Cengizhan Alagöz

İttihat ve Terakki
İttihatçılar, tarafsız kalındığı ve tecrit siyaseti benimsendiği sürece, Büyük Devletlerin Türkiye’yi aralarında paylaşacaklarından emindiler. Bu inançlarını doğrulayan bir sürü tarihsel kanıt vardı. Bu nedenle, üçlü ittifakla birleşmeye çalışılmış, ama bir başarı sağlanamamıştı. Sonunda, gittikçe artan bir korkunun etkisiyle Almanya’ya dönen ittihatçılar, onun ittifak önerisini büyük bir sevinçle kabul edeceklerdi. Umutsuzluk içinde girişilmiş bir kumar olacaktır bu. Olayların haklılığını doğrulamayacağı bir kumar.
Reklam
Bir konuşmasında Talat Bey, Halil Bey’e şöyle diyordu: “Aziz dostum, bir bunalımı atlatıyoruz, ikincisi çıkıyor karşımıza. Devamlı olarak kendi kendime, ülkeyi batırıyor muyuz, diye sormaktayım. Öyleyse bırakalım, öbürleri başa geçsinler. Onlar da bu vatanın evlatları değil mi? Belki de bizden daha iyi başarırlar. Biz de yardım ederiz. Amaç, vatana hizmet değil mi”
Elçilikler, her yeni yasayı iyice gözden geçirerek, Babıali’nin kapitülasyonları kaldırma çabalarını baltalamayı sürdürdüler. Kapitülasyonlar da 24 Temmuz 1923’teki Lozan Anlaşması’na kadar Türklerin üzerine çökmüş bir kabus gibi kaldı. Onlar geçerli oldukça, Osmanlı İmparatorluğu bir “yarı sömürge” olarak kalmaya mahkumdu.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Son hesaplaşmada(31 Mart ayaklanması), karşı devrim, Yeniçeriler gününden kalma geleneksel bir asker-sofra işbirliğinin devamıydı.
(Meşrutiyetin ilanı üzerine şeriatçıların isyanı ve istekleri) Meyhanelerin kapatılmasını, fotoğraf çekiminin yasaklanmasını ve müslüman kadınların sokaklarda dolaşmasına son verilmesini istiyorlardı.
Reklam
Reklam
260 öğeden 241 ile 255 arasındakiler gösteriliyor.