'' İlhami Algör, alelacayip aşkların ve oyunbazlığın, hüzünlü dolambaçların yazarı. Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku, İtalyan Yokuşu'ndan aşağı, rüzgâra asılıp Tophane'ye inen roman. Avaramu! ''
Tanıtım bülteninde de anlatılmak istenildiği gibi farklı bir roman. Bir aşk nasıl farklı olur, bir insan nasıl farklı severi okura çok güzel edebi tarzda veriyor. Sıkmadan, düşündürerek, 'Bak normal insanlar böyle yapar'ı önce düşündürüp, sonrasında 'ama karakter normal bir insan değil ki' diyerek okurun yüzüne vurup, 'bu karakter bunu böyle yapar' diyor ve okur kişiyi farklı şekilde düşünmeye, beyninin kullanmadığı kısımlarını kullanmaya davet ederek, bakış açısını genişletmesine yardımcı oluyor.
Kitabın sonu ise, vazgeçmesi gereken yerde hala zorlayan insanlara; 'bakın en güzel yerde/olayda/durumda dahi olsan, vazgeçmen gerekiyorsa vazgeç' diyerek kitabı okumanın zevki hala beynimizde dolaşırken bitiriyor. Bir bakıma da güzel yapıyor.
2014 yapımı Çiğdem Vitrinel'in yönettiği aynı isimli filmde ise, Arif olarak Erdal Beşikçioğlu, Sezin Akbaşoğulları' da Müzeyyen olarak karşımıza çıkıyor. İki usta oyuncu çok güzel bir iş çıkartarak filmde de bize ayrı bir zevk veriyor.
Ama İlhami Algör kitapta, Arif'in iç dünyasını daha fazla işleyerek bana ayrı bir okuma tadı verdi. Maalesef filmde ne kadar olmuş olsa da kitaptaki kadar karakter iç dünyasını göremediğim için, benim tercihim kitaptan yana. Tabi filmdeki iki usta oyuncuyu yabana atmamak lazım ve kitabı okuyan herkesin filmi de kesin olarak izlemesi gerek.
''Sonuçta bu derin bir tutku''