin. Şu halde, eğer psikoloji öğrenmek istiyorsan, evlen.
Reklam
746 öğeden 1 ile 5 arasındakiler gösteriliyor.